Çok kıymetli çiftçilerimize ve gazetemizin değerli okuyucusuna bu ay sayın Bakanımız Prof. Dr. Sami Güçlü’nün baba ocağından gördüklerimizi - öğrendiklerimizi yansıtmaya çalışacağız.
Sayın Bakanımızın doğum yeri olan Kuyulu Sebil köyü ile Çeşmeli Sebil kasabası; isimleri her zaman beraber anılan, kültürleri ve yaşam biçimleri aynı olan yörük oymaklarının 1890’lı yıllarda yerleşip yurt edindiği, yörede “ Sebiller-Zebirler “ adıyla zikredilen, birbirine 4 km mesafede Sarayönü ilçemize bağlı yurt köşelerimiz.
Resimleme çalışmaları ve bilgi toplamak için 24 Nisan da ekip arkadaşlarımızla Sebillere doğru yol alırken; son yılların en iyi ve dengeli yağışlarıyla boy veren hububat alanları, bereketli bir yılı müjdeliyor gibiydi. Yeni bir bahara uyanan tabiat anada açan çiçekler ve yemyeşil bitki örtüsü ruhumuzu dinlendirip yaşama sevincimizi arttırırken, son yıllarda yaşanan ekonomik krizlere eklenen kuraklığında etkisiyle derinden etkilenen çiftçimizin inşallah bu yıl yüzü gülecek.
Yüce Yaradan’ın rahmeti-bereketi herkesin üzerine olsun...
Seyahatimizde önce Sarayönü Tarım İlçe Müdürlüğümüzü ziyaret ettik. İlçe Müdürümüz sayın Mehmet Karlı’dan; Yeşil Kuşak Projesi kapsamında 80 dekar alanda sedir çamı dikimini gerçekleştirdiklerini, ilçede meyveciliğe ilginin artarak devam ettiğini, özellikle bodur elma ve kiraz bahçe tesisi atağı içinde olduklarını, yine yem bitkileri ekilişinde özelliklede yonca ekiminde büyük artışların olduğunu, süne-kımıl başta olmak üzere, hayvancılık ve tarım teknikleri konularında eğitim çalışmalarını sürdürdüklerini sevinerek öğreniyor ve sayfamıza taşıyoruz. İlçe Müdürlüğümüzle vedalaşıp yeniden yola koyuluyoruz. Şartları gereği hububat tarımına mahkum ağaçsız - çıplak ama yemyeşil ekin tarlalarını geride bırakırken bu bölgede neden gölgesinde oturacak bir ağaç yok acaba diye düşünürken, Gözlü çiftliğine ait ağaçlandırılmış, çöl ortasındaki bir vahayı andıran muhteşem yeşil kuşak karamsarlığımızı unutturuverdi birden. Burada yeri gelmişken bu konuda kısaca bir kaç cümle etmek istiyorum. Son yıllarda özellikle bütün köy ve kasabalarımızda ağaç sevgisinin arttığını, ağaçlandırma çalışmalarında artan bir gayreti hep gördük. Çeşmeli Sebil ve Kuyulu Sebilde de ağaçlandırma sahalarını ve yeni tahsis edilen alanları gezip gördük. Hatta Çeşmeli Sebil Belediye Başkanı Ziraat Yüksek Mühendisi Sayın Ali Ünlü, mayıs ayı içerisinde beldede ağaç dikim törenine bizi de davet etti. Yöre insanı ağacın kıymetini, yeşil kuşağın önemini aslında çok iyi biliyor ve gözlemlerini bize aktarıyorlar, diyorlar ki; bölgeye yağan tüm lokal yağışların her zaman Gözlü çiftliği arazisindeki yoğun ağaç kolonisi üzerine düştüğünü, Orta Anadolu’nun ağaçlandırılması halinde kuraklık diye bir sorunun yaşanmayacağını vurguluyorlar. İşte televizyonlara taşınacak önemli bir konu.
Yeniden konumuza dönelim. önce Çeşmelisebil’e konuk olduk. Belediye yetkilileri karşıladı bizi. Belediye yazı işleri Müdürü Sayın Süleyman Yıldırım’dan çok yararlandık, çok değerli bilgiler edindik. Kendisine teşekkür etmeden geçemiyorum. Ayrıca Belediye Başkanı Sayın Ali Ünlü ve şahsında personeline de selam ve saygılarımızı sunuyoruz.
Halk arasında “Zebir- Zebirler” olarak telaffuz edilen Çeşmeli ve Kuyulu ile ilgili önce rakamsal değerleri içeren klasik bir tanıtımla başlamak istiyorum. 1969 yılında belediye olma ünvanını alan Çeşmelisebil, Konya’ya 90, Sarayönü’ne 45 km. mesafede, 4530 nüfusun yaşadığı, geçimi tarım ve hayvancılığa dayalı tipik bir Anadolu kasabası. 90 bin dekarın üzerinde tarım arazisi, 6-7 bin baş koyun ve 300 baş civarında kültür ırkı süt sığırı barındıran, Tarımsal Kalkınma Kooperatifi ile Tarımsal Sulama Kooperatifi teşkilatlanmasını tamamlamış, Sağlık Ocağı, Jandarma Teşkilatı, çok proğramlı lisesi, modern kapalı sistem depolama tesisine sahip TMO Ajans Müdürlüğü ile bölgede merkezi bir üs konumunda bir belde fakat, sürekli göç veren bir belde.
Kuyulusebil Köyü de ilimize 95, Sarayönü İlçemize 50 km. mesafede, 550 nüfus barındıran, çok fazla göç vermiş, geçimini tarımdan sağlayan, sayısal olarak yok denecek seviyelere inmiş 1500 koyun ve 60 baş sığır kpasitelerine düşmüş hayvancılık faaliyeti ile mütevazi bir köyümüz.
Başka konulara girmeden burada Zebirlerin tarım ve hayvancılığına bir pargraf açmamız gerekir. Çiftçi Malları Koruma kayıtlarında; bir dönem Çeşmeli Sebil’de 24 bin baş koyun ve 2000 bin baş sığır, Kuyulu Sebil’de de 10 bin üzeri koyun ve 500 baş üzeri sığır populasyonunun var olduğunu öğreniyoruz. özellikle Yörüklerin atadan- dededen gelen, tabir yerinde ise uzmanlık alanları olan hayvancılıkta bugünkü gelinen nokta düşündürücüdür. Hayvancılıkta bu duruma gelişin sebepleri araştırılarak, çareler üretilip yeniden ayağa kaldırılmayı bekliyor. Belediye Yazı İşleri Müdürü Süleyman Bey; yakın tarihe kadar resmi görevinin yanında hayvancılık işletmesine de sahipken, 20 baş süt ineği besleyip üretirken bir türlü istikrar kazandırılamayan sektörün kurbanı olarak zarar eden işletmesine kilit vurmak zorunda kalmış. İşte köy ve kasabalarımazda binlerce üretimden çıkarak atıl duruma gelmiş tesislerin, işletmelerin yeniden üreten hale gelmesi için, Sayın Bakanımız ve ekibinden hayvancılık sektörüne yeni atılım projeleri umudu ve heyacanını taşıyan çiftçileri gittiğimiz her yerde gözlemleyebiliyoruz. Süleyman Bey ve çiftçilerimizle sohbeti derinleştiriiyoruz. Sebiller de hayvancılığa darbe vuran sebeplerden birininde sulu tarım imkanı olmayınca yem bitkisi ekilememesi gösteriliyor. Bir dönem yoğun olarak yeşil mercimek ve kimyon tarımı yahpılan yörede, maliyeti yükselten faktörlerin artışı ile tek tip ürüne yani hububata mahkum bir tarım anlayışı zorunlu hale gelmiş. Kurdukları Tarımsal Kalkınma ve Sulama Kooperatfleri ile yoğun bir şekilde tarım alanlarını suyla buluşturup hayvancılığı devreye sokma gayretine girmişler. Kasaba ve köylerinde çalışmaya- üretmeye hazır bilinçli bir kitlenin olduğunu anlıyoruz. Bir çoğuna sorduk; İçinizden birisi olan Sayın Bakanımız Prof. Dr. Sami Güçlü için gazetemiz aracılığı ile mesajınız nedir? beklentileriniz var mı? dediğimizde, hepside Sayın Bakanımızla gurur duyduklarını, devlet hizmetinde temsil ettiği Bakanlık makamında çalışmalarında başarılar dilediklerini belirterek tarım arazileri için açılacak sondaj kuyularından suyun çıkarılması çalışmalarına hız kazandırılmasını, araştırma ve etüt faaliyetlerinde deneme çalışmalarından güzel sonuçlar elde edildiğini belirtip çalışmaya-üretmeye hayvancılıkta atılımlara hazır olduklarını, suya kavuşmaları halinde, bölgenin bereket pınarına döneceğine çok inanıyorlar. Bu dileklerine biz de yürekten katılıyor, halka ve hakka hizmette Allah cc. herkesin yardımcısı olsun mahcup etmesin...
Zebirler”in, kuruluş ve yerleşim öyküsünü yazımızın son bölümüne bırakmamızın nedeni yörük oba ve oymakları ile kültürel özelliklerinden de söz ederek yazımı noktalamak istiyorum. Selçuk Üniversitesinde Türk Tarihi uzmanı Dr. Ahmet Şeref Ceran Hoca’nın Çeşmeli ve Kuyulu Zebir yörüklerini konu alan araştırmalarını yayınladığı kitaplarını inceleyerek edindiğim bilgilerin ışığında yazımı şekillendirmeye çalıştım . Bu kutsal kültür hizmeti için minnet borcumuzu ifade edecek kelime bulmakta zorlanıyorum. Sonsuz teşekkürlerimizi ve saygılarımızı arz ederiz Sayın Hocam.
İç Anadolu’nun güneyinde, Toroslarda ve Ege yörelerinde meşakkatli ama özgür bir hayat sürdüren yörükler yayla yayla göçerek koyun-keçi sürüleri ve develeri ile, gelenek ve kültürlerini asırlarca bozmadan yakın tarihe kadar taşımış, 1800’lü yıllarda ise hem şartların hem de devletin iskana zorladığı yörük oymakları, Anadolu’nun çeşitli bölgelerine yerelşik düzende oldukça sıkıntılı dönemler geçirmiş. İskan hareketlerinin yoğun olduğu özelliklede 1860’lı yıllarda Zebir yörüklerinin şimdiki yerleşim alanlarını yurt edinmek için verdikleri hayat mücadelesi başlar. Bazen Gözlü ve Kolukısa köyü ile Bazen hırsız ve kaçaklarla kavgalara, baskınlara maruz kalan, yıldırıp bölgeden göçe zorlama hareketlerine şiddetle karşı koyan “Sarı Keçili, Kara Tekeli, Kara koyunlu, Saçı kara, Bahşişler, Honamlı, Akkoyunlu ve Horzumlu” oymaklarına mensup aileler her türlü zorluklara göğüs gererek, özellikle asayişin oldukça bozulduğu o dönemlerde Tahir Paşa’nın emri ile jandarma kumandanı Yüzbaşı Süslü Hasan Ağa komutasında bir müfreze askerin yörükleri taciz edip baskınlar yapanları hapsetmeleri üzerine mahkeme kararı ile 1890 yılında barışılarak iskan problemi çözülüp tescil edilmiş. İşte 110 yılı aşkın süredir Kuyulu ve Çeşmeli’de yerleşik olarak yaşayan “Zebir”li yörükleri doğal olarak gelenek ve göreneklerinden, kültürlerinden kısmen de olsa uzaklaşarak bir süre kesintiye uğradığını düşünenler olabilir. Anadoluda, hangi kültüre, hangi boydan, hangi obaya-oymağa mensup olursa olsun her medeniyetin temsilcisinin ortak sorunu ve serzenişi kültür yozlaşması üzerinedir. Baş döndüren teknolojik gelişmeler, sosyo-ekonomik şartlar, giderek devleşen ve kontrol den çıkamaya başlayan metropol şehirlerin aileleri ve bireyleri yutan yapılaşmaları düşünülürse, olumsuz etkilenmemek, saf kalabilmek mümkün mü acaba?
Bütün olumsuzluklara rağmen Anadolu’da her zaman şartlara direnen, düğününde, derneğinde, bayramında, şöleninde yeniden şuurunu tazeleyen, özünü unutmayan sağlam bir kültür muhafazakarlığı hep var olmuş, var olmaya devam edecektir. Son yıllarda müthiş ilgi ve alaka gören, Zebirlerde, Çumra Lillede , Burdur da , Antalya da kutlanan şenliklerde ve Türkmen şölenlerinde de görülüyorki kültürümüzden , birliğimizden-dirliğimizden bizi kimse koparamaz...
Çok yakınen tanıdığım dostluklar kurduğum yörükleri tarif etmem istense aklıma gelenleri sıralıyorum.
Devletine-milletine asi olmayan, eğitime inanan, hep mütevaziliği ve sessizliği tercih eden, borcunu ve vergisini ödemede çok hassas davranan ve bu ulvi değerlerini yitirmeden kendine has duruşunu bozmayan alperen ruhlu insanlar dersem abarttığımı sanmayın. Yürekten inandığımı söylüyorum ve bu özellikleri taşımayanlar da zaten yörük olamaz...
Tanımak ve tanıtmaktan gurur duyduğum bu insanlara en kalbi selam ve saygılarımı sunuyorum...
Facebook'ta Yayınla>