Tarımsal üretimimiz içerisinde en dinamik ve sürekli bir potansiyel olan sebze ve meyveciliğimiz ile ilgili olarak, son günlerde sıkca gündeme gelen, hormonlu veya ilaç kalıntılı ürünlerin satıldığı ve bu ürünlerin insan sağlığı açısından tehlike arz ettiği gibi varsayımlara dayalı yorumlar veya beyanatlar, tüm vatandaşlarımızın kafasını karıştırmakta, dolayısıyle de sebze ve meyve tüketimi konusunda tereddütlere neden olmaktadır.
Üretim ve ihracatımızın en yüksek seviyeye ulaştığı şu günlerde; ilgili ilgisiz birçok kişinin bilimsel ve tarımsal gerçeklerden uzak beyanlarıyla kamuoyu gündemine sık sık getirilen bu mesnetsiz beyanat ve yorumların; Türk üreticisi ve ülke ekonomisini ne derece olumsuz etkileyeceğini de düşünmek gerekir..
Sebze ve meyve üretiminde kullanıldığı ifade edilen hormon ve ziraî ilaç nedir? Hormonun Çevreye ve insan sağlığına zararı gerçekten büyükmüdür? Yoksa konu biraz çarpıtılıyormu?
Gelişmişlik düzeyi ne olursa olsun, “yeterli ve güvenli gıda üretimi ve tüketimi”, tüm toplumlar için birinci önceliği olan konudur. Yeterli gıda üretimi ve arzının yanında, gıda güvenliği konusunu da hiçbir ülkenin ihmal etmesi düşünülemez.
Kamuoyunda sıkça tartışılan Hormon; Bitkilerin bünyesinde doğal olarak bulunan ve gerektiğinde bitkiye yapay olarak verilen, bitkide büyüme ve buna bağlı diğer fizyolojik hareketleri kontrol eden organik ve inorganik maddelerdir.
Zirai ilaç ise; Bitkilere zarar veren hastalık etmenleri, zararlılar ve yabancı otları yok eden kimyasal bileşikler veya bunlardan yapılan ilaçlardır.
Hormonlar, tohumdan hasada ve pazara sunuluncaya kadar geçen üretimin her devresinde ve değişik amaçlar doğrultusunda tüm dünya ülkelerinde olduğu gibi ülkemizde de kullanılmaktadır. Bunlar ruhsatlı preperatlardır.
Hormonların kullanım amaçlarını şu başlıklar altında özetlemek mümkündür:
• Tohum çimlenme gücünün artırılması,
• Çiçeklenmenin teşvik edilmesi veya geciktirilmesi,
• Meyve tutumunun artırılması,
• Olgunluğun erkene alınması veya geciktirilmesi,
• Bitkinin hastalık ve zararlılara dayanıklılığının artırılması,
• Çelikle çoğaltmanın sağlanması,
• Soğuğa dayanıklılığın artırılması,
• Meyve iriliğinin artırılması,
• Peryodisitenin azaltılması,
• Hasadın kolaylaştırılması,
• Muhafaza süresinin uzatılması,
• Rengin iyileştirilmesi,
• Meyve ve yaprak dökümünün kontrolü,
• Yabancı ot kontrolü. Vb.
Görüldüğü gibi, hormon sebze ve meyvelerin gelişim evrelerinde çiçeklenmeyi teşvik etmesi meyve tutumunu sağlaması ve gelişmeyi kontrol edici özellikleri nedeniyle kullanılıyor. Hormon, ülkemizde ağırlıklı olarak örtü altı sebze yetiştiriciliğinde, özellikle domates, biber ve patlıcan üretiminde sıcaklığın düşük olduğu kış aylarında döllenmenin sağlanması amacıyla kullanılmaktadır.
Bilindiği üzere, Seralardaki düşük sıcaklıklar bitki gelişmesini ve çimlenme oranı yüksek çiçek tozu oluşumu olumsuz yönde etkilemektedir. Ortam sıcaklığı uzun süre 13 °C’nin altında ve 37 °C’nin üzerinde seyrediyor ise, polen üretimi azalır, sıcaklık 5 derecelerde olduğu zaman ise meyve tutumu olmaz.
Ülkemizde seraların ısıtılması genelde dondan korunmak için yapıldığından, meyve tutumunu sağlamak için hormon, diğer bir ifadeyle Bitki Gelişim Düzenleyicisi kullanılmaktadır. Aksi durumda verim almak söz konusu değildir.
