ÖRTÜALTI SEBZE YETİŞTİRİCİLİĞİNDE BİYOLOJİK MÜCADELE

Dr. Halil KÜTÜK

Adana Biyolojik Mücadele Araştırma İstasyonu

Giriş

Örtüaltı sebze üretiminin amacı, normal zamanda tarlada yapılan sebzeciliğin dışında, iklim koşullarının dışarıda sebze yetiştirmeye uygun olmadığı zamanlarda, devamlı veya bu sürenin başında ve sonunda belli bir süre, ilk ve son turfanda olarak sebze üretmektir. Üretim sırasında değişik örtü tiplerinden yararlanılır. Bunlar; alçak sistemler, toprak malçlaması, toprak üstü plastik örtüler, yastıklar, alçak tüneller ve yüksek sistemlerdir.


Şekil 1. Üretim yapılan yüksek plastik tünelden bir görüntü

Yüksek sistemler, yüksek plastik tüneller ve seralar olarak ikiye ayrılır. Yüksek plastik tüneller alçak tünellere benzer. Ancak yükseklikleri 1,5-2,0 m, genişlikleri 3-5 m ve uzunlukları 10-50 m arasındadır (Şekil 1). Seralar ise, iklim şartlarının elverişli olmadığı dönemlerde, açıkta ve basit örtüler altında yetiştirilemeyen kültür bitkilerinin yetiştirilmesine imkân veren, cam veya plastikle kaplı kalıcı yüksek yapılardır.

Ülkemiz ekonomisinde, örtüaltı sebze yetiştiriciliği önemli bir yere sahiptir. Örtüaltında yetiştirilen sebzeler ekiliş alanı büyüklüğüne göre, domates, hıyar, biber ve patlıcan şeklinde sıralanmaktadır. Dünyada da önemli olan örtüaltı tarımı geniş bir üretim alanına sahiptir. 2005 yılı itibariyle dünyadaki 280.000 ha örtüaltı alanına karşılık, ülkemizin örtüaltı varlığı 50.000 ha’dır. Bu miktarın 7.400 ha’ı cam sera, 18.500 ha’ı plastik sera, 6.550 ha’ı yüksek tüneller ve 16.790 ha’lık kısmı ise alçak tünellerden oluşmaktadır. Erkencilik sağlayan ve güney bölgelerimizde yoğunlaşan örtüaltı üretimine, son yıllarda hemen her bölgede rastlanmaktadır.

Örtüaltı Sebze Yetiştiriciliğinde Biyolojik Mücadeleye İhtiyaç ve Potansiyel

Kimyasal tarım ilaçlarının 1950’lerde üretilmeye başlanması ile zararlıların kolayca kontrol edileceği zannedilmişti. Fakat kısa sürede, ilaçların kullanımı ile ilgili problemlerin olduğu açık bir şekilde görüldü. Zararlı böcekler ilaçlara dayanıklılık kazandı, çevre ve sağlık tehlikeleri belirlendi, hedef olmayan organizmalar olumsuz bir şekilde etkilendi ve zararlı epidemileri oluştu. Bugün geleneksel tarımda, gıda ve lif bitkilerinin hastalık, zararlı ve yabancı otlardan korunması hala temel olarak kimyasal pestisit kullanımına dayanmaktadır. Buna rağmen, tek başına klasik tarım ilaçlarına bağımlılık sorgulanır hale gelmiştir. Bu elkitabında bahsedilen zararlı yönetim taktikleri; dayanıklı bitki kullanımı, kültürel yöntemler ve Biyolojik Mücadele (BM) gibi kimyasal olmayan mücadele yöntemlerini teşvik etmektedir. Pestisitler yalnızca ekonomik zararı önlemek için son çare olarak kullanılmalıdır.

Sebzelerdeki kimyasal pestisit alternatiflerine olan ihtiyaç, diğer tarım ürünlerine göre daha acildir. Çünkü sebzeler ekonomik önemi az olan ürünler olduğu için, yeni bir kimyasal ilacın ruhsatlandırılması ihtimali daha azdır. Birçok önemli sebze zararlısı pestisitlere dayanıklılık kazanmıştır. Aynı zamanda, küçük çapta ve çok çeşitli sebze yetiştiriciliği, özellikle taze sebze üretimi, yüksek oranda halkın görebileceği yerlerde yapılmaktadır. Pestisit uygulamaları çoğunlukla görülmekte ve komşular arasında tartışmalara neden olmaktadır. İlaçlara ihtiyacı azaltacak tedbirler bu tartışmaları azaltacağı gibi, potansiyel pazarlama avantajları da sağlayacaktır.

Tüm sebze zararlılarının doğal düşmanı vardır. Bunlar; avcılar (predatörler), asalaklar (parazitoitler) ve hastalık etmenleridir (patojenler). Avcı olan uğur (gelin) böcekleri, serbest yaşar ve ömrü boyunca çok sayıda av tüketirler (Şekil 2).


Şekil 2. Yaprakbiti predatörü Hippodamia glacialis (www.nysaes.cornell.edu)

Sadece bir konukçunun içerisinde veya üzerinde gelişen asalaklar, beslenmeleri sonucunda konukçusunu öldürürler. Patