Aladağ, çocukluğumdan beri bir efsane gibidir benim için... İnsanoğluna hep cömert davranmış yüzlerce yıl; pazarlarımıza üzümü, pekmezi, kuru üzümü en önce Aladağ göndermiş her zaman. Sofralarımızda, yemek kültürümüzün vazgeçilmezi yaprak sarmasına kaynak olmuş Aladağ’ın tevengi. Ürün halkasına son yıllarda şeftali, kiraz, elma, antepfıstığı ve ayva da eklenmiş. Bağrında barındırdığı 18 pare köy ve kasabanın bereket pınarı olmuş bu yöre.
Hep gezip, görmek istediğim, bağlarında, dağlarında dolaşırken hayallediğim Aladağ yöresine; enformasyon ekibinin tamamının yer aldığı grubumuzla, Çiftçi Eğitimi ve Yayım Şube Müdürümüzle beraber bölgede inceleme ve araştırmalar yapmak, fotoğraf ve kamera kayıt arşivimize doküman temin etmek ve çiftçilerimizle görüşmeler yapmak üzere 19 Eylül’de gittiğimizde en bonkör dönemindeydi Aladağ. Sofralık turfanda üzüm, kiraz ve yaprak pazar sırasını savmış, şimdilerde kurutulacak üzümler sergilere serilmiş, pekmez kaynatma şöleninin hemen arifesindeki vadide şeftali bahçelerindeki son hasat dönemine girilmişti. Elmanın yeni devreye girdiği pazarlarda daha sonra ayva boy gösterecek. Saymakla bitmeyecek Aladağ’ın nimetlerini bir kenara koyalım bir süre ve nimetleri kadar külfetlerin de olduğu tabiat ananın bu coğrafyada sergilediği görkemi de okuyucularımızla paylaşmaya çalışalım.
Güneysınır İlçemiz güzergahından, Habiller Köyü üzerinden ulaşım için en çok kullanılan yolu takip ediyoruz. Habiller yokuşunun başında durup, ilk çekimlerimizi gerçekleştiriyoruz. Müthiş bir manzara ile karşı karşıyayız. Karşımızda Aladağ vadisinin çıkışı, genişlemiş dipsiz bir kazana benziyordu. Zirveleri hafif puslu Torosların çevrelediği çanak gibi duran vadinin çıkışı hoyrat ve hırçın görüntüler de sunuyor insana. Aladağ yöresinin hakim ürün dokusunu oluşturan bağları, karşı yamaçlarda kartal yuvası gibi duran köyleri, Habiller yokuşunu kıvrıla kıvrıla inerken sık sık aracımızı durdurarak fotoğrafladık. ‘Kim bilir kaç ressamın tuvalini süslemiştir bu görüntüler’ diye düşünüyorum. Aşağı vadinin dibine indiğimizde Aladağ’ın binbir nimetle donatılmışlığının sırrını daha iyi anladım. Hadim yöresine göre 800 metrelik bir rakım farkının iklimi Akdeniz’e özgü iklim kuşağına daha yakın kıldığını fark ediyoruz. Erkenci turfanda meyve ve sebze çeşitlerinin tütün, nar ve bir zamanlar yapıldığı söylenen pamuk tarımı bu düşüncemizi destekler gibiydi. Tarım Gazetemizin hazırlanmasında en çok emeği geçen, mesai arkadaşım Abdurrahman Işık Abi’mizin köyü olan Yağcı’da fotoğrafını çektiğimiz bağlarda, bahçelerde hem Akdeniz’den hem de İç Anadolu’dan esintiler sunan bitki örtüsü, tam bir belgesel program konusu. Çalışkan ve üretken insanların türlü imkansızlıkları bahane etmeden alın terini emeğine kattığı bu dağ başlarında nasırlı ellerin meydana getirdiklerini gidip görmek gerek.
Aladağ’da bir günde bütün yöreyi gezmek, hatta bir kaç günde gezmek mümkün değil. Bademli beldesini merkez üs olarak düşünüp, doğruca oraya gittik. Bademliye giderken çok etkilendiğim bakımlı, son derece düzenli şeftali bahçeleri hepimizi mest etti gerçekten. İnsanımızın neleri başarabildiğini, elinden tutulup desteklenirse daha ne mucizelere imza atacağına olan ortak kanaatimizi paylaştık sohbetlerimizde. Belediye Başkanı’nın belde dışında olması nedeniyle tanışmak nasip olmadı. Başkan Vekili Ali Yücel, personelden Mustafa Baykara ve Hidayet Demirci bizleri sıcak bir ilgiyle karşılayıp, çalışmalarımıza yardımcı oldular. Görüşmelerimize, sohbetlerimize dahil olan Bademli sakinleri çiftçileri de oldu. Doğruca bahçelere, bağlara gittik. Son hasat dönemine girilen şeftali bahçelerinde yoğun bir faaliyet var, ancak bir isteksizlik, bir durgunluk çiftçilerimizin yüzünden okunuyordu desem abartmış olmam. Birçok bahçede ağaçların dibine dökülmüş toplanmamış meyveler dikkatimizi çekiyor. Yanımızdakilere soruyoruz “Neden?” diye. “Sorun pazarlama” diyorlar. “300 bin liraya şeftali sattık, para kazanamadık bu yıl” dediler. Üreticinin pazarlamada söz sahibi olmayışı, fiyat belirleyici güçler dengesinde %50 söz sahibi olmadıkça sıkıntının devam edeceğini, üretimi olumsuz yönde etkileyeceği endişesini taşıdıklarını dile getirdiler. 9 bin dekar tarım alanına sahip olan Bademli’de en gözde ürünün şeftali olduğunu, tarım alanlarının tamamının meyve bahçesi ve bağcılığa tahsis edilmiş olduğunu, kiraz, ayva ve elma bahçeleri tesislerinde çok hızlı bir artış gözlendiğini, hastalıklar ve çeşitli sebeplerle devre dışı kalan bağ alanlarının azaldığını, yerini meyve bahçelerinin aldığını tespit ediyoruz. 1500 ton şeftali, 1000 ton üzeri yaş ve kuru üzüm, pekmez, 150-200 ton civarı napolyon kirazı üretimi yanında elma, ayva, antep fıstığı ve sebze üretimini de ekonomik değere dönüştüren Bademli, 3919 kişilik nüfusuyla bölgenin lideri konumunda. Eski nahiye merkezlerimizden olan Bademli, 1992 yılında belediyelik unvanına erişmiş, ilimize 110, Hadim’e 40 km. mesafede bir kasaba merkezi. Bademli ve yörenin tarihçesini merak ediyoruz çevremizdekilerden, bilgi, belge talebinde bulunduğumuzda herhangi bir kaynağa ulaşamadık. Tarihe olan merakını bildiğim Ç.E.Y. Şube Müdürüm Sayın M. Sadık Oturanç yetişti imdada. Sayın Müdür’ümün kendisine ait kitaplığından incelememiz için verdiği ‘Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü, Osmanlı Arşivi Daire başkanlığının 32 numaralı yayını olan, 1530 yılındaki Vilayet-i Karaman’a ait muhasebe kayıtlarının tutulduğu Tahrir Defterleri’ne ait bilgileri içeren kitabı inceledik. Kişi ve cemaat adları, yer adları ve haritaların yer aldığı bu eserde 1530 yılı kayıtlarına göre; şimdiki Bademli o yıllarda Larende Livası’na bağlı “Kaza-i Ala- Dağ” adıyla yer almaktadır. 200 yıl kadar Selçuklular idaresinden sonra Karamanoğulları’nın idaresinde kalan bu topraklar, 1465’te Fatih sultan Mehmet Han’ın Karamanoğulları Beyliği’ni ortadan kaldırmasından sonra Osmanlının hakimiyetine girmiştir. İşte 1530 kayıtlarına göre Ala- Dağ Kazası’na ait dokümanlarda; 1 kasaba, 33 köy ve 24 mezradan oluşan bu bölgede yaşayan reaya nüfusun 714’ü muaf olmak üzere 1413 kişisi Hane-i Avariz adıyla devlete 170.399 akçe vergi verdikleri kaydına ulaştık. Çoğu Osmanlıca olan terimler ve tanımların tercümesinde yine Sayın Müdür’ümün yardımlarıyla bugünkü Türkçe’ye çevirdik. Tarih kayıtlarından da anlaşılacağı üzere, Aladağ deyince; yüzlerce yıl çalışıp üreten, vergisini veren, hiç bir asilik yada kalkışma hareketine girmemiş, asayişin bozulmadığı yöre ve insanlar akla gelmelidir. Tıpkı günümüzde olduğu gibi. İnşallah milletimizin birliği ve dirliği hiç bozulmasın, ilelebet sürsün...
Bademli çalışmalarımızı tamamladıktan sonra bir doğa harikası olan Yerköprü Şelalesi’ne indik. öğle yemeğimizi yediğimiz Göksu kıyısında, şelalede unutulmaz bir gününün anılarını ekledik repertuarımıza. Pek çok kartpostallarda, dergi ve gazetelerde, televizyonlarda, belgesellerde izlemiş olmalı, hatta pek çoğunuz gidip görmüş olmalısınız. Bu kadar ünlü olan bu güzelliği, ben ilk defa görme fırsatım oldu. Hakkında çok methiyeler yazılıp- çizilen Yerköprü için yeni bir şeyler yazmaya çalışmak anlamsız kaçar diye düşünüyorum ve bir tek şey söylüyorum; görmediyseniz ve imkanınız varsa mutlaka gidin, görün, buna değdiğini göreceksiniz.
Aladağ yöresinin bağcılık ve meyvecilikle özdeşleşen bir bölge olduğunu ortaya koyduğumuz yazımızda bir paragraf açmam gereken önemli bir konu daha var. Or- Köy Projesi kapsamında yapılarak bölge üreticisine armağan edilen 4 bin ton kapasiteli dev bir soğuk hava deposu tesislerinden söz etmeden geçemem. Dülgerler Tarımsal kalkınma Kooperatifinin öncülüğünde Or- Köy kredisi ile yapılarak, hizmete sokulan bu dev tesis bugün maalesef “istenilen düzeyde hizmet vermiyor” diye öğrendiğimizde üzüldük. Başkanlığını Hasan Çalışkan’ın yaptığını öğrendiğim kooperatif faaliyetleri hakkında bilgisine başvurmak için birçok kere aramama rağmen, yörede çok sık arıza nedeniyle telefonlarına ulaşamadım. Kooperatifin kuruluş aşamasından bugüne kadar her türlü faaliyetine destek ve omuz verdiğini öğrendiğim Çevre Eski İl Müdürü Sayın Mehmet Bilgiç’i arayıp, bilgiler edindim. Aladağ yöresinin bir ferdi olarak çiftçilerimize her konuda önderlik ederek yardımını esirgememiş Sayın Bilgiç. Tesisin yapılıp, devreye sokulmasından sonra, kooperatifin işletme kredilerinin aksaması, işletme sermayelerinin de olmayışı nedeniyle tesisin değerlendirilemediğini altını çizerek ifade etti. Kükürtleme sistemi için gereken kredinin temin edilemeyişi de işin tuzu- biberi olmuş. Bu yıl içinde Hollanda, Danimarka, İsveç ve İsviçre gibi ülkeler başta olmak üzere birçok Avrupa ülkesine kooperatif ve soğuk hava tesisi kanalından 230 ton kiraz ihracatı yapıldığını ifade eden Mehmet Bey, eğer deste verilirse, işletme kredileri verilir, eksik işletmeler de devreye sokulursa bölgede önemli bir ihracat patlaması yaşanacağını, yaratılan katma değer ile yeni atılımların olacağını söyledikten sonra, Sayın Bakanımızın ve Sayın Valimizin ilgi ve alakalarını esirgemeyecekleri ümidi içinde olduklarını, özel İdare kanalı ile yada Tarım Kredi Kooperatiflerinin mevcut kredilerinden faydalanılarak ayağa kaldırılmayı beklediklerini ifade ettiler. Devlet büyüklerimizin konuyu değerlendirmelerine alacağı ümidi ve temennisiyle biz de sayfamıza taşıdık.
Hadim İlçe Müdürlüğümüzden ve Proje İstatistik Şube Müdürlüğümüzden elde ettiğimiz istatistiki bilgiler ışığında konu değerlendirilecek olursa, Hadim ve Aladağ yöresinin bir değil, bir kaç tane soğuk hava deposu tesisine muhtaç olduğu anlaşılmaktadır. Hadim- Aladağ yöresi toplam bağ alanlarının 15 bin dekar olduğunu bakımsız ve harap bağ alanları dahil edildiğinde 50 bin dekar olan bağcılığa ait verilerde 34 bin 633 ton üzüm üretiminden söz edilmektedir. Buna kiraz, şeftali, elma ve ayva ve diğer meyveler dahil değildir. Bu potansiyel inşallah değerlendirilir umudunu biz de taşıyoruz.
Tatlı bir günün yorgunluğunda Yağcı- Hamzalar güzergahını kullanarak dönüş yolundayız artık. Güneş dağların arkasına doğru süzülürken akşamüstü kızıllığında çatallanarak biri Avşar, diğeri de Eğiste deresine açılan vadiye, derin- dipsiz derelere bakıyoruz. Geride kalan Bademli’nin tepesinde sırtüstü yatan insan siluetindeki ilginç zirvelere bakarken gördüğümüz sanki Atatürk büstünü andıran çok ilginç bir sürprizdi. Efsaneyi görmüştüm artım. Yudum yudum belleğime kaydettiğim bereket pınarından bize sunulan ‘Hesabalı, Göğüzüm Keçimen (ekşikara- bakraç), Karaüzüm, Aküzüm ve Bardas’ üzüm çeşitlerinden tattığım, ‘Mayıs Çiçeği, Diksired, Akyarma, Sarıyarma, hale Yarma ve Geçeren’ gibi yerel adlarıyla tanımlanan şeftalilerin bahçelerde yarattığı renk cümbüşü, Yerköprü havzasındaki yabani bitkiler, böğürtlenler, kuşburnu ve pelit ağaçlarının kapladığı yol boyları geride kalmaktaydı artık.
Aşıklısı olduğum cennet vatanımdan bir köşede gördüklerimi, hissettiklerimi paylaşmaya çalıştım.
Bademli belediye çalışanlarına ve tüm Aladağ yöresi insanlarına selamlarımızı ve saygılarımızı borç biliriz. Misafirperverliğinize sonsuz teşekkürler...
Kim söylemişse güzel söylemiş. Çok tuttuğum, sanki Aladağa’a atıfta bulunulmuş bir sözle yazımı bitiriyorum.
“Toprakta değil, marifet taşta kayada su çıkarmak ağaç bitirmektir.
Düz yolda yürümek kolay, hüner uçurumları aşıp maksûda ermektir”.
Facebook'ta Yayınla>