Sultan Dağları’nın sultanı…
Deştiğin
M.Yavuz ÇOLAK
Vet. Sağ. Tek

Bereket pınarı Sultan Dağları’nın bir güneyi, bir kuzeyi derken bu defa zirvelerinde yerini almış bir kasabadayız. Adı Deştiğin. Deniz seviyesinden 1525 metre yukarıda, yani Sultan Dağları’nın tavanına kurulan, taa Selçuklular’a uzanan geçmişiyle bir Anadolu klasiği.Termiyesi ve patatesiyle ünlenmiş, çetin kışı, yaman soğuğuyla fakat kısa yazında ise ömre bedel yaşanılası bir yer. Mütevazi insanların, mütevazi de bir yaşam sürdüğü, emekli cenneti diyebileceğim bir belde...

28 Haziranda Deştiğin’deydik. Konya’ya 135, Doğanhisar’a 15 km uzaklıkta bir yerleşim alanı. Doğanhisar- Hüyük hattını biribirine bağlayan yol güzergahında, Kafa Dağı’nın kuytusunda, yemyeşil ormanların içinde mevsimin en güzel günlerini yaşıyor Deştiğin. Kasabaya bakan yamacı yoğun bitki örtüsüyle kaplı Kafa Dağı, Deştiğin’e farklı bir hava katıyor. Hüyük İlçesi tarafına bakan arka yüzü ise kayalık ve sarp bir görüntüye sahip. Meşe,çam ve ardıç dokusuyla kaplı, 2115 metre yüksekliğiyle Sultan Dağları’nın en yüksek tepelerinden biri olan Kafa Dağı; kendisine yeşilin her tonunu içinde barındıran bir yorgan diktirmiş ve bu yorganıda sanki başına çekmeye çalışıyor hissi uyandırıyor desem, tasvir edebilmiş olurmuyum acaba. Hemen ayak ucunda yerini alan Deştiğin Göleti’ni de bu tasvirin içine koyarsanız, o zaman ressamların tuvali için bolca manzarayı hayal edebilirsiniz...

İşimizin gereği yeni yeni yöreler ve insanlar tanıyarak, her geçen gün artan Dostlar Kervanımıza Deştiğin’i de ekledik.Belediye Başkanı, Kooperatif Başkanı, Meclis Üyeleri ve Belediye Personelinden oluşan grubumuzla dağda, bayırda, belde içinde gezip; fotoğraflar çektik, tanıtım çalışmamızla ilgili notlarımızı tuttuk.Belediye Başkanı Dursun Kara Hoca; 26 yıllık öğretmenlik hayatının 20 yılını kendi beldesinde eğitim hizmetine adadıktan sonra, siyasete soyunarak halkının teveccühüne mazhar olmuş,mütevazi, az ve öz konuşan, konuksever bir insan. Çalışmalarımızda bize eşlik edip değerli bilgiler verdi. Kuruluşundan günümüze Deştiğin’i anlatırken, sorunlarını, gelecekle ilgili planlarını ve beklentilerini dile getirdi.Gezip gördüğümüz Deştiğin’de; Başkan ve ekibinin rehberliğinde Kafa Dağı’nı, Gölet ve ekili arazileri gezdikten sonra Kasabadaki en eski esere, yani şeyh Habib Camii’ne geliyoruz. Sözü Deştiğin’in kuruluşuna getirmek istediğim bu bölümde beni ve arkadaşlarımı çok etkileyen şeyh Habib Camii ile ilgili söylemek istediklerimi ifade etmekte zorlanıyorum. Atalarımız Anadolu’nun imarına gerçekten ömür harcamış, eşsiz eserler bırakmışlar. Ah bir kıymetini bilebilsek. Üzerinde Arapça 1287 tarihini bize gösterdiklerinde, “Yapım tarihi mi” diye soruyorum. Muhtemelen Hicri Takvime göre düşülen bu tarih kaydı ilk restore edildiği tarihi yansıtmaktaymış.Hesabımıza göre 139 yıl önce ilk restorasyonu yapılmış.Birçok badire atlattığı, asırlara meydan okuduğu ilk bakışta anlaşılan bu Selçuklu Eseri; dışarıdan bakıldığında köhne ve sıradan bir eski eser görüntüsü verirken,içeriye girildiğinde bir şaheser olduğunu hemen hissettiriyor insana. Mimari tarzı, ağaç işlemeleri ve estetiğiyle Beyşehir’deki Eşrefoğlu Camii’ni çağrıştıran bu ibadethanenin içinden çıkasımız gelmedi doğrusu.

Edindiğim bilgilere göre Deştiğin’in kuruluşu 1260’lı yıllara, Selçuklulara uzanmaktadır. Kasabanın ilk adı “Taşdiken” olup, devamında yöre ağzıyla “Taşdığın” ve günümüzde de “Deştiğin olarak adını ve yerini belirleyerek tescil ettirmiştir. Rivayet edildiğine göre; Anadolu’ya göçler sırasında, yerleşim birimlerinin teşekkülü esnasında kavimler, kabileler arasında yerleşme ve sahiplenme mücadelelerine sahne olan bu topraklarda çook kavgalar olmuş. Göçebeliğin yaygın olduğu devirlerde, Deştiğin’in şimdiki sahiplerinin ataları da gelip buraya sahiplenmek istediklerinde, kendilerinden önce gelen kabilenin çokluğuna bakarak Hüyük istikametindeki yerlere büyük taşlar dikip kendilerini de kalabalık ve güçlü göstermek amacıyla tertibat alıp mücedeleye girerek çatışmayı kazanmışlar. Köylerinin ismi de bu vesileyle “Taşdiken” olarak anılmış.1970 yılına kadar köy statüsündeki Deştiğin, bu tarihten itibaren Belediye idari yapılanmasına terfi etmiş...

Günümüzde, Deştiğin denilince ne aklımıza gelmeli? diye sordum insanlarına. Termiye, patates dediler.Bundan sonra çilek, kiraz. arıcılık ve hayvancılıkta da adımızdan söz ettireceğiz diye de ilave ettiler. 1971 yılında kurulmuş bir Tarımsal Kalkınma Kooperatifleri var. Uzun yılların mücadelesiyle sıfırdan bugünkü halimize tırnaklarımızla kazıyarak gelebildik diyen bir başkanları var. Günlük süt toplayan, üyelerine yem temin eden, şimdilik üç kişiye istihdam yaratan kooperatif 100x2 Süt Sığırı Projesini hayata geçirmek üzere 2 trilyon 174 milyar lira kaynak aktarımını gerçekleştirip, ahır barınak inşaatlarına başlamışlar. Altyapı tamamlanıp damızlık hayvanlarımıza kavuştuğumuzda, hayvancılığın önemli merkezlerinden biri olacağız iddiasını taşıyan başkan Kemal Talo ve üyelerine yürekten başarılar diliyoruz. Termiye ve patates tarımında uzmanlaşmış olan bu beldenin üreticisi; haşhaş, fasulye ve çilek üretiminin yanında yeni yeni atağa kalkan meyvecilikte de, rakım avantajını da kullanarak, özellikle kiraz üretiminde iddialı bir yöre olmak amacıyla bahçeler tesis etmeye başlamış. Yıllık bin ton ve üzeri patates üretimiyle yöresel pazarlarda ağırlığını hissettirmişler. Piyasada 150-200 bin liraya zor alıcı bulan diğer bölgelerin ürününe rağmen Deştiğin Patatesi her dönem en az iki misli fiyata hemen alıcı buluyormuş. “Farkımız, doğal ve lezzetli ürün yetiştirmekten doğmaktadır” iddiası üzerine bende bu yıl patates ihtiyacımı nasibolursa Deştiğin’den temin etmeye kararlıyım.

Termiye için ayrı bir paragraf açarak yazımı bitirmek istiyorum. Baklagiller grubundan olan Termiye, Acıbakla olarakta anılan, literatürlerde “Lupinus Albus” adıyla yer alan, maliyeti düşük, ikinci hatta üçüncü sınıf tarım arazilerinde yetişebilen bir bitki. Yalnız bu heryerde yetişir anlamına gelmesin. Deştiğin yöresine has bir ürün dersek yeridir. Konu ile ilgili bilgisine başvurduğum Doğanhisar İlçe Tarım Müdürü Yusuf Bey’in bilgisine başvurduğumda; termiye tarımı için toprak yapısının, rakım ve özellikle de toprağın pH’sının önemli olduğunu vurguladı. Termiye, Eylül-Ekim aylarında pazarlarda, seyyar satıcılar da tezgaha çıkan, çerez gibi tüketilen bir yiyecek. Kuru olarak hasat edildikten sonra suda bekletilerek acılığı giderilmekte ve bir dizi işleme tabi tutularak tüketime arzedilmekteymiş. Yıllık 150-200 ton kuru (işlemden geçtikten sonra ağırlığı artarak 300-400 ton) termiye üretimiyle Deştiğin Ekonomisi için azımsanmayacak oranda katma değer yaratan bu ayrıcalıklı ürünün; idrar söktürücü, kan temizleyici ve kurt (parazit) düşürücü, şeker hastalıklarında kan şekerini azalttığı ve deri hastalıklarında da tohumlarından yapılan lapa ile yaralı bölgelerde kullanıldığı bilgilerine İnternet aracılığıyla ulaştığımız termiyenin hikayesi bu işte. Kimbilir, belkide ileride ilmi araştırmalarla, çaresi bulunamamış birçok hastalık için şifa kaynağı olduğu anlaşılacak ne dersiniz?..

Doğanhisar İlçe Tarım Müdürü Yusuf Bey’in ifadesiyle “ Adı konulmamış bir organik tarım cenneti” Deştiğin’i huzurlarınıza getirmeye gayret ettim. Umarım beğenilmiştir. Kafa Dağı’ndan topladığım kekik ve dağ çiçeklerinin evimi saran hoş kokularını solurken duygularımı satırlara dökmeye çalıştım...

Güzel anılar,unutulmaz dostluklar belleğimde yerini alırken, sevgi ve saygılarımı sunuyorum Deştiğin’in bütün insanlarına.

Facebook'ta Yayınla>
Soru / Yorum Eklemek İçin Tıklayınız
..:: Sorular / Yorumlar ::..
Yazan : ahmet öztürk
Yazılış Tarihi : 25.12.2018 16:14:44
  Yavuz bey anladığım kadarıyla deştiğinli değilsiniz ancak bu yazınızla deştiğinlilerden fazla hizmet ettiğiniz aşikar Allah cc razı olsun helal olsun diyor çok teşekkür ediyoruz.
Cevap vermek için tıklayınız...
Cevaplama Tarihi : 15.12.2015 13:41:07 
Cevaplayan : emre kulen  
Sami kardeşim senin gibi düşünen bir çok insan köyünü tarlasını hayvanlarını satıp şehre gitti.şehrin cazibesine kapılıp küresel sermayenin kölesi oldular. Asgari ücrete karın yokluğunu çalışıyorlar, bende gecesi gündüzü belli degil.
Cevaplama Tarihi : 13.02.2016 00:54:02 
Cevaplayan : eren 
düşünceye bak. sende ölücen üç gün sonra demi. niye riske giriyosun ki? bu mantıkla gidersen ne kendine bi faydan olur ne devlete ne millete. ot gibi gelip ot gibi gideceklerdensin sende.
Cevaplama Tarihi : 26.02.2016 22:52:52 
Cevaplayan : kemal gaçka 
o bok ve pislik dediğinden oluşan bitkileri tüketmek için ekstra para veriyorsunuz organik diye :) insanlarla uğraşmaktan bin kat daha iyi çalması yok ikiyüzlülük yok yalanı yok v.s ne verirsen onu alırsın ya ölürse manığından gidersen ya işe giderken araçla kaza yapıp ölürsen :)
------------------------

Soru veya Yorum Eklemek için Tıklayınız



Bu konuyla ilgili tüm soru ve yorumlar girmek için tıklayınız.



Ne? nedir? Nasıldır? Nasıl yapılır? Ne zaman yapılır?
Copyright - Tarım Kütüphanesi - 2007