1. YEM BİTKİSİ TARIMININ MEMLEKETİMİZ İÇİN öNEMİ
Yem bitkisi, hayvan yemi olarak yetiştirilen, ancak bunun yanında toprak ve suyu muhafaza etme, ekim nöbeti içerisinde kendinden sonra gelen ürünlerin verimini artırma özellikleri taşıyan, doğrudan doğruya veya sonradan yedirilmek üzere hasat edilerek kurutulan veya silajı yapılan bitkilerdir.
Kaba yem olarak tanımlanan yem bitkileri en ucuz besin kaynağıdır. Hayvanların mide mikroflorası için lüzumlu besin maddelerini içermektedir. Mineral ve vitamin kaynağı olmaları nedeniyle hayvanların verim ve üreme performanslarını etkilerler.
Yem bitkileri, hayvan ve insanların besin olarak faydalanamadığı karbondioksit, tuz ve diğer mineral maddeler gibi inorganik maddelerin hayvansal organik maddelere çevirme eko-sistemi içerisinde yer alırlar. İşte bu madde sirkülasyonunda bu kaynakları kullanarak hammaddeden mamul madde üretebilecek yegane varlık bitkidir. Bu nedenle tabiatta oluşan bu madde sirkülasyonunda bitkiye mutlak surette ihtiyaç vardır. Dolayısıyla her yeşil bitki, gıda üreten bir fabrikadır. Karmaşık bir sistem olan bu gıda üretimine fotosentez denir. Fotosentez olayının gerçekleşmesi denkleminin en önemli üyesi bitkidir. Başka bir varlık bunun yerini alamaz.
Yem bitkileri kültürünün ekonomik değeri, özellikle hayvansal üretim maddelerinde görülmektedir. Yüksek besleme değerine sahip yemlerle beslenen hayvanlardan elde olunan ürünler kalite bakımından yüksek, insan hayatı ve memleket ekonomisi için çok büyük değerler taşır.
Yem bitkilerinin yem olma niteliğinin yanında daha bir çok faydalı yönleri vardır. Tarımsal üretimin esas kaynağı olan toprağın yerinde tutulmasında yani toprak ve su erozyonlarının önlenmesinde en etken silahtır. özellikle baklagiller ailesinden olan yonca, korunga ve fiğ gibi yem bitkileri, köklerinde oluşturdukları boncuk şeklindeki yumrucuklar içerisinde barındırdıkları bakteriler vasıtasıyla, havanın serbest azotunu toprağa aktararak hiçbir zararlı yan etkisi bulunmayan tabii bir gübreleme yaparlar. Aynı zamanda toprağın derin tabakalarında çözünmez halde bulunan bazı besin elementlerini (fosfor gibi) çözündürerek toprağın üst tabakalarına taşıyarak kendinden sonra gelecek ürün için hazır hale getirirler. Başka yabancı otların gelişmesine müsaade etmezler. Böylece girmiş oldukları ekim nöbeti sistemi (münavebe) içerisinde toprak verimliliğini artırarak kendinden sonra gelen ürünün hem veriminin fazla miktarda artmasına hem de kaliteli ve lezzetli ürünlerin üretilmesine imkan sağlarlar.
Buğdaygil ve baklagil yem bitkileri ekildikleri toprakları yalnız verimli hale getirmekle kalmazlar. Aynı zamanda bol miktarda bırakmış oldukları kök ve toprak üstü artıkları ile toprağın organik madde miktarını artırarak yapısını düzeltirler. Toprağın organik madde yönünden zenginleşmesi ise, özellikle yağışı az olan yerlerde çok önemli husus olan toprağın su tutma ve besin maddeleri kapasitesini artırır.
Yem bitkilerinin önemini kavrayan gelişmiş batı ülkelerinde yem bitkileri alanının tarım arazisi içerisindeki payı % 25-60’dır. Halbuki memleketimiz topraklarının çoğu engebeli ve meyilli olması nedeniyle işlemeli tarıma uygun olmayıp tamamen su ve rüzgar erozyonuna açıktır. Bir mm’lik bir toprak tabakasının oluşması için en az 100 yıl gerektiği ve memleketimizden her yıl Kıbrıs adasının yüzey alanına eşit ve 10 cm kalınlığındaki bir toprağın denizlere döküldüğü dikkate alındığında, yem bitkilerinin tarla arazileri içerisindeki % 3’ lük payı çok düşük kalmaktadır.
Ayrıca hayvan varlığı bakımından önde gelen memleketlerden biri olan Türkiye hayvansal üretim bakımından sonuncu sıralarda yer almaktadır. Böylece insan beslenmesi için çok önemli kaynak olan hayvansal ürünün kişi başına düşen tüketim miktarı diğer ülkelerle kıyaslanamayacak kadar düşüktür. Halbuki vücut yapı maddesi ve zekanın asıl kaynağı hayvansal ürünlerdir. Çağdaş medeniyet seviyesini yakalayacak neslin sağlam bir vücut yapısına ve kuvvetli bir zeka ile hafızaya sahip olması zorunluluktur.
Dolayısıyla söyleyebiliriz ki; bağımsız, güçlü ve dünya hadiselerini dünya barışı, mutluluğu ve huzuru istikametinde yönlendirebilecek bir Türkiye için öncelikle bu vasıflara haiz insanının ortaya konulması gerekmektedir. Bu nedenlerle öncelikle hayvanların çok iyi ve kaliteli yemlerle beslenerek hayvansal ürünlerin verim ve kalitesinin artırılması gerekmektedir. Nitekim yapılan araştırmalarla çiftçi şartlarında hayvanların üstün kaliteli yem bitkileri ile beslenmesi durumunda verimlerinin en az iki kat artırılabildiği tespit edilmiştir.
Sonuç olarak; yurdumuzda doğal yem kaynakları verimsiz ve taşıyabileceğinden fazla miktarda hayvanla aşırı şekilde otlatılmaktadır. Başta yetersiz beslenme nedeniyle hayvanlarımızın verimleri çok düşüktür. İleri gitmiş ülkelerle kıyaslandığında memleketimizde yem bitkisi ekim alanı çok azdır. İşte tüm bu problemlerin çözümü için yem bitkileri yetiştiriciliğine gereken önem verilmelidir.
2. YEM BÄ°TKÄ°LERÄ° YETÄ°ÅžTÄ°RME TEKNÄ°KLERÄ°
Memleketimiz için bu denli önemli olan yem bitkilerinden azami istifade edilebilmesi, bu bitkilerin karakterlerine has ve araştırmalarla tespit edilmiş tekniklerine uygun tarımlarının yapılmasına bağlıdır. Usul ve yöntemine göre yapılacak yem bitkisi tarımı hem verimin hem de kalitenin artmasını temin edecektir.
Yem bitkilerini genel olarak iki grup altında toplayabiliriz. Bunlar baklagil yem bitkileri ve buğdaygil yem bitkileridir.
Baklagiller, kazık köklere sahip olup kökleri derinlere kadar iner ve geniş bir alana yayılır. Gövde toprak üstünde dallanır. Yaprakları küçük yaprakçıklardan oluşmuştur.
Buğdaygiller ise saçak köklüdür ve bu kökler genellikle toprağın 40 cm’ lik kısmını kaplar. Buğdaygillerde sap, boğum ve boğum aralarından oluşmuştur ve yapraklar bu boğumlardan çıkarlar. Aynen buğdayda olduğu gibi tohumlarını başaklarında oluşturur. Baklagiller ise tohumunu baklaları içerisinde oluştururlar.
Yem bitkilerinin büyük bir çoğunluğu çok yıllık bitkilerdir. Eğer yem bitkileri bir kez iyi bir şekilde tesis edilirse gerekli bakım ve idare sistemleri uygulanırsa uzun yıllar bu alanlardan faydalanma imkanı hasıl olur. Bu nedenle yem bitkileri tesisine diğer kültür bitkilerine göre daha ayrı bir önem vermek gerekir. Yem bitkileri yetiştirme tekniğini;
1. Yem bitkileri yetiştiriciliğinde toprak ve tohum yatağının hazırlanması,
2. Yem bitkilerinin ekimi,
3. Yem bitkileri tesislerinin bakımı,
4. Yem bitkilerinden faydalanma başlıkları altında inceleyebiliriz.
2.1. Yem Bitkileri Yetiştiriciliğinde Toprak Ve Tohum Yatağının Hazırlanması
2.1.1. Toprak Hazırlığı
Yem bitkileri yetiştirilecek topraklarda yem bitkilerinin ekim ve yetiştirilmelerine uygun ortam sağlanması gerekmektedir. Yani tohum yatağı hazırlanmadan önce arazi yem bitkisi yetiştirilebilecek şekilde ıslah edilmelidir. Bu amaçla en fazla karşılaşılan ıslah metotları şunlardır.
2.1.1.1. Toprak reaksiyonun ayarlanması
Baklagil yem bitkilerinin pek azı pH 5.5'dan düşük ve 8.5'dan yüksek topraklarda yetişebilir. Asit ve alkaliliği normale yakın topraklarda ıslah işlemine gerek kalmadan toprak reaksiyonlarına hassas olmayan yem bitkileri yetiştiriciliği yapılabilir. Asit ve alkaliliği aşırı olan topraklarda yem bitkileri yetiştirmeden önce mutlaka toprak ıslah edilmelidir. Asitliliğin durumuna göre dekara 250-1500 kg arasında kireç verilebilir. Kireç kalsiyum elementi içermektedir. Toprağa fazla miktarda kireç verilmesi durumunda ise demir, fosfor ve diğer elementleri bitkilerin faydalanamayacağı forma sokarak bu elementlerin noksanlığına sebep olur. Bu nedenle toprağa fazla kireç vermekten sakınmalıdır. Kirecin toprak asitliğini düzeltmesi yavaş olduğundan ekimden 6-12 ay önce toprak yüzüne serpilmeli ve karıştırılmalıdır.
Alkaliliği yüksek veya hem tuzlu hem de alkali olan topraklara ya o şartlara dayanıklı yem bitkilerini ekmek ya da o toprakları ıslah etmek gerekir. Bunun için; eğer alkalilik sorunu taban suyu seviyesinden ileri geliyorsa drenaj kanalları açmak, arazi hafif meyilli ise bol su ile yıkamak, toprağa kükürt (S) veya jips (alçı taşı) ilave ederek toprak pH'sını (asitliğini) düşürmek, toprakta kireç fazlalığı fosforu elverişsiz hale getirdiğinden alkaliliği yüksek topraklara fosforlu gübre ilave etmek gerekir.
2.1.1.2. Toprak Rutubetinin Ayarlanması
Toprak rutubetinin azlığı veya fazlalığı yem bitkileri yetiştiriciliğini kısıtlar. Yem bitkilerinin yetiştirildiği toprak kıraç ise;
a) KuraÄŸa mukavim olan yem bitkileri yetiÅŸtirmek,
b) Sulama imkanlarını artırmak,
c) Toprak ve bitkilerden kaybolan suların azaltma yollarının araştırılması gerekmektedir.
Yem bitkileri tesis edilecek toprağın rutubeti fazla ise;
a) Aşırı rutubete dayanıklı yem bitkileri seçmek,
b) Drenaj kanalları açmak,
c) Çiftlik gübresi veya yeşil gübre ile toprağın organik madde içeriğini artırmak gerekir.
2.1.1.3. Topraktaki Bitki Besin Elementleri Noksanlığının Giderilmesi
Yem bitkileri yetiştirilecek toprakların analizi yapılarak elverişli besin elementleri belirlenmeli; ekilecek bitki türünün, araştırmalarla belirlenen bitki besin maddeleri ihtiyacı ile olan farkı toprağa kimyevi gübre olarak verilmelidir.
Eğer topraklar çok ince veya çok kaba bünyeli iseler, hem toprakların fiziki durumlarını düzeltmek hem de toprağa bitki besin elementleri sağlamak üzere dekara 2-4 ton çiftlik gübresi uygulanmalıdır. Uygulanması gereken çiftlik gübresi dekara 2 tondan fazla ise, bu gübre baklagile değil de baklagilden önce gelen bitkiye verilmelidir. Çünkü toprağa verilen fazla azot baklagilin Rhizobium bakterileri ile olan simbiyotik ilişkisini engellemektedir.
2.1.1.4. Toprağın Fiziki Durumunun Düzeltilmesi ve Tesviye
Yem bitkilerinde sulama yüzey sulama metotları ile yapılacaksa tesviye etmek zorunludur. Aksi halde daha sonra yapılacak sulamalardan istenilen başarı sağlanamaz. Eğer yem bitkisi kıraç şartlarda ekilmişse veya ektiğimiz yem bitkisinde sulama yağmurlama sulama metoduyla yapılacaksa, ince tesviyeye gere yoktur. Ancak buralarda da toprak yüzeyinin ekim ve hasat makinelerinin kolay çalışabileceği bir duruma getirilmesi gerekir. Tesviye bozukluğundan dolayı bitkilerin farklı su alması, bitkilerin değişik zamanlarda biçim çağına gelmesine neden olur. Farklı dönemlerde bulunan bitkilerde biçim aynı zamanda yapıldığından ot verimi ve kalitesi düşer.
Yonca gibi derin köklü yem bitkisi yetiştiriciliği yapılacaksa, toprağın derin işlenmesi zorunlu olmaktadır. Ancak derin işlenerek alt-üst edilmesi sakıncalı olan topraklarda dipkazan gibi toprağı alttan işleyen özel aletlerle tabanın, olduğu yerde yırtılarak gevşetilmesi gerekir.
2.1.1.5. Tohum Yatağı Hazırlığı
Toprak ıslah edildikten sonra yem bitkilerinin ekiminden önce, toprağın ekime hazırlanması için aşağıdaki özelliklerin sağlanması gerekir.
a. Toprak İstenilen Fiziki Yapıda Olmalıdır
Bu husus, tarlanın sürülmesi, diskaro, tırmık ve tapan veya bu aletlerin birleştirilmiş bir şekli olan kombikürüm çekilerek gerçekleştirilir. Sürüm adedi ve derinliği yetiştirilecek bitki türüne, toprak tipine ve sürüm zamanına bağlı olarak değişir. Genellikle ilkbaharda yapılacak yem bitkileri ekimi için sonbaharda derin sürüm ve ilkbaharda sathi bir sürüm maksada kafi gelir.
b. Toprak Yüzeyi İyice Ufalanmış Olmalıdır
Sürümden sonra tarlanın durumuna göre diskaro, tırmık, tapan gibi aletler çekilerek topraktaki kesekler daha fazla ufalanır. Tarla ekime elverişli hale getirilmiş olur. İyice ufalanmış toprak; bitki köklerinin kolayca derine gitmesini, rutubetin toprakta daha iyi bir şekilde kalmasını, bitki besin elementinin bitkiler tarafından daha kolay alınabilecek forma dönüşmesini, toprağın havalanarak mikroorganizma faaliyetinin artmasını ve ekim aletlerinin kolaya bir şekilde çalışmasını sağlar.
c. Tohum Yatağı Bastırılmalıdır
Başarılı bir yem bitkileri yetiştiriciliği için tohumun mutlaka bastırılmış bir tohum yatağına ekilmesi gerekir. Tohum yatağının ya ekimden birkaç ay önce hazırlanıp kendi haline bırakılarak oturması sağlanır veya tapan, merdane gibi aletlerle bastırılır. Tohum yatağının bastırılması, toprağın alt ve üst tabaklarının temasını, toprak rutubetinden daha iyi yararlanmayı, tohumun toprakla iyi bir şekilde temasını ve tohumun istenilen derinliğe ekilmesini sağlar.
d. Tohum Yatağında Yeteri Kadar Rutubet Bulundurulmalıdır
Bunun için ekim zamanında yapılır veya ekimden önce toprak sulanarak arzulanan rutubet temin edilir. Tohum yatağındaki rutubet çimlenme ve çıkışı kolaylaştırır, fidelerin daha iyi büyümesini kolaylaştırır ve daha sonra ortaya çıkacak kuraklıktan tesisi korur.
e. Tohum Yatağı Yeterince Bitki Besin Elementi İhtiva Etmelidir
Yem bitkilerinin iyi gelişme gösterebilmesi için, toprakta yeterli miktarda bitki besin elementlerinin bulunması gerekir. Bu da toprak ve tohum yatağı hazırlığı sırasında eksik olan bitki besin elementlerinden toprağa yeterli miktarda vermekle sağlanır. Toprakta bitkilerin ihtiyacı olan bitki besin elementlerinin yeterli miktarda bulunması, yem bitkilerinin kök ve gövdelerinin kuvvetli büyümesini ve dolayısıyla verim ve kalitenin artmasını sağlar.
f. Tohum Yatağı Organik Maddece Zengin Olmalıdır
Organik madde yönünden zayıf olan topraklara çiftlik gübresi veya yeşil gübre uygulanarak tohum yatağına yeterince organik madde sağlanır. Organik madde, iyi bir toprak yapısının oluşmasını, toprakların su tutma kapasitesinin artmasını, ileriki yıllar için besin deposu ve mikroorganizma faaliyetlerinin artmasını temin eder.
g. Tohum Yatağı Yabancı Otlardan Temiz Olmalıdır
Yabancı otlardan arınmış bir tohum yatağı hazırlamakla, yabancı otların yem bitkileri tohumunun çimlenmelerinde, toprak yüzüne çıkışında ve büyümesinde su, ışık ve bitki besin elementleri rekabeti önlenmiş olur.
Yabancı otları önlemek için, yem bitkileri yetiştirilecek tarlaya bir yıl önce sık bir hububat ekmekle, yem bitkilerini koruyucu bitkilerle karışık ekmekle, ilkbaharda yabancı otların çıkışını izleyen günlerde sathi bir sürüm veya diskaro çekmekle, rizom veya stolon meydana getiren yabancı otları (köygöçüren gibi) bulunduran tarlalarda yazın kurak aylarda 20 günde bir diskaro veya kazayağı çekmekle, total veya selektif herbisitler kullanmakla mücadele edilebilir.
2.2. Yem Bitkilerinin Ekim Zamanı Ve Metodu
2.2.1. Ekim Zamanı
Ekim; Çevre faktörleri, ekim nöbeti ve ekilen yem bitkilerinin türü gibi çeşitli etkenlere bağlı olarak, yılın değişik zamanlarında yapılabilir. Ekim zamanları şunlardır;
2.2.1.1. Ä°lkbahar Ekimi
Doğu Anadolu gibi kışları çok sert geçen bölgelerde en garantili ekim mevsimi ilkbahardır. özellikle baklagil yem bitkilerinin böyle iklim şartlarında ilkbaharda ekilmesinde zorunluluk vardır. İlkbahar ekiminde, şiddetli kış soğukları ile ilkbaharda geç donlarının sona ermesi ve bahar yağışları ile toprağın tava gelmiş olması gerekir. Ayrıca iyi bir kök ve gövde gelişmesinin sağlanarak kuraklıktan zarar görmemesi için kuraklık döneminden 4 hafta önce ekim tamamlanmalıdır. İlkbahar ekimi ne kadar erken yapılırsa o kadar ideal olmaktadır.
2.2.1.2. Yaz Ekimi
Yaz ekimi, yabancı ot mücadelesi yapılmış, erozyon tehlikesi olmayan, iklim şartları itibariyle fazla soğuk olmayan ve yaz sonları yağışlı olan bölgelerde uygulanır. Ağustos ayı içerisinde yapılan yaz ekiminde baklagil yem bitkileri, kıştan önce bol miktarda kök ve gövde oluşturamayacağından kışı şiddetli geçen bölgeler için uygun değildir. Yaz ekiminin diğer mahzurları ise kuraklık, haşere ve yabancı ot problemidir.
2.2.1.3. Sonbahar Ekimi
İklimi ılıman bölgelerde, eylül ayından itibaren yapılan ekimdir. özellikle, serin iklim buğdaygil yem bitkileri için ideal ekim zamanıdır.
2.2.1.4. Geç Sonbahar (Dondurma) Ekimi
İlkbaharın erken günlerinde çeşitli nedenlerle ekim imkanı olmayan ve aynı zamanda soğuklama ihtiyacı bulunan bazı yem bitkilerinin kışın devamlı donlarından veya kalıcı kar yağmasından hemen önce ekilmesidir. Doğu Anadolu çiftçisi bu ekim zamanını uygulamaktadır.
2.2.2. Ekim Metodu
Yem bitkileri ya serpme ya da mibzerle sıraya ekilmektedir. Mibzerle ekim; bitki bireylerinin su ve besin maddeleri bakımından eşit ve maksimum bir derecede, ışık faktöründen de yeterli ve dengeli bir biçimde faydalanmayı sağlayan iyi bir ekim metodudur. Serpme ekimin tek avantajı, sık ekimden dolayı yabancı otlarla olan rekabetin artmasıdır. En fazla kullanılan ekim metodları şunlardır;
2.2.2.1. Serpme Ekim
Tohumun elle veya serpici makinalarla toprak yüzüne atıldıktan sonra diskaro, tırmık, tapan ve bunlar gibi aletlerle üzerleri kapatılmaya çalışılır. Bu ekim metodu ile ekim derinliği ayar edilemez, bitkiler arasındaki açıklık ayarlanamaz, mekanik yollarla yabancı ot mücadelesi yapılamaz ve fazla miktarda tohum kullanma zorunluluğu vardır.
2.2.2.2. Bastırıcı Merdanelerle Ekim
Ekim alanında düz veya daha iyisi oluklu merdaneler çekildikten sonra tohumlar brillon mibzer veya elle serpilir. Serpilen tohumlar çoğunlukla bu olukların içerisine düşerler. Brillon mibzerlerinin arka merdaneleri veya çekilen bir tapan tohumların üzerini kapatır.
2.2.2.3. Mibzerle Ekim
İyi bir ekim metodu olup tohumlar istenilen bir derinliğe atılabildiğinden
çimlenme ve çıkış oranları yüksek olur.Bitkiler arasındaki açıklık istenilen şekilde ayarlanır, mekanik yolla yabancı ot mücadelesi mümkün olur, sulama ve gübreleme daha kolay olur ve serpme ekime göre daha az tohum kullanılır.
2.2.2.4. Kombine (Baskılı) Mibzerle Bant Usulü Ekim
özel yapılmış mibzerle tohum 0.5-1.5 cm. derinliğe, gübre ise aynı bant üzerinde 3-6 cm derinliğe bırakılır. Arkadan gelen demir tekerlek tohumu bastırır.
Bu ekim metodu ile mibzerle ekim metodunun sağladığı yararlar yanında diğer bazı avantajlar elde edilir. Bunlar; tohumla birlikte atılan fosforlu gübre bitkiler için hazır durumdadır. Bitkiler bu besin elementinden en iyi şekilde faydalanarak gelişmelerini hızlandırırlar, çok az yabancı ot gübrelenmiş olduğundan yem bitkilerinin yabancı otla olan rekabet gücünü artırır, az miktarda toprak gübrelendiğinden diğer bitki besin elementlerinin elverişsiz forma girmesi önlenmiş olur, geç sonbaharda ve erken ilkbaharda başarılı bir tesis oluşturur ve yem bitkileri hızlı bir gelişme imkanına sahip olduğundan daha sonra ortaya çıkacak toprak ve iklim anormalliklerinden daha az zarar görür.
2.2.3. Atılacak Tohumluk Miktarı
Her yem bitkisinin botanik ve genetik karakterine bağlı olarak dekara atılacak tohumluk miktarı farklıdır. Bununla birlikte aynı yem bitkisinde dekara atılacak tohumluk miktarı da farklı çevre şartlarına bağlı olarak değişiklik göstermektedir. Dolayısıyla yem bitkilerinde dekara atılacak tohum miktarı bir çok faktöre bağlı olarak değişir. Birim alana atılacak tohum miktarını yağışın miktar ve yıl içerisindeki dağılışı, toprak şartları, tohum yatağının durumu ve ekimi metodu, tohum büyüklüğü ve karakteri, çeşit karakteri, tesisin ot ya da tohum üretimi gayesi ile kurulması ve ekim şekli belirler.
2.2.4. Yem Bitkilerinin Yardımcı ve Koruyucu Bitkilerle Birlikte Ekimi
Ekimden sonra fazla yağış alan tarlalarda toprak yüzeyinde kalın bir kaymak tabakası oluşur. Küçük tohumlu baklagil yem bitkilerinin çimlenen tohumları ise bu kaymak tabakasını kırıp toprak yüzüne çıkamazlar.
Bu nedenle küçük tohumlu baklagil yem bitkileri, çoğunlukla kaymak tabakasını kırabilen arpa gibi bazı bitkilerle birlikte ekilirler. Arpa ve küçük tohumlu yem bitkileri aynı sıraya ekildiğinden kaymak tabakasını kolayca kıran arpa fideleri yem bitkilerinin toprak yüzeyine çıkmalarına yardımcı olurlar.
Doğu Anadolu Bölgesi'nde yonca ve fiğin arpa ile karıştırılarak ekilmesi yaygındır. Küçük tohumlu yem bitkileri çıkışını kolaylaştıran bu bitkilere "Yardımcı Bitkiler" denir. Yem bitkilerinin koruyucu bir bitki ile ekimi, genellikle ilkbahar ekiminde uygulanır. Ayrıca çok yıllık yem bitkileri tesis yılında çok yavaş gelişirler ve fazla boylanmazlar. Bu nedenle yabancı otlarla rekabetleri zayıftır. Bu nedenle koruyucu bir bitki ile birlikte ekilirler. Koruyucu bitki olarak çoğunlukla hububat kullanılmaktadır. Koruyucu bitki ilk yıl tarladan gelir sağlanmasına, yabancı otların istilasının önlenmesine ve toprak erozyonun azalmasına imkan sağlar.
Bununla birlikte, koruyucu bitkinin ışık, su ve bitki besin maddeleri yönünden ana ürünle rekabet etmesi, yatmak suretiyle ana ürüne gölge yapması ve koruyucu bitkinin hasadından sonra yazlık yabancı otların tesisi istila etmesi gibi dezavantajları da bulunmaktadır. Koruyucu bitki rekabetini; kısa, erkenci, yatmayan, dik gövdeli ve az yapraklı tahılları tercih etmek, koruyucu bitkiyi mümkün olduğu kadar tarladan erken çıkarmak ve karışıma konulacak olan koruyucu bitki oranını az tutmak suretiyle azaltmak mümkündür.
2.2.5. Ekim Derinliğinin Ayarlanması
Her bitkinin değişik tipteki topraklar için uygun ekim derinlikleri vardır.
Fazla derine ekilen tohumlar, çimlenebilseler dahi, toprağın derin tabakalarında oksijen azlığı ve tohumların yedek besin maddelerinin yetersizliği nedeniyle toprak yüzüne çıkamazlar.
Aynı şekilde çok sathi ekilen tohumlar da ya çimlenemezler veya çimlenebilseler dahi çeşitli etkenler, bilhassa kuraklık ve don nedenleriyle gelişme imkanına sahip olamazlar. Genel olarak yem bitkileri tohumlarını hafif topraklarda daha derin, ağır topraklarda daha yüzlek ekmek gerekmektedir. Bu konuda genel bir bilgi aşağıda verilmiştir.
Tablo 1: DeÄŸiÅŸik Topraklarda Yem Bitkilerinin Ekim Derinlikleri
Tohum Büyüklüğü |
Bitki Türü |
Ekim DerinliÄŸi (cm) |
|
Ağır Toprak |
Hafif toprak |
||
Ufak Tohumlar |
Kelp Kuyruğu, ak üçgül, aktavus otu |
0.5-1.5 |
1.5-2.5 |
Orta Tohumlar |
Yonca, taş yoncası, çayır üçgülü, ayrıklar, brom |
1.5-2.0 |
2.5-3.5 |
Ä°ri Tohumlar |
Korunga, bezelye, fiÄŸ, sorgum |
2.5-4.0 |
4.0-7.5 |
2.2.6. Yem Bitkilerinin Karışım Halinde Ekimi
Doğal otlatma alanlarında nadiren saf bir bitki türü bulunur. Çoğunlukla birkaç türün çoğunlukta olduğu, diğer bitki türlerinin ise daha az ve değişik oranlarda bulunduğu karışımlar yaygındır. Yem bitkileri tarımında buğdaygil ve baklagil yem bitkileri saf olarak yetiştirildiği gibi, bu iki bitki grubundan bazı bitkilerle karışımların ekildiği üretimlere de geniş yer verilmektedir. Karışımlar, en az bir buğdaygil ve bir baklagil olacak şekilde düzenlemelidir. Bunun yanında karışımların ot veya tohum üretimine uygun olması, olgunlaşma zamanlarının uyuşması, türlerin toprak ve iklim isteklerinin uygun olması gibi bir dizi faktörler göz önüne alınmalıdır.
Karışımların ekim şekli de önemli olup genel olarak karışıma giren türler 3 ana yöntem ile ekilebilirler. Bunlar;
- Türler aynı sıraya karışık olarak ekilebilirler,
- Türler aynı sıralara ancak alternatif sıralar halinde ekilebilirler
- Türler çapraz olarak ekilebilirler.
Düzenli yağış alan bölgelerde veya sulanan alanlarda karışımların ekim şekli verimi fazlaca etkilemez. Kurak alanlarda ise, türlerin aynı sıralara ancak alternatif sıralar halinde yapıldığı ekimlerde daha fazla verim alındığı görülmüştür. Çünkü kurak alanlarda buğdaygiller baklagillerden daha önce büyümeye başlarlar. Erken ilkbaharda buğdaygiller nemi, baklagillerin aleyhine kullanırlar. Bu nedenle aynı sırada karışık olarak bulunan baklagiller zayıf olarak gelişirler.
Alternatif olarak yapılan ekimlerde bu sakınca ortadan kalkar. Yapılan araştırmalarda alternatif ekimlerin % 25 daha fazla verim sağladığı gibi elde edilen otun içerisinde baklagil yem bitkilerinin oranı daha yüksek olduğu için otun daha besleyici ve kaliteli olduğu tespit edilmiştir.
Çapraz ekimlerin verimleri ise diğer iki metod arasında kalmıştır. Meyilli ve erozyona açık alanlarda çapraz ekim ile küçük adacıklar oluşur. Böylece toprak erozyonu ve su kaybı büyük ölçüde azalır.
Yem bitkileri tarımında baklagil ve buğdaygil yem bitkileri karışımlarının bazı avantaj ve dezavantajları bulunmaktadır. Yem bitkilerini karışım halinde yetiştirmenin avantajları şu şekildedir;
- Ekim hataları tüm türleri aynı şekilde etkilemediğinden, karışımların verimleri genelde daha yüksektir.
- Karışımlarda baklagilin bulunması nedeni ile daha üniform ve kaliteli ot ürünü alınır.
- Üretilen otun protein ve besleme değeri yüksek olur.
- Karışımlardaki buğdaygil yem bitkileri toprak erozyonunu, baklagiller ise don kabarmasını önler.
- Karışımlar yabancı ot istilasına daha dayanıklıdır.
- Saf ekimden daha uzun süre verimliliklerini korurlar.
- Bazı baklagil yem bitkilerinden kaynaklanan şişme tehlikesi, karışımlarda daha azdır.
- Buğdaygil yem bitkileri bazı baklagil yem bitkilerinin yatmasını ve çürümesini önlerler.
- Karışımların otları daha iyi kurur ve silaj yapılması halinde daha başarılı sonuçlar alınır.
- Karışımlarda otlayan veya otları ile beslenen hayvanlarda daha yüksek performans görülür.
- Karışımlarda baklagillerin bulunması nedeni ile toprakta organik madde ve azot oranı daha çok artar.
Resim 1 : Karışım halinde yetiştirilen yem bitkileri
Yem Bitkilerini Karışım Halinde Yetiştirmenin Dezavantajları ise şunlardır;
- özel ekim makinalarına ihtiyaç vardır. Karışımların ekimi, özellikle tane iriliği farklı olan türlerin birlikte ekimi çok güçtür.
- Karışımlardaki türlerin fide gelişimleri farklıdır. Kuvvetli fideleri bulunan türler, karışımda diğer türlerin aleyhine gelişebilirler.
- Karışımdaki baklagillerin korunması güçtür. Baklagillerin hayvanlar tarafından daha fazla otlanması nedeniyle karışımlarda daha çok yıpranırlar.
- Azotlu gübreler buğdaygil yem bitkilerinde, fosforlu ve potasyumlu gübreleme baklagil yem bitkilerinde olumlu etkiler yaparlar. Ortak gübreleme yapılması oldukça güçtür.
- Ot üretimi için her iki bitkinin en uygun devresinin yakalamak zordur.
3. YEM BÄ°TKÄ°LERÄ° TESÄ°SLERÄ°NÄ°N BAKIMI
Yem bitkileri tesis masrafları, diğer tarla bitkilerine nazaran daha fazladır. Çok yıllık yem bitkileri, iyi tesis edilip gerekli bakım işlemleri yapıldığı zaman, uzun yıllar hayatlarını sürdürebilirler ve masrafın yıl başına düşen miktarı çok azalmış olur. Bu nedenlerle, yem bitkileri alanlarından ekonomik ürün elde edebilmek için ekildikleri yıl ve bunu takip eden yıllarda bakımını yapmak zorunluluğu vardır. Yem bitkileri tesislerinde yapılacak bakım işlemleri; gübreleme, sulama ve haşere, hastalık ve yabancı otlarla mücadeledir.
3.1. Yem Bitkilerinin Gübrelenmesi
Yem bitkilerinden beklenen verimin alınabilmesi için, ihtiyaç duydukları
çeşit ve miktardaki gübrelerle, uygun zamanlarda gübrelenmelidir. Uygun miktar ve şekilde gübrelenen yem bitkileri daha yüksek kaliteli ot, daha uzun bir yeşil yem periyodu, topraktaki suyun daha tesirli bir şekilde kullanımını, daha fazla kök ve gövde büyümesini ve sonuç olarak da daha fazla miktarda ve üstün kalitede et, süt gibi hayvansal ürün sağlar.
3.1.1. Yem Bitkilerinin Gübrelenmesinde Göz önünde Tutulacak Hususlar
Yem bitkilerinde gübreleme önemli bir konu olup öncelikle aşağıdaki hususların göz önünde bulundurulması gerekmektedir.
3.1.1.1. İklim Şartları
Yağışın dağılış ve miktarı uygulanan gübrenin cins ve miktarını tayin eden en önemli faktörlerden birisidir. Gübreler, yağışlı ve sulanan bölgelerde verimde istenilen ölçüde artış temin etmelerine karşılık, kurak ve sulanmayan yerlerde uygulanacak gübre miktarı daha az olmalıdır.
3.1.1.2. Toprak Şartları
Toprağın fiziksel yapısı, organik madde, pH derecesi ve toprak rutubeti gibi özellikler verilecek gübrenin cins ve miktarını tayin eden diğer bir faktördür. Bu nedenle herhangi bir yerde yetiştirilecek yem bitkisinin, topraktan kaldırabileceği ve toprakta mevcut besin elementleri durumunun tayin edilmesi gerekir. Toprak reaksiyonu ve kireçleme özellikle fosforun elverişliliği üzerine çok etkilidir. Topraktaki fosforun elverişliliği, alkali topraklarda kalsiyum, asit topraklarda demir ve alüminyum tarafından azaltılmaktadır.
3.1.1.3. Gübrelenecek Yem Bitkisinin Türü
Yem bitkileri tek yıllık, iki yıllık ve çok yıllık; ılık mevsim, serin mevsim olmalarına göre uygulanacak kimyasal gübrelerin cins ve miktarı değişir. İlk düşünülmesi gerekli olan husus yetiştirilen yem bitkisinin buğdaygil veya baklagil olduğudur. Çünkü buğdaygiller genellikle azotça zengin toprakları tercih ederler. Bu bitkilerin uygun bir şekilde azotlu gübrelerle gübrelenmesi halinde bol ve kaliteli yem verirler. Baklagil tesis yılında azota, diğer yıllarda ise daha çok fosfor ve potasyuma bazen de kalsiyum ve magnezyuma ihtiyaç duyarlar.
3.1.1.4. Gübrelerin Uygulanma Zamanı
Yem bitkileri alanlarına uygulanacak gübrelerin verilme zamanları önceden planlanmalıdır. Yem bitkileri ilk ekim yılında gübre uygulama zamanı ile ekili bir yem bitkisine gübre uygulama zamanı farklıdır. Gübre uygulama zamanı serin mevsim ve ılık mevsim bitkisi olmasına göre değişir. Gübre uygulama zamanı gübre cinsine göre de değişir. Genellikle fosforlu ve potaslı gübreler sonbaharda, azotlu gübreler ilkbaharda uygulanır.
3.1.1.5. Piyasada Mevcut Gübrelerin Cins Ve Fiyatları
Kullanılacak gübrenin cins ve miktarına bu gübrelerin fiyatı da etki etmektedir. Toprak ve diğer faktörler belirli bir gübre formunu gerektirmiyorsa, burada göz önünde bulundurulması gereken husus, gübrenin fiyatıdır.
3.1.1.6. Tesisin Amacı
Yem bitkilerinin ot veya tohum üretimi amaçlarından hangisi için yetiştirildiği göz önüne alınmalı, verilecek gübrenin cins ve miktarı ona göre tayin edilmelidir.
3.1.1.7. Yabancı Ot Problemi
Yem bitkileri alanlarına uygulanacak gübreler, en az yabancı ot gelişimine neden olacak metodlarla ve zamanda verilmelidir. Ayrıca uygulanan gübrelerle
artacak yabancı otlarla nasıl mücadele edileceği göz önünde bulundurulmalıdır.
3.1.2. Gübrelerin Uygulanması
Yem bitkileri yetiştiriciliğinde kimyasal gübrelerle gübrelemeyi, ekim yılında "Tesis Gübrelemesi" ve daha sonraki yıllarda uygulanan "Bakım Gübrelemesi" olarak 2 kısımda inceleyebiliriz. Baklagillerde tesis yılında azot ve fosforlu, bakım yılında ise sadece fosforlu gübre önem arz etmektedir.
3.1.2.1. Azotlu Gübreleme
Azotlu gübreler, "Tesis Gübrelemesi" olarak ekimle birlikte yem bitkisine uygulanır. Tesis gübrelemesi olarak baklagillerde dekara topraktaki azotu 3-4 kg' a ve buğdaygillerde ise 5-10 kg'a tamamlayacak kadar azotlu gübre verilmelidir. Baklagillerde uygulanacak azotlu gübre miktarına Rhizobium bakterileri ile aşılamanın yapılıp yapılmaması da etki etmektedir. Baklagiller ekildikleri yıl, iyi bir şekilde tesis edilirse bakım yıllarında kendi azot ihtiyacını temin ederler. Bu nedenle tesis yılında gerekli ihtimamı göstermeli ve bakım yıllarında azotlu gübre uygulanmamalıdır. Buğdaygillerde ise hem tesis hem de bakım yılında yeterli düzeyde azotlu gübrenin verilmesi mecburidir.
3.1.2.2. Fosforlu Gübreleme
Fosfor özellikle yem bitkilerinin genç fide devrelerinde kritik bir faktör olduğundan bant usulü mibzerli ekimle birlikte mutlaka verilmelidir. Eğer ekim normal bir mibzerli yapılacaksa, toprak hazırlığı döneminde diskaro çekilmeden önce fosforlu gübre toprağa verilmelidir. Fosforun toprakta hareketinin yavaş olması ve kolay kolay yıkanıp kaybolmadığı için her yıl verilebileceği gibi 3-4 yıllın gübresi birlikte de verilebilir. Genellikle bakım gübresi olarak toprağa verilecek fosfor miktarı tesis gübrelemesinden arta kalan miktara bağlı olarak 7.5-15 kg/da arasında değişmektedir.
3.1.2.3. Potasyumlu Gübreleme
Memleketimiz toprakları genellikle potasyum eksikliği göstermezler. Toprakta depo edilmiş halde bulunan potasyumdan bitkiler zamanla faydalanırlar.
3.2. Yem Bitkilerinin Sulanması
Su bütün canlılarda olduğu gibi yem bitkilerinde de hayatın devamı için gereklidir. Bitki gelişmesi ile topraktaki su miktarı arasında sıkı bir ilişki vardır. Genç bitkilerin kök sistemi henüz yeterince gelişmemiş olduğundan, topraktaki suyun tamamı onlar için elverişli değildir. Bu nedenle yeni kurulan yem bitkileri tesislerini kısa aralıklarla sulamakta yarar vardır. Bazı yem bitkileri sulamaya karşı olumlu reaksiyon gösterirler. Yani sulama ile verimde ve kalitede artışlar meydana gelir. Bazılarında ise böyle bir gelişme görülmez. Sulama ile verim artışı sağlayan yem bitkilerinde su ihtiyacı bitki türü ve çeşidine, gelişme periyoduna, yaşına, gelişme devresine, bitkinin büyüme hızına, toprağın bünyesi ve derinliğine, arazinin topoğrafik durumuna, suyun toprak içine giriş ve süzülüşüne, yıllık yağışın dağılış ve miktarına, sıcaklığa, rüzgar hızına ve gün uzunluğuna bağlı olarak değişir.
Suyun diğer faktörlerle birlikte değerlendirilmesi mecburiyeti vardır. Yani diğer büyüme şartları uygun olduğunda sulamadan istenilen sonuç alınır. Mesela yem bitkileri haşere ve hastalıklara maruz iseler ve toprakta da yeterli besin elementleri yoksa, ne kadar su verilirse verilsin bunun bitkilere faydası olmayacaktır. Dolayısıyla ekonomik bir yem bitkisi yetiştiriciliğinde sulamayı diğer kültürel faaliyetlerle birlikte düşünmek gerekmektedir.
Yem bitkileri değişik sulama metodları ile sulanabilmektedir. Sulama metodunun seçimindeki en önemli husus tarlanın tesviyeli olup-olmaması ve toprak yapısıdır. Hafif meyilli ve derin topraklarda yetişen yem bitkilerini sulamak için ideal sulama yöntemi uzun tava veya border usulü sulamadır. Eğer arazi engebeli ise ve tava usulü ile sulanamayacaksa en uygun sulama sistemi yağmurlama sulama sistemidir. Bu metod ile bitkiler çok küçük fide devresinde iken dahi sulanabilmekte ve su kaybı asgariye indirilmektedir.
3.3. Yem Bitkileri Yetiştiriciliğinde Problem Olan Haşere, Hastalık ve Yabancı Otlar
özellikle rutubetli ve sıcak bölgelerde yetiştirilen yem bitkilerine, yetiştiği yerin ekolojik şartlarına, bakım ve idare sistemlerine, bitki türüne bağlı olarak bazı hastalık, haşere ve yabancı otlar zarar vermektedir. Tohum veya ot için yetiştirilen yem bitkilerine bir takım haşereler arız olmaktadır. Yem bitkileri tesislerindeki haşereler insektisitlerle (böcek öldürücü ilaçlar) kontrol edilmelidir. Kullandığımız ilaçlar yalnız zararlı haşereleri öldürmeli, fakat dölleyici ve faydalı diğer haşerelere zarar vermemelidir.
Eğer yem bitkileri sıhhatli büyüyorlarsa ve kültürel işlemler uygun bir şekilde ve zamanında yapılıyorsa hastalıklara dayanıklılıkları artar ve hastalıktan daha az zarar görürler. Bununla birlikte hastalıklarla mücadele için, hastalıklara dayanıklı çeşitler kullanılmalı, uygun ekim nöbeti (münavebe) uygulanmalı, temiz bir tarlaya ekim yapılmalı, sistemik hastalık mikrobunu öldürücü ilaçlar (fungusit, bakterisit vb.) kullanılmalı,hastalıklı bitki anızları yakılmalıdır.
özellikle tohum üretiminde yabancı ot kontrolü başlı başına problemdir. Yabancı otların kontrolü yetiştirilen yem bitkisinin türüne, yabanı otun cinsine ve ekolojik faktörlere bağlı olarak değişir. Küçük bir yıllık yabancı otlar, ekimden önce tarlada yapılacak sathi bir sürüm, diskaro, kazayağı ve tırmık gibi aletlerle yok edilebilir. özellikle sıraya ekilmiş yem bitkilerinde kültürel metotlarla başarılı bir yabancı ot mücadelesi yapılabilir. Eğer kültürünü yaptığımız bitki buğdaygil yem bitkisi ise selektif herbisitler kullanılarak kimyasal mücadele yapılabilir. Baklagil yem bitkilerinde ise henüz selektif herbisitlerle yabancı ot mücadelesi henüz yapılmamaktadır. Yabancı ot içersinde en büyük problem olarak karşımıza çıkan bitki küsküttür. Bu konu yonca yetiştiriciliğinde ele alınacaktır.
4. YEM BÄ°TKÄ°LERÄ° TESÄ°SLERÄ°NDEN FAYDALANMA
4.1. Ot İçin Hasat
Verim, bitkilerin büyümelerinin bir sonucu olduğundan yem bitkisi idaresi ile çok sıkı bir ilişki içerisindedir. Yem bitkilerinin besin değeri, lezzetlilik ve verim gibi üç önemli özelliğini içeren büyüme olayı, yem bitkilerinin idaresinde daima göz önünde bulundurulması gerekir. Yem bitkileri yetiştiriciliğinde amaç, uzun yıllar, iyi kaliteli ve fazla miktarda ot elde etmektir. Bu amaca ulaşabilmek 1. Aynı mevsim içerisinde bir çok kez biçim yapabilmek için iki biçim arasındaki süreyi kısaltmak, 2. Her biçimde elde olunan otun miktar ve kalitesini artırıcı tedbirler almakla mümkündür.
Bir mevsimde bir çok kez biçim yapabilmek için aşağıda sıralanan hususlar göz önünde bulundurulmalıdır;
- Biçme başlangıcını, yem bitkilerinin hızlı gelişme devrelerine göre ayarlamak,
- Biçme sıklığını, ikinci büyümeye imkan hazırlayacak zamanda yapmak,
- Biçme yüksekliğini, yeniden büyümeyi sadece köklerdeki yedek besin
maddelerine bırakacak seviyeye kadar indirmemek. Bunun için biçimden hemen sonra bitkinin fotosentez yaparak kendisinin ihtiyacı olan gıdayı üretebilecek kadar yükseklikten biçimin yapılarak yeni sürgün ve tomurcukları kesmemek
- Biçmeye son verme tarihini, bitkilerin kışa kuvvetli girmelerini
saÄŸlayacak ÅŸekilde ayarlamak,
- Bitkinin tohum bağlamaya başlayacağı devreye geçiş dönemini göz önünde bulundurmak.
Her biçimde yüksek kaliteli azami verim alınmasında ise;
- Gübreleme, sulama, hastalık ve haşerelerle mücadele etme ve bunun
gibi kültürel metotların uygulanmasına,
- Bitkinin yetiştirileceği iklim ve toprak şartlarında en iyi sonucu verecek en uygun yem bitkisi tür ve çeşitlerinin seçilerek yetiştirilmesi,
- Genetik olarak üstünlüğü belirlenmiş çeşitlerin kullanılması hususlarına
gereken önem verilmelidir.
Sonuç olarak, kurulmuş yem alanlarından ekonomik olarak yem temin edebilmek kısaca;
- En yüksek verimi elde etmek,
- En yüksek kaliteli otu elde etmek,
- Tesisi uzun süre devam ettirmekle mümkündür.
Bu üç hususun bir araya toplanabilmesi ve yem bitkileri tesislerinden en iyi şekilde istifade edilebilmesi için; her bölge, ortam şartları ve bitki türü dikkatte alınarak yapılan araştırma sonuçlarından faydalanılmalıdır.
4.2. Tohum İçin Hasat
Yem bitkileri tesisi tohum üretimi amacı ile kurulacaksa, alanların ekim, bakım, tozlaşma ve tohum bağlama özellikleri göz önünde bulundurulmalıdır. Burada bahsedilen hususlar da yine yetiştireceğimiz yem bitkisinin türü ve çeşidine, bölge ve iklim şartlarına göre değişik olacaktır.
4.2.1. Tohum Üretimi Amacıyla Ekim
Bitkileri hem ot hem de tohum üretmek gayesi ile yetiştirmek mümkündür. Ancak verimler tek amaca göre daha düşük olacaktır. Ana gaye tohum üretmek ise, yetiştireceğimiz yem bitkisi için belirlenen sıra aralığında ve tohum miktarlarında ekilmelidir. Tohum üretimi için dekara atılacak tohum miktarı ot üretiminden az olmalıdır. Tesis, mibzerle ot için ekilmiş ve daha sonra tohum üretimine tahsis edilmek isteniyorsa, sıraların bazıları sökülmek suretiyle istenilen amaca çevrilebilir.
4.2.2. Tohum Üretim Alanlarının Bakımı
4.2.2.1. Sulama
Genel olarak tohum üretim amacıyla yetiştirilen yem bitkilerinin su ihtiyacı, ot için yetiştirilenlerden daha azdır. Çünkü tohum üretilen yem bitkileri, tozlaşma, tohumların olgunlaşması ve hasat hasar devrelerinde daha az suya ihtiyaç gösterirler. Bununla birlikte, tohum üretimi amacıyla tesis edilen yem bitkilerinde türlere bağlı olarak su ihtiyacı geniş ölçüde değişmektedir. Tohum üretiminde, önemli ölçüde suya ihtiyaç var ise de, genellikle yem bitkileri döllenme, tohum bağlama ve hasat devrelerinde havaların kurak geçmesini isterler. Tohum için yetiştirilen yem bitkilerine çok fazla su uygulanması bitkinin tohuma yatmasını geciktirir ve tohum verimini önemli ölçüde azaltır. Aşırı su uygulaması ile yem bitkilerinde yatma meydana gelir, çiçeklenme gecikir, çiçeklenme süresi uzar, tozlanmayı sağlayan böcekler için önemli olan nektar üretimini azaltır.
4.2.2.2. Gübreleme
Buğdaygil yem bitkilerinde çiçek oluşması başlangıcının sonbahar ve kış
olması nedeniyle azotlu gübrelerin erken sonbahar ve ilkbahar olmak üzere iki kısımda verilmesi olumlu sonuçlar vermektedir. Verilecek gübre miktarı ve çeşidi bitki türüne, topraktaki rutubet miktarına, toprak verimliliğine bağlıdır. Buğdaygil yem bitkileri yaşlandıkça verilen fazla miktardaki azot tohum üretimini kısıtlar. Baklagil yem bitkilerine azotlu gübre uygulanmaz. Fakat fosforlu ve gerekli ise potasyumlu gübreler her yıl erken sonbaharda verilmelidir.
4.2.3. Yem Bitkilerinde Tozlaşma ve Döllenme
Polen tozlarının çiçekte erkek organdan dişi organın tepeciği üzerine taşınması olayına tozlaşma denir. Bazı buğdaygil ve baklagil yem bitkilerinde tozlaşma aynı çiçek içerisinde gerçekleşir. Yani aynı çiçeğin erkek organında üretilen polen kendi dişi organının tepeciğine taşınır ki biz bu tür bitkilere kendine döllenen bitkiler diyoruz.
Diğer çoğunluğu oluşturan ve yabancı döllenen olarak isimlendirdiğimiz yem bitkilerinde ise bir bitkinin çiçeğinde üretilen polenler herhangi bir vasıta (böcek, rüzgar, su, insan vd.) ile başka bir bitkinin çiçeğindeki dişicik tepesine taşınmaktadır.
Baklagillerin polenleri küçük olması nedeniyle taşınması rüzgarla gerçekleşir. Baklagil yem bitkilerinde tozlaşmanın ve döllenmenin gerçekleşmesi için ise mutlak surette böceklere ihtiyaç bulunmaktadır. Çünkü bu bitkilerde polen büyüktür ve yapışkan olabilmektedir. Ayrıca yoncada olduğu gibi bazı bitkilerde çiçek organlarının üzerleri zarlarla kaplı olup polenin dışarıya çıkabilmesi için bu zarların yırtılması gerekmektedir. Bu işlem için de böceklere mutlak surette ihtiyaç bulunmaktadır. Yapılan araştırmalarda böcekle tozlaşmaya ihtiyaç duyan yem bitkilerinde bal arılarının tesiste artırılması suretiyle tohum verimleri beş katına kadar artırılmıştır.
4.2.4. Yem Bitkilerinde Tohum Hasadı
Yem bitkilerinde hasat biçer-döverlerle ya da özel yapılmış makinalarla yapılabilir. Yem bitkileri tohumları eğer rutubet içeriyorsa mutlaka kurutulduktan sonra depolanmalıdır. Aksi taktirde küflenme ve bozulma sonucunda tohumluk özelliğini kaybedeceği için ekildiği zaman çimlenme olmayacaktır.
5. MEMLEKETÄ°MÄ°ZDE YAYGIN OLARAK TARIMI YAPILAN BAZI YEM BÄ°TKÄ°LERÄ°NÄ°N TARIMI
Yonca, korunga ve fiğ kaba yem olarak en çok kullanılan bitkilerdir. Bu bitkiler otlak ile, yaş ve kuru ot veya silaj olarak hayvanlara yedirilebilmektedir.
5.1. Yonca YetiÅŸtiriciliÄŸi
5.1.1. önemi
Yoncanın besin değeri, verimlilik ve adaptasyon gibi özellikleri bakımından diğer bitkilerden çok üstündür. Nitekim bu bitkiye sahip olduğu özellikler nedeniyle yem bitkilerinin kraliçesi denilmiştir. Yoncanın yem bitkileri içerisinde çok önemli bir yer almasını sağlayan özellikler şunlardır:
- Geniş bir uyum (adaptasyon) kabiliyetine sahiptir. Sibirya ve Alaska gibi çok soğuk (- 50oC) bölgelerden Kaliforniya gibi sıcak (60oC) bölgelere kadar değişik iklim ve toprak şartlarında yetişebilmektedir.
Resim 2 : Yoncada çiçeklenme başlangıcı
- Ot verimi diğer yem bitkilerinden daha yüksektir.
- Besleme değeri çok yüksektir. Bunun da sebebi; yonca otu proteince
zengindir ve birim alandan alınan ham protein verimi yüksektir. Yonca
otu vitaminlerce zengindir. Bünyesinde en az 10 vitamin bulunduğu
bilinmektedir. Yonca otu mineral maddelerce zengindir.
- Yonca otunun hazmedilebilirlik oranı yüksektir.
- Ekim sisteminde kendinden sonra gelen ürünün verimini artırır.
- Uzun ömürlü bir bitkidir. 7-10 yıl ürün alınabilir.
- Bir yıl içerisinde yapılan biçim sayısı çok fazladır.
5.1.2. Toprak İsteği ve Hazırlığı
Yonca en fazla tınlı, kumu çok olmayan, yeter derecede kireç içeren toprakları sever. Kökleri derinlere indiğinden toprağın derin olmasını ister. Yonca yetiştirilen topraklarda iyi bir drenaja ihtiyaç vardır. Yonca, köklerini toprağın derin katlarına indirdiğinden tabanda durgun su ihtiva eden topraklardan hoşlanmamaktadır. Taban suyu derinde olan topraklarda da yonca köklerini yukarıya yayarak buna adapte olmaktadır. Ancak değişen taban suyu seviyesine köklerini adapte edememektedir. Taban suyunun kök bölgesinde kalma süresi uzadıkça yonca zarar görmektedir.
Yoncanın yetişebilmesi için toprak asitliliğinin (PH derecesinin) 5.6' dan küçük olmaması gerekir. Eğer asitlik çok kuvvetli ise toprağa kireç ilave edilmelidir. Toprak çok ağır killi yapıda olması durumunda, toprağın oturup sıkışmasını ve yonca köklerinin havasız kalıp faaliyet gösteremez bir duruma gelmesini önlemek için, ekiminden bir yıl önce yoncanın öncüsü olan çapa bitkisinin, dekara 3.5 ton hesabıyla, ahır gübresi ile gübrelenmesi gerekmektedir. Çiftlik gübresi ön bitkiye verilmemiş ise yanmış ve olgunlaşmış gübreden dekara 2 ton hesabıyla ekimden önce yonca toprağına verilebilir.
Yonca toprağının ve tohum yatağının hazırlanmasında daha önceki bölümlerde bahsedilen aşamalar takip edilir. Yoncanın fazla ot vermesini sağlamak amacıyla, toprağın verimli olması için gerekli bütün şartlar temin edilir. Eksik bitki besin elementi ihtiyacı toprak analizleri ile belirlenerek ihtiyaç duyulduğu kadar toprağa ilave edilir. Yonca, baklagiller familyasına ait bir bitki olduğu için toprakta fazla miktarda azota ihtiyaç hissetmezler. İlk tesis yılı hariç kesinlikle azotlu gübre verilmez. İlk tesis yılında yonca ekimden ancak dört ay sonra kendi azot ihtiyacını karşılamaya başladığı için bu süre içerisinde ihtiyaç duyacağı kadar az miktarda azotlu gübre verilir. Bu dönemde toprakta bulunan ve ilave edeceğimiz azot oranı dekara 4 kg' ı geçmemelidir. Azotun aşırı olması durumunda bitki köklerinde yumrucukların oluşumu engellenir. Yoncanın tesis gübrelemesinde toprak analizleri de dikkate alınarak dekara 6 kg fosfor (yaklaşık % 49'luk TSP' den dekara 13 kg) uygulanmalıdır.
Yonca tohumu küçük olduğu için toprağın iyice ufalanması, düzeltilmesi ve bastırılmasına dikkat edilmelidir. Yoncanın kökleri uygun şartlarda 8-10 m, bazı hallerde 20-30 m derine gitmekte ve toprakta geniş bir alana yayılmaktadır. Bu nedenle yonca yetiştirilecek tarlanın derince işlenmesi zorunludur. Ancak derin işlenerek alt üst edilmesi sakıncalı olan topraklarda dipkazan gibi toprağı alttan işleyen özel aletlerle toprak alttan yırtılarak gevşetilmelidir.
5.1.3. Ekim Zamanı
Zeytin, incir, pamuk ve turunçgillerin yetiştiği bölgelerde yonca sonbaharda, daha serin ve soğuk olan bölgelerde ise ilkbaharda ekilebilir. Yonca fideleri ekildikleri yıl soğuğa karşı çok hassastırlar. Onun içindir ki serin ve soğuk iklimlerde sonbaharda ekilen yonca fideleri henüz iyice gelişmeden kışa girmek mecburiyetinde kaldıkları için soğuktan çok fazla zarar görürler. İlkbahar ekiminde şiddetli kış soğukları ile geç donların sona ermesi ve ilkbahar yağışları ile toprağın belli bir sıcaklığa ve tava gelmesi gerekmektedir. Yonca fidelerinin iyi bir kök ve gövde gelişmesinin olabilmesi için kurak dönemden en aşağı 4 hafta önce ekimlerinin yapılmış olması gerekir.
5.1.4. Karışık Ekim
Bundan önceki bölümde karışık ekimin gerekçesi ve önemine detaylı olarak değinilmiştir. Yonca yalnız ekilebildiği gibi çok yıllık buğdaygil veya arpa, buğday ve yulaf gibi hububatla karışık olarak ekilebilir.
5.1.5. Ekim Metodu
Yonca serpme ya da mibzerle sıraya ekilebilmektedir. Yonca Erzurum kıraç şartlarında yalnız veya buğdaygillerle karışık olarak yetiştirilirken 40 cm sıra aralığında ekilmektedir. Sulu şartlarda ise hem yalnız hem de karışım halinde en yüksek verimi 30 cm aralıkla ekildiğinde vermektedir.
5.1.6. Ekim DerinliÄŸi
Tohumun çimlenebilmesi için su, oksijen ve sıcaklığa ihtiyaç vardır. Tohum derine ekildiğinde bol nem bulabilir. Ancak toprağın derin tabakalarında sıcaklık ve oksijen azdır. Derine ekilen yonca tohumları çimlenebilseler dahi oksijen, sıcaklık ve tohumda depolanan yedek besin maddelerinin azlığından dolayı toprak yüzüne çıkamayıp ölürler. Bu nedenle yonca gibi tohumu küçük bitkiler derine ekilmemelidir. Ekim derinliği ağır topraklarda yüzeysel (1.5-2 cm), hafif topraklarda ise daha derine (2.5-3.5 cm) olmalıdır.
5.1.7. Ekilecek Tohum Miktarı
Tohumluk miktarının tayininde, toprak ve iklim şartları, ekim metodu ve tohumun biyolojik değerleri göz önünde bulundurulmalıdır. Mibzerle ekimde dekara 2-3 kg, serpme ekimde ise 3-4 kg tohum atılmalıdır. Bununla birlikte atılacak tohum miktarı, üretimin amacına ve yalnız veya karışım halinde yetiştirilmesine göre değişmektedir. Genellikle tohum üretimi için kullanılacak tohum miktarı ot üretimine göre daha az olmalıdır. Yonca karışım için, suluda, kılçıksız brom, domuz ayrığı, mavi ayrık, çayır yumağı, kamışsı yumak ve kırmızı yumak ile birlikte ekilebilir. Bu durumda dekara 750-1250 gram yonca tohumu kullanılır. Kıraçta ise kılçıksız brom, otlak ayrığı ve mavi ayrık gibi buğdaygillerle birlikte ekildiği zaman 500-1000 gram yonca tohumu yeterlidir.
5.1.8. Aşılama
Havanın serbest azotundan faydalanabilen esas itibariyle bakteriler olduğuna göre ilk akla gelen yol baklagil ekilen toprağı o cins bakterilerle zenginleştirmektir. Bu da tarlaya ekilen baklagil bitkisinin kökünde faaliyet gösteren bakteri çeşidinin çoğaltılıp toprağa verilmesinden ibarettir. Eğer toprakta daha önce yonca ekilmişse toprağın aşılanmasına gerek yoktur. Ancak toprak ve iklim anormallikleri ve uzun süre konukçu bitkisini bulamayan bakteri adet olarak azalmaktadır. Adet olarak azalmasa bile bakteri aç olduğundan görevini tam yapamamaktadır. Bu nedenle yonca köklerinde faaliyet gösteren bakterinin gerek tohuma karıştırılarak gerekse toprağa uygun şartlarda verilerek aşılamanın yapılması gerekmektedir.
5.1.9. Sulama
Yonca hem kıraçta hem de sulu şartlarda yetiştirilebilen bir bitkidir. Bununla birlikte su ihtiyacı çok yüksek olan bir bitkidir. Diğer bir ifade ile yoncaya su verildiğinde verim çok fazla miktarda artmaktadır. Yonca bir kg kuru madde üretebilmek için 560-830 kg su sarf eder. Çünkü yoncanın gelişme mevsimi uzundur, bir mevsimde birden fazla biçim verir. Her biçimde fazla miktarda yeşil aksam meydana getirir ve büyümesi oldukça hızlıdır. Bu nedenlerden dolayı yetişme süresince yağışı yetersiz olan yerlerde yoncanın sulanması gerekmektedir.
Yoncanın su ihtiyacı yoncanın yaşına, gelişme dönemine, yağış ve toprak durumuna bağlı olarak değişir. İri yapılı ve yaşlı bitkilerde su kaybı fazla olduğu için su ihtiyacı fazladır. Bununla birlikte genç yonca bitkilerinin de, kökler tam olarak gelişemediği için elverişli rutubetin daha yüzeyde olması gerektiğinden su ihtiyacı fazladır. Yoncanın yaz sonunda kullandığı su miktarı ilkbahara göre aşağı yukarı % 75 oranında daha fazladır. Bitkilerdeki su ihtiyacı pratik olarak yaprakların koyu mavi yeşilimsi renk alması ile belli olur. Bu yapraklar hafif pörsür ve alttaki yapraklar sararmaya başlar. Yonca tesisleri alma veya yağmurlama sulama sistemleri ile sulanabilmektedir. Genel olarak yoncanın biçimden bir hafta önce be bir hafta sonra olmak üzere her biçimde iki defa sulanmalıdır.
5.1.10. Gübreleme
Yoncanın bir baklagil olması nedeniyle tesis yılı hariç azotlu gübre uygulanmaz. Toprakta mevcut azot da dahil olarak uygulanacak azot miktarı dekara 4 kg civarındadır. Ancak burada dikkat edilmesi gereken konu toprakta aktif Rhizobium bakterilerinin olması ve yonca bitkisinde yumrucuklar oluşturmasıdır.
Ayrıca ekimle birlikte dekara 10-15 kg fosfor (25-30 kg TSP) uygulanmalıdır. Bakım yıllarına ait fosfor toptan ekimle birlikte de verilebilir. Eğer 5 yıllık bakım gübrelemesinin toptan verilmesi düşünülüyorsa dekara 60 kg fosfor (150-175 kg TSP) verilmelidir. Ancak bu miktarlar kesin değerler değildir. Bölgeye, yağışa ve toprak tipine bağlı olarak verilecek gübre miktarları değişik olmaktadır. Yonca potasyuma fazla ihtiyaç duyan bir bitkidir. Karadeniz Bölgemiz hariç ülkemiz toprakları potasyum yönünden zengin olduğu için genellikle yoncanın potasyumlu gübreye ihtiyacı yoktur Gübre ihtiyaçlarının belirlenmesinde mutlak surette toprak analizlerine gereken önem verilmelidir. Gereksiz gübrelemeden ya da eksik gübrelemeden kaçınmakta ekonomik ve çevresel olarak büyük yararlar vardır.
Yoncanın buğdaygil yem bitkileri ile karışım halinde yetiştirilmesi durumunda, buğdaygillerin oranı göz önüne alınarak bakım yılında da tesis azotlu gübrelerle gübrelenmelidir.
5.1.11. Yoncanın Biçimi
Yonca çok yıllık bir bitki olup her yıl ilkbaharda sürmesi için ihtiyaç duyduğu besin maddelerini kök ve kök boğazından temin eder. Bu nedenle iyi bir verim alınabilmesi ve bu verimini uzun yıllar devam ettirebilmesinde biçim uygulamasının çok büyük önemi vardır. Kışa girmeden önce kök ve kök boğazında yeterli besin maddesi biriktirebilmesi ve ilkbaharda erken ve kuvvetli bir şekilde ilk büyümeyi gerçekleştirdikten sonra müteakip büyümeler için gerekli yedek besin maddelerini yeniden depolayabilmesi için biçimin çok planlı yapılması ve bitkinin gelişimi için yeterli zamanın verilmesi gerekmektedir.
Çok yıllık yem bitkisi olan yoncadan istifade ederken takip edilecek olan prensip şudur:
-Yoncadan mümkün olan en yüksek otu almak,
- Elde edilen otun kalite itibariyle çok üstün olmasını sağlamak ve - Verimli ve kaliteli olan bu bitkiden uzun yıllar istifade etmektir.
Bu hususlara riayet etmek için ilk biçimi yoncanın çiçeklenme başlangıcında, diğer biçimleri ise % 10 çiçeklenme devresinde gerçekleştirmek gerekmektedir. Bu devrelerden önce veya sonraki yapılan biçimler ya otun verimini ya da kalitenin düşmesine neden olduğu gibi yoncanın ömrünü kısaltacaktır.
Yoncanın biçimi kadar biçim yüksekliği de önemli bir konudur. Normal şartlar altında yoncanın biçim yüksekliği 5-10 cm ya da pratik olarak bir sigara boyudur. Şartlar ne kadar kötü olursa biçim yüksekten yapılır. Şarlar en iyiye doğru gittikçe biçim 5 cm'ye kadar dipten yapılabilir. Biçim yüksekliği bitkinin kök ve kök boğazında biriktirdiği besin maddesi miktarı üzerinde önemli etkiye sahiptir.
5.1.12. Yoncada Yabancı Ot Mücadelesi
Yoncada yabancı otlarla mücadelede henüz selektif herbisitler kullanılmamaktadır. Bu nedenle yoncada yabancı otlarla mücadele, yoncanın ekiminden önce yapılmalıdır. Eğer yoncanın tesisinden sonra yabancı otlar görülürse yabancı otların tohumlarını olgunlaştırmadan önce erken bir biçimin yapılması gerekmektedir.
Yoncada en önemli yabancı ot küsküttür. Küsküt kökü olmayan bir takım emici tüyler vasıtasıyla üzerinde yaşadığı konukçu bitkinin oluşturduğu besin maddelerinden faydalanan parazit bir bitkidir. Küsküt diğer parazit bitkilerden farklı olarak tohumdan meydan gelir.
Tohum tarlaya girdiğinde 8-10 yıl hayatiyetini sürdürür. Bir tek küsküt bitkisi yılda 3000'den fazla tohum verir. Küsküt kışı torakta ya da hayvan gübresi içerisinde ya tohum yahut da oluşturdukları gövde olarak geçiriler. Kışı donlarından bu gövdelerin hepsi zarar görmezler. ölmeyen gövdeler veya tohumlar ilkbaharda uygun ortam bulunca tekrar gelişmeye başlar. Küsküt tarlaya, küskütlü yonca tohumu ekmekle, küskütle bulaşık kuru otlarla, insan, hayvan ve cansız eşyalarla, küskütlü yonca ile beslenen hayvanların gübresi ile, küskütlü tarladan geçen sulama suyuyla geçer. Küskütle üç şekilde mücadele yapılabilir. Bunlar;
a. önleyici Tedbirler
- Temiz sertifikalı tohumluk kullanmak,
- Küskütlü yoncaları hayvanlara yedirmemek,
- Küskütlü yoncalarla beslenmiş hayvanlardan elde edilen gübreleri
yanmadan tarlaya atmamak,
- Küskütlü tarladan geçen su ile sulama yapmamaktır.
b. Kültürel Tedbirler
- Eğer yonca tarlasındaki küsküt küçük sahaları kaplamış ve küskütler
tohum bağlamamış ise bu kısımlardaki yoncaları söküp tarlanın dışında bir yere yığarak gaz döküp yakılmalıdır.
- Küçük sahaları kaplayan ve az miktarda bulunan küsküt tohum bağlamış ise bu yoncalığa birkaç yıl devamlı küskütler görülünce erken ota biçmek gerekir. Ayrıca toprakta çimlenen tohumlara gelişme fırsatı verilmemelidir.
- Küsküt geniş sahalarda ise küsküt çiçek açmadan birkaç yıl sık sık dipten biçilmelidir. Biçildikten sonra yoncalar tarladan çıkarılmalı ve dökülen artıklar toplanmalıdır.
- Geniş sahalardaki küskütle ağır otlatma yapılarak mücadele yapılabilir. Otlatmada koyun kullanılması amaca en uygun olanıdır. Ayrıca tarlanın çevresinde yabancı otlar üzerinde küsküt bulunmamasına dikkat etmelidir.
- Yoncalıklar tamamen küsküt ile bulaşık ise toprağı sürmeli, birkaç yıl küskütün arız olacağı yonca, fiğ gibi bitkiler ekilmemelidir. Eğer sürülen tarlada küsküt bir yıl dahi olsa, tohum bağlamış ise böyle tarlayı sürdükten sonra 5-6 yıl yonca ekmemelidir.
(a)
(b)
Resim 3 : (a) Yonca ve küsküt tohumları (b) Küsküt zararlısı
c. Kimyasal SavaÅŸ
Küskütle mücadelede selektif herbisitler kullanılabilir. Son zamanlarda Chloropham küskütle mücadelede başarı ile kullanılmaktadır.
5.1.13. Tohum Ãœretimi
Yoncada tohum üretimine uygun olan yerler, yazları kısmen kurak, gündüzleri sıcak, geceleri serin, gün uzunluğu elverişli ve bol ışık alan yerlerdir. Nispi nemi yüksek olan yerler uygun değildir. Ülkemizde kıyı bölgelere hariç İç, Doğu ve Güney Doğu Bölgelerimiz tohum yetiştiriciliği için uygundur. Yonca yabancı döllek olduğu için çiçeklenme döneminde havanının kuru oluşu arı ve diğer tozlayıcı böcek faaliyetlerini artırır. Bu nedenle yoncada tohum üretimi için hava mayıstan eylüle kadar kuru ve sıcak olmalıdır.
Yoncada tohum üretimi özel olarak kurulan yonca tohum üretim tesislerinden yapılacaksa bitkiler geniş sıra aralıkları ile ekilmelidir. Sıra aralığı bölge, toprak , iklim ve yonca varyetesine bağlı olarak değişmektedir. Erzurum şartlarında Rimhaus yonca çeşidi ile yapılan çalışmada en yüksek tohum verimi bitkiler 81 cm, şark yoncasında ise 54-81 cm sıra aralığında ekildiği zaman elde edilmiştir. Tohum üretiminde yonca tesisinin salma sulama ile sulanması tavsiye edilmektedir. Dekara 10-15 kg fosfor uygulanmalıdır. Helezon şeklindeki meyvelerin üçte ikisi veya dörtte üçü kahverengimsi-esmer sarı renk aldığı zaman tohum hasadı yapılır.
5.1.14. Yoncanın Seyrekleşme Nedenleri
Yetiştirme usulleri gerektiği şekilde bilinmediğinde veya yerine getirilmediğinde yoncadan beklenen verim alınamaz ve tesisin örü çok kısalır. Bu azalış yoncanın seyrekleşmesinden ileri gelmektedir.
Yoncanın seyrekleşme nedeni şunlardır;
- Yoncanın normal olarak yaşlanması
- Yonca toprağının yabancı otlardan temizlenmemiş olması,
- Durgun olan taban suyunun yakın olması,
- Topraktaki kireç azlığı,
- Ağır toprakların sıkışarak oturması,
- Toprak tesviyesinin yapılmaması ve bunun sonucunda yem bitkisi
tesisinin tüm alanının aynı şeklide sulanamaması, yani aynı tesis
içersindeki bitkilerin farklı şekilde sulanması,
- Biçim zamanında ve uygun yükseklikte yapılmaması,
- Yoncanın zamansız ve gereksiz olarak otlatılması,
- Yoncalığı küsküt sarması,
- Yoncalığa taze ve şıralı hayvan gübresi verilmesi,
- Yoncada bakteri aşılamasının yapılmamış olması.
5.1.15. Yoncada ÅžiÅŸme Problemi
Şişme yonca otunu yeşil olarak yiyen hayvanlarda görülen en önemli besleme problemidir. İşkembeli hayvanlarda (ruminant) su oranı fazla baklagiller yenildiği zaman işkembede mikrobial fermantasyon sonucunda oluşan gazın dışarıya çıkmasını önleyen köpük tabakası oluşur ve gaz birikir. Sonuçta hayvan oksijen yetersizliği çeker ve nefes alamayarak boğulup ölür. Şişme olayı ile karşılaşmamak için yoncayı buğdaygillerle karışık yetiştirilmek etkili çözüm yoludur. özellikle hayvanları bitkilerin çok sulu olduğu dönemde veya çiğ düştüğü zaman otlatmamak gerekir. Ya da otu biçip biraz soldurup su oranının düşürdükten sonra hayvanlara vermek suretiyle de şişmenin önüne geçilebilir.
5.2. Korunga YetiÅŸtiriciliÄŸi
Yetiştiriciliğinde takip edilecek genel prensip ve muameleler bu metnin genel kısmında anlatıldığı şekildedir. Bununla birlikte korunga için ayrıcalıklı konular belirli başlıklar altında incelenecektir.
5.2.1. önemi
Korunga geniş bir adaptasyon kabiliyetine sahip olması, yüksek kaliteli ot hasıl etmesi ve kullanım alanlarının fazla olmasından dolayı çok önemli bir yem bitkisidir. Korunganın önemli olmasını sağlayan özellikler şunlardır;
- özellikle fakir ve kıraç topraklarda korunganın ot verimi yonca ve üçgüllere
göre daha yüksektir.
- Korunga otunun besleme değeri yüksektir.
- Korunga bir baklagil olmasına rağmen çiftlik hayvanlarında şişme
yapmayan ender bitkilerden birisidir.
- Kışa ve kurağa dayanıklı bir bitkidir.
- Derine giden kökleri ile toprak ıslahında çok önemli bir bitkidir.
- Korunga diğer yem çok iyi bir balözü bitkisidir.
Resim 4 : Korunga önemli bir yem bitkisidir.
5.2.2. Toprak İsteği ve Hazırlığı
Fakir, kıraç ve kalkerli topraklarda yetişebilmektedir. Toprakta kalsiyum
miktarı arttıkça, korunganın ot verimi de o nispette artar. Korunga kireç içeren her toprakta yetişir. Ancak en iyi gelişmesini derin, drenajı düzenli ve kireç içeren topraklarda yapar. Korunga yaş, asit karakterde ve killi toprakları sevmez ve bu gibi topraklarda gelişmez. Tohum yatağı hazırlığı genel kültür ve yoncada anlatıldığı gibidir.
5.2.3. Ekim Zamanı
En iyi ekim zamanı erken ilkbahardır. Kışlık olarak da ekilebilir. Ancak kar örtüsünün olmaması halinde kıştan çok büyük zarar görür.
5.2.4. Yalnız veya Karışık Ekim
Korunga kıraç şartlarda yalnız ekilebildiği gibi hububatla karışık olarak da ekilebilir. Karışık ekimde her iki bitkinin de tohum miktarları yalnız ekimlere göre daha düşük tutulmalıdır. Korunga, kılçıksız brom, otlak ayrığı, mavi ayrık gibi buğdaygillerle ikili karışımlar halinde ekilebilirler. En iyi karışım korunga + otlak ayrığıdır.
5.2.5. Ekim Metodu
Yoncada olduğu gibi ya serpme ya da sıraya ekilebilirler. Yalnız ya da buğdaygillerle karışım halinde ekildiğinde 20 cm sıra aralığı tavsiye edilmektedir.
5.2.6. Ekim DerinliÄŸi
Korunganın baklası kendiliğinden açılmadığı için baklanın tohumdan ayrılması çok zordur. Bu bakımdan korungada ekim baklası ile olur. Korunga tohumu yonca tohumunda 5-6 kez büyük olup en uygun ekim derinliği 3-7.5 cm'dir.
5.2.7. Ekilecek Tohum Miktarı
Tohum üretimi için dekara 8-10 kg, ot üretimi için 10-12 kg meyve mibzerle ekilir.
5.2.8. Aşılama
Yoncada olduğu gibi bakteri aşılaması korunga için önemlidir.
5.2.9. Gübreleme
öncelikle korunga yetiştirilecek toprakların analizi yapılarak elverişli bitki besin elementleri miktarı belirlenmelidir. Korungaya dekara 10-12 kg fosfor uygulanmalıdır.
5.2.10. Korunganın Biçim
En uygun biçim zamanı çiçeklenme başlangıcıdır.
5.2.11. Korunganın Kullanımı
Korunga şu amaçlar için yetiştirilir;
- Kuru ot üretimi,
- Mer'a bitkisi olarak,
- Toprak ıslahı gayesiyle,
- Münavebe bitkisi,
- Bal özü bitkisi olarak
5.3. FiÄŸ YetiÅŸtiriciliÄŸi
5.3.1. önemi
Fiğler tek yıllık olmaları, yazlık ve kışlık olarak ekilebilmeleri nedeniyle memleketimizde ekim alanı artmaktadır. Fiğin otu çok lezzetli ve besleyicidir. özellikle süt inekleri için uygun bir yemdir. Adi fiğin taneleri kırılarak hayvanlara yedirilebilmektedir. özellikle kurak ve kıraç bölgelerimizde vazgeçilmez bir münavebe bitkisidir.
5.3.2. Ä°klim ve Toprak Ä°stekleri
Fiğler en iyi gelişmelerini serin iklimlerde yaparlar. Bu nedenle kışları ılıman geçen bölgelerde fiğler kışlık olarak yetiştirilirler. Gelişmelerini sonbahar, kış ve ilkbaharda gerçekleştirerek geç ilkbahar ya da yaz başlangıcında olgunlaşırlar. Kışları sert geçen yerlerde ise ilkbaharda ekilirler ve bu mevsimde büyürler yaz ortasın veya sonunda olgunlaşırlar. Adi fiğ soğuklara fazla dayanıklı olmadıkları için her yerde kışlık olarak ekilmezler. Ancak macar fiğ ve tüylü fiğ türleri ise kışlık yeşertme olarak yetiştirilebilmektedir. Kışları çok ser geçen Erzurum şartlarında kışlık olarak ekilen macar fiği ve tüylü fiğlerden çok iyi sonuçlar alınmış bazı macar fiğ çeşitlerinden 500 kg'a varan ot verimleri elde edilmiştir. Tüylü fiğ de bu şartlarda yetiştirilmiş, ancak kar örtüsünün çok iyi olması halinde verimi çok daha fazla olmuş ve macar fiğine göre soğuklara daha az dayanıklı olduğu tespit edilmiştir. Ancak bu iki fiğ türünün kışları sert geçen yörelerinde kışlık olarak ekilebileceği görülmüştür.
Fiğler, diğer türlerde olduğu gibi hemen hemen her türlü toprakta yetiştirilebilir. Ancak verim kalkerli, killi ve verimli topraklarda daha yüksek olmaktadır. Kıraç şartlarda da sulu şartlarda da yetiştirilebilen bir baklagildir.
Resim 5 : Fiğ özellikle süt inekleri için uygun bir yemdir
5.3.3. Ekim
Adi fiğ türünün kışları sert geçen yerlerde yazlık ve kışları ılıman geçen yörelerimizde ise kışlık olarak yetiştirilebilir. Macar ve tüylü fiğ türleri ise hem kışlık hem de yazlık olarak ekilebilir. özellikle su problemi bulunan ve erken ilkbaharın bol yağışlarından yararlanmak istendiğinde macar ve tüylü fiğler mutlaka kışlık olarak ekilmelidir. Bu iki fiğ türü kışlık olarak ekilmesi halinde verimi ilkbahar ekiminden önemli oranda fazla olmaktadır.
Fiğde ekimi serpme ve sıraya mibzerle yapılabilir. Sıraya ekimde sıra aralığı 15-30 cm olmalıdır. Ağır topraklarda tohumlar 3-4 cm, hafif topraklarda ise 6-7 cm derinliğe ekim yapılmalıdır.
5.3.4. Aşılama ve Gübreleme
Fiğin aşılanması verim ve kaliteyi olumlu yönde etkileyecektir. Eğer fiğde aşılama yapılırsa dekara 3 kg, aşılama yapılmaz ise dekara 4.5 kg azot verilmelidir. Ot verimi için dekara 4 kg, tohum üretimi için ise dekara 6-8 kg fosfor uygulanması gerekir.
5.3.5. Ot ve Tohum Hasadı
Fiğler, alttaki ilk baklaların oluştuğu ve tam olarak dolduğu dönemde biçilmelidirler. Fiğde aynı bitkide baklalar farklı zamanda oluştukları için baklalar farklı zamanda olgunlaşmaktadırlar. Eğer üstteki baklaların olgunlaşması beklenirse alttaki baklalar da açılmalar olmakta ve tohum dökülmektedir. Bu nedenle fiğlerde alttaki baklaların kahverengi renk alıp açılmaya hazır oldukları devrede tohum için hasat yapılmalıdır.
5.3.6. Fiğlerin Tahıllarla Karışık Yetiştirilmeleri
Fiğlerde gövdeler zayıftır. Habitüs olarak dik olarak gelişmelerine rağmen, gelişme devresi ilerledikçe kendi ağırlığını taşıyamadığından yatar. Bu yatma olayı fiğ üretiminde bazı problemleri ortaya çıkarır. Yatan bitkilerde hasat güçleşir, çürümeler olur, hastalıklar yayılır ve gölgeleme olur. Tüm bunlar verimin ve kalitenin çok düşmesine neden olur. Fiğlerde yatma problemini çözmek için mutlaka küçük taneli hububatlardan birisi ile karışık ekilmesi gerekir. Bu gaye ile daha ziyade arpa ve yulaf bitkileri kullanılır.
Teknik Metin Yazarı
Hayati ÅžEKER
Ziraat Yüksek Mühendisi
ANKARA
2001
E-KÄ°TAP HAZIRLIÄžI
AYNUR GELBAL
BAŞAK SöKMEN
M. SERDAR ERMAN
Facebook'ta Yayınla>