Seralarda kullanılan bitki hormonları, genellikle bir sorun olduğu takdirde ve çok düşük miktarlarda kullanılmaktadır. Kullanılan bu miktar çok düşük düzeylerde olduğu için ürünün hasat zamanına kadar olan sürede bitki içerisinde parçalanarak insan sağlığına zararsız hale gelmektedir. Dolayısıyla, uygulamada gereksinim duyulan doz miktarı aşılmadığı takdirde bitki hormonlarının insan sağlığı açısından sakıncalı olabileceği düşünülmemelidir.
Üreticinin, ihtiyaç duyulmadığı halde bitkiye yüksek dozda hormon uygulaması halinde; kullandığı söz konusu hormonun kendisinden beklenen amaca hizmet edemeyeceğini, uygulanan yüksek doza karşı şekilsiz, kof meyve anormallikleri gibi bitkinin tepki göstereceğini, dolayısıyle bitkiye yarar yerine zarar vereceğini, tüketicinin de pazar değeri düşük bu meyvelere pazarda ilgi göstermeyerek kendisini cezalandırılacağını bilmektedir. Bu durum karşısında hiçbir üretici ihtiyaç dışında veya yüksek dozda hormon uygulayarak pazar değeri düşük kof ve anormal şekilli meyve elde etmek istemez. Dolayısıyla, hormonların pahalı olması ve yüksek oranlarda kullanıldığında meyve tutumuna ve kalitesine olumsuz etki yapması nedeni ile üreticiler tarafından yüksek oranlarda kullanılmamaktadır.
Normal üretim şartlarında hava sıcaklığının ve tabiattaki böcek populasyonunun döllenmeyi sağlayacak yoğunlukta olduğu ortamlarda, zaten hormon kullanımına gerek kalmamaktadır.
Kaldı ki, son yıllarda birçok üretici, artık hormon yerine, hormon savaşçıları olarak bilinen Bombus Arılarını devreye sokarak bu yöndeki sorunları aşmış durumdadır.
Bir diğer husus da; Hormon tartışmalarından sonra, kamuoyunda şöyle bir kanaat oluştu: İri ve Anormal şekil içeren tarım ürünleri mutlaka hormonlu ve insan sağlığına zararlıdır. Oysa, bu düşüncelerin gerçekle hiçbir ilgisi yoktur. Şöyleki;
Pazar veya markette görülen her iri, değişik renk ve şekildeki meyve veya sebzenin hormonlu olarak nitelendirilmesi yanlış bir yaklaşımdır. Bu örneklerin büyük bir kısmı, Türkiye’de yeni meyve ve sebze çeşitlerinin üretilmeye başlaması sonucu oluşan doğal görüntülerdir. (Napolyon kirazı, Camorasa çilek vs)
Tarım ürünlerinde görülen alışılmışın dışındaki bu görüntü, şekil ve boyut hemen hormonla ilişkilendirilerek kamuoyunda haksız bir tedirginlik yaratılmaktadır. Bu tedirginliğin farkında olan değişik kesim ve kişiler ise ürünlerini pazarlamak için değişik yollara başvurduğu görülmektedir. Kış aylarının ortasında pazarda domateslerin “Tarla Domatesi“ diyerek satılması veya ekmek fırının camında “Hormonsuz Ekmek” diye yazının asılması trajikomik örneklerdir. Bunlar, gerçekle ilgisi olmayan değerlendirmelerdir. Maalesef, bu değerlendirmeler hormonların anlam ve öneminin yanlış anlaşılmasına yol açmaktadır.
Hormon ve zirai ilaçların kontrol ve denetimleri; ;
Hormon olarak adlandırılan Bitki Gelişim Düzenleyicileri, Bitki hastalık ve zararlılara karşı kullanılan zirai ilaçlar içinde yer alan ruhsatlı preperatlardır. Hormonların satışı, gelişmiş birçok ülkede sadece izne tabi iken, ülkemizde denetim altına alınmak amacıyla zirai ilaç gibi mütalaa edilerek, sadece ruhsatlandırılmış zirai mücadele ilaç bayileri tarafından satışına müsaade edilmektedir. Bu gün piyasada beş farklı etkinlik grubunda yer alan ve 15 aktif madde içeren 100 ün üzerinde ruhsatlı hormon vardır.
Hormonların bitkilerde oluşturdukları etkiler ve kullanım amaçları diğer zirai ilaçlardan çok farklıdır. Ancak, Bakanlığımızca yapılan kontrol ve ruhsatlandırma işlemleri yanında çevre ve sağlık açısından diğer zirai ilaçlarla aynı grupta ele alınmaktadır. Ancak, hormonların oluşturdukları sağlık ve çevresel riskler, kullanım oran ve sıklığına bağlıdır. Bu yönü ile zirai ilaçlar ile mukayese edilemeyecek derecede özelliği bulunan hormonların, insan sağlığı ve çevresel riskleri zirai ilaçlarının çok gerisindedir.
Ancak hormon konusunun ülkemizde sürekli gündeme getirilmesi, daha büyük risk grubu olan zirai ilaçları geri plana atmaktadır. Kesin olarak bilinmesi gereken, zirai ilaçların yanlış kullanımının doğuracağı riskin, Hormondan daha fazla olduğudur.
Diğer bir konu da, Hormonların her koşulda ve her üründeki kullanımının insan sağlığına kesin toksik etki yaratacağı şeklindeki hatalı değerlendirmedir. Konu ile ilgili en hassas tartışmalar da bu noktadadır. Oysa, bir kimyasal kesin saptanan toksik etkiye sahip ise, kimyasalları kontrol eden, ruhsatlandıran sistem tarafından hemen kullanımdan kaldırılmaktadır. Bunun geçmişte örnekleri mevcuttur.
Örneğin; Daminozide adlı Bitki gelişim Düzenleyicisi kanserojen etkiye sahip ara madde oluşturduğu gerekçesi ile 1989 yılında piyasadan çekilmiştir. O dönemde Türkiye’de de ruhsatlı olan bu preperatın kullanımı hemen iptal edilmiştir..
Bitki Hastalık ve zararlıları ile mücadele etmeden kaliteli ve bol ürün almak mümkün değildir. Bu nedenle, bugün tüm dünyada, diğer tekniklere paralel olarak, ziraî mücadelede ağırlıklı olarak kullanılan zirai ilaçlar, ülkemizde de kullanılmaktadır. Dünyada yasaklanan herhangi bir zirai ilaç, ülkemizde de yasaklanmakta ve kullanımına müsaade edilmemektedir.
Ruhsatlı zirai ilaçların satışa sunulduğu İlaç bayileri, İl Müdürlüğümüz elemanları tarafından aylık periyotlarla muntazam olarak denetlenmektedir. Denetimlerde ruhsatsız ve tavsiye dışı ilaç satanlar ile mevzuat hükümlerine aykırı hareket eden ilaç bayilerine ihtar ikaz ve kapatma, gerektiğinde ruhsat iptali gibi cezalar verilmektedir.
Yılın ilk altı ayında ruhsatsız ilaç sattığı ve mevzuat hükümlerine aykırı hareket ettiği belirlenen …. İlaç bayine kapatma cezası verilmiştir. İzinsiz ilaç sattığı belirlenen bir işyeri sahibi hakkında ise Cumhuriyet savcılığına suç duyrusunda bulunarak hakkında Adli Tahkikat başlatılmıştır.
Geçmişte kalıntısına sık rastlanan ilaçlar ile pamuk ve tütünde ruhsatlı Methamidophos aktif maddeli ilaçların tavsiye edilmediği ürün bölgelerine girişleri engellenmiştir. Ancak, litrelerce suya birkaç damlası yeten bu ilaçlar küçük ambalajlarda her türlü şekilde yasadışı yollardan bu bölgelere götürülebiliyor. En iyi yasaklama üreticinin bu işten kendi isteği ile vazgeçmesini sağlamak olacaktır. Üreticileri hormon ve ziari ilaç kullanımı konusunda bilgilendirmek amacıyla Tarım İl ve İlçe müdürlüklerimizce yürütülen eğitim programları ise yoğunlaştırılmış durumdadır.
İl Müdürlüğümüz gıda denetçileri tarafından da meyve ve sebzelerin üretildiği yerler ile pazarlandığı hal’ler ve ambalajlandığı yerler, yıl içerisinde periyodik olarak denetlenmekte ve numune alınarak Bakanlığımız İl Kontrol laboratuvarlarında analizlere tabî tutulmaktadır. Denetim raporu ve analiz sonuçlarının değerlendirilmesinde, Türk Gıda Kodeksi Pestisit Kalıntı Limitleri ve ürün ihraç edilecek ise alıcı ülkenin talebi dikkate alınmaktadır.
Pestisit kalıntı limitleri, diğer bir ifadeyle Rezidü; Tarım ilaçlarının gıda olarak tüketilen bitkiler üzerinde bulunmasına müsaade edilen insan ve hayvanlar için zehirsiz olan kalıntı miktarıdır. Bu ppm veya mg/kg ile ifade edilir.
Bitkilerdeki pestisit diğer bir ifadeyle ilaç kalıntı limitleri; kullanılan ilacın cinsine, ilacın uygulama zamanına, çevre koşullarına, ilacın ayrışma (dekompoze olma) süresine, uygulamanın yapıldığı bitki türüne, uygulama zamanı ile ürünün hasat edilişi arasındaki süreye ve diğer birçok etkene bağlı olarak farklılık gösterir.
Bu miktarlar her ülke için normal beslenme alışkanlıkları ve tüketilen besin maddesi miktarına göre saptanır. Bu yüzden de her ülkede farklıdır. Örneğin Almanya ile Türkiye'deki kalıntı miktarlı farklı.
Pestisit kalıntı limitleri yani Rezidü değerlerine nasıl ulaşılıyor?
Bilindiği üzere; tarım ilaçları kullanıldıktan sonra bir Bekleme Süresi vardır. Bu süre; son ilaçlama ile hasat arsında geçmesi gereken süredir. İşte bu süre, insan sağlığı açısından büyük önem taşımaktadır.
Üreticilerin tarım ilacı uygulamaları sırasında bu süreye uymaları halinde, tarım ilaçlarının insan ve hayvanlara zehirli etkileri ortadan kaldırılmış olmaktadır. Buradan şu sonuç çıkmaktadır. Tarım İlaçları tavsiyesine uygun olarak doğru kullanılırsa İLAÇDIR. Aksi takdirde ZEHİRDİR. Bu nedenle de önemle üzerinde durulması gereken bir konudur.
Tarım ilaçları çeşitli bitkiler üzerine püskürtüldükten bir süre sonra, ışık, sıcaklık, yağış, nem, iklim koşulları gibi çevre faktörlerinin etkisi ile belirli bir zaman içinde zehirliliklerini yitiriler ve insan sağlığına zararsız hale gelirler. Böylece ilaç uygulamasından belirli bir süre sonra zehirli olabilecek kalıntı miktarı rezidü değerinin altına düşer. İşte kalıntı miktarının rezidü değerinin altına düşmesi için geçmesi gereken bu süreye Bekleme Süresi adı verilmektedir. Bu süre; son ilaçlama ile hasat arasında geçmesi gereken süre şeklinde ilaç etiketinde yer almaktadır.
Üreticilerin ilaç uygulamaları sırasında bu süreye mutlaka dikkat etmeli gerekmektedir. Bu süre geçmeden ürünler hasat edilmemeli ve tüketilmemlidir. Bekleme süresine dikkat etmekle, ilaç kalıntı miktarı ülkemiz veya alıcı ülke için belirlenen Pestisit kalıntı limitinin aşağısına çekilerek insan sağlığı açısından zararsız seviyeye indirilmiş olur.
İl Müdürlüğümüz Gıda Denetcileri tarafından son altı ay içerisinde yapılan denetim çalışmaları sırasında; Denetim, özel istek ve ihracat amaçlı olarak toplam 250 adet ürün numunesi alınarak, pestisit kalıntıları yönünden Antalya İl Kontrol laboratuarında analize tabi tutulmuştur. 250 adet numneden sadece 1 adedinde limitin üzerinde ilaç kalıntısına rastlanmıştır. Ürün sahibi hakkında ise Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunarak yasal işlem başlatılmıştır.
Basında yer aldığı gibi Sadece yurt dışına ihraç edilen ürünler değil, iç ve dış pazara sunulan tüm ürünler denetlenmektedir. 250 numuneden sadece 19 adedi ihracat amaçlı olarak analiz ettirilmiştir.
Elbette, denetimler sadece yurt içi gıda güvenliği açısından değil, taze meyve ve sebze ihracatımızın sürekliliğinin sağlanması açısından da değerlendirilmekte ve sonuçlarına göre gerekli tedbirler alınmaktadır. Son yıllarda Avrupa Birliği ülkelerine ihraç etmiş olduğumuz ürünlerde herhangi bir geri dönüş söz konusu değildir. Basın ve yayın organlarında sıkça gündeme getirilen hiç bir ürünümüzde, insan sağlığını tehdit edecek düzeyde Hormon veya zirai ilaç kalıntısı tespit edilmemiştir.
Geçmiş yıllarda Almanya’ya ihraç edilen 2 tonluk bir partide ortaya çıkan zirai ilaç kalıntısının, ülkemizde üretilen tüm sebze ve meyvelere yansıtılarak sürekli gündemde tutulması, sorumlu bir vatandaşlık anlayışı ile bağdaştırılamaz. Bir kişini hatasın tüm üreticilere yansıtılamaz. Tarım İl Müdürlüğünün bu konuda yapmış olduğu başarılı eğitim ve yayım çalışmalarının sonucu ortadadır. Üretim ve ihracatımızın sürekliliği açısından, basın yayın organları bu başarılı çalışmaları da ele alıp kamuoyu ile paylaşması gerekirken, maalesef geçmiş yılda yaşanmış bir olayı veya sansasyon amaçlı başka bir konuyu örneğin hormonu ele alıp ülke tarımını baltalamaya çalışmaktadırlar. Bu durum ise; hem insanlarımızı tedirgin etmekte, hem de ihracatımız olumsuz yönde etkilenmektedir.
Peki, ilaç ve hormonları tamamen terketmelimiyiz, yoksa kullanmalımıyız?
Bu soruya hem evet hem hayır cevabını verebiliyoruz. İlaçların ve hormonların bazı kullanımlarını sağlığa olan zararları yüzünden kabul etmeyen Avrupa, aslında bu ilaçları keşfedip piyasaya sürenin ta kendisi. Ancak, problem bunların kullanılmasından değil, yanlış kullanılmasından kaynaklanıyor. Siz giyilecek şey için tasarlanan ilacı yiyeceğe kullanırsanız, fayda yerine zarar alırsınız. Ya da dekara bir kilogramı ideal olan bir hormonu on kilogram kullanıp ürün artışı sağlamaya çalışırsanız, zehir biçersiniz. Kimyasal ilaç ve hormonları, aynen hastalandığımızda içtiğimiz ilaçlar gibi düşünmeliyiz. Yani, doğru yerde ve doğru miktarda kullanmalıyız. Başı ağrıyan adama antibiyotik verirseniz boşu boşuna karaciğerini yorar, ayrıca gereksiz yere antibiyotik kullanmakla bakterilere biraz daha direnç kazandırırsınız. Ya da ilaç tespitini doğru yapıp aynı kişiyi bir aspirinle rahatlatabilecek iken aynı anda bir kutu aspirin verirseniz, rahatsızlığına iyi gelebilecek bir ilacı çok vermek suretiyle onu zehirleyip öldürmüş olursunuz.
Tarımda hormon ve ilaç kullanımında eğer bilimsel araştırmalar sonucu tesbit edilen dozunda ve zamanında kullanılırsa, kaliteli ve sağlıklı ürünler elde edilerek, hem ekonomi hem de sağlık yönünden kazançlı çıkmış oluruz.
Bu sorunun çözümü nedir?
Aslında problem şu sıralarda önemli ölçüde çözüldü. Kışın seralarda sebze yetiştirmenin ortaya çıkardığı yetiştirme zorluklarını, hormonların gelişmeyi artırıcı ve döllenmeyi sağlayıcı gibi özelliklerinden yararlanarak aşma kolaylığı; bazı basın yayın organlarında; hormonun giderek artan dozda ve bilinçsizce kullanıldığı iddialarıyla hormon kelimesinden öcüler yaratılmış durumdadır. Son yıllarda birçok üretici, artık hormon yerine Bombus Arısı kullanarak bu yöndeki sorunları aşmış ve çözümü sağlamıştır.
1 dakikada 20 çiçeği dolaşabilen Bombus Arılar, kısa sürede sera içerisindeki tüm bitkileri dolaşıp %95’e varan oranda döllenmenin oluşmasını sağlamaktadır. Ayrıca, bir kovan Bombus Arısının 2 ay süreyle 2 dekarlık alanda döllenme sağladığı da bilinmektedir.
Bombuslarla döllenen ürünlerin hepsi ağırlık, kalite, lezzet ve aroma bakımından hormonla döllendirilen ürünlere göre tercih edilir niteliktedir.
Bombuslarla döllenme doğal bir şekilde gerçekleşmektedir. Hormonla döllemede ise, 3-4 günde bir her bitkiyi tek tek gezerek çiçek salkımına hormon püskürtmek gerekmektedir. Böyle olunca da, doğal olarak işcilik masrafı yükselmektedir.
Seralarda Bombus Arısı kullanmanın bir diğer avantajıda; üreticilerin, arıları öldürmemek için zirai ilaçları daha dikkatli kullanmış olmasıdır. Çünkü bombus arıları ilaca karşı hassas olduklarından, üretici gelişigüzel ilaçlama yapmamaya özen göstermektedir. Bu durum ise, tavsiye dışı ilaç kullanımının önlenmesi yanında, ilaç kalıntı riskini de ortadan kaldırmış olmaktadır.
Zaten bu toprakların böceği olan Bombus Arılarının yaygınlaşmasıyla, zirai ilaç kullanımın da daha hassas davranılacağı gibi hormon kullanımının da tehdit unsuru olmasının önüne geçilebileceğini ümit etmekteyim.
Ayrıca, son yaşananların her kesimi olduğu gibi üreticilerimiz de etkilediğine ve bu durumdan olumlu sonuçlar çıkarmış olduklarına yürekten inanıyorum. Geçmişte birkaç üreticinin tavsiye dışı kullandığı ilaçın cezasını bütün üreticiler zarar olarak çekti. Birkaç üreticinin yaptığı bir yanlış uygulama yüzünden bir daha yanmamak için kendi aralarında otomatik bir denetim mekanizması oluşturacaklardır. Bunun bir ayağı ‘Kontrollü Örtüaltı Üretim Projesiyle’ Tarım İl Müdürlüğünce başlatılmış durumdadır.
Bir diğer çözüm yolu ise, Ürünlerinde zirai ilaç kalıntısına rastlanan üreticiler ile zirai ilaçları bilinçsizce kullandığı belirlenen üreticilerin kamuoyuna açıklanması ve ürünlerinin satışına izin verilmemesidir. Bakanlığımızca da bu konuda yapılan çalışmalar sonucu yeni Gıda Yasası çıkartılmıştır.
Gıda Yasasına göre; İç ve dış pazara sunulan üründe Maksimum Kalıntı Limitinin üzerinde ilaç kalıntısına rastlanan ürün sahibi; 5179 sayılı Gıda Yasasında Ceza hükümlerini düzenleyen 29. maddeye göre para ve üç aydan altı aya kadar hapis cezası ile cezalandırılmakta ve malların da müsaderesine hükmolunmaktadır.
Sonuç olarak; İlgili ilgisiz birçok kişinin basın ve yayın organlarında yer alan ‘Hormona Dikkat’ ‘Türkiyede sadece yurt dışına ihraç edilen ürünler denetleniyor’ gibi beyanlarla, spekülatif amaçlı olarak insan sağlığı üzerinde yaptığı söylenen olumsuzlukların; bu sektörü hem yurt içi, hem de yurt dışı pazarlarda nasıl güç durumda bırakacağı, üreticilerin uğrayacağı ekonomik kayıp nedeni ile bu üretim dalından kaçışın tekrara geriye döndürülmesinin ne kadar güç olacağı hiç düşünülmemektedir.
Eğer böyle bir amaç yoksa, bu söylentilerin doğal olarak bilinçli bir şekilde başka bir amaca yönelik olarak çıkarıldığı düşünülmektedir.
Bugün ülkemizde, hormon nedeni ile insan sağlığını tehlike altına alacak hiçbir gıda maddesi bulunmamaktadır. Tarım İl Müdürlüğü olarak, insan sağlığı ve çevre bilinci ile dünya standartlarındaki bitki koruma ilaçları ile Türk çiftçisinin hizmetinde olacağız.
Üretiminden satışına kadar her türlü ziraî ilacın uygun bölgede, uygun ürünler için ve ruhsatlı olarak satışını bugüne kadar sağladığımız gibi, bundan böyle de sağlamaya devam edeceğiz.
Diğer taraftan, Tüm gıda maddeleri, üretim aşamasından tüketim aşamasına kadar, yani “tarladan sofraya kadar” her sahada, bugüne kadar olduğu gibi, bundan sonra da il müdürlüğümüz tarafından etkin şekilde denetime tabi tutulacak ve şimdiye kadar olduğu gibi, insanımızın temiz ve sağlıklı gıdaya ulaşması sağlanacaktır.
Mehmet Şen
Bitki Koruma Şube Müdürü
Facebook'ta Yayınla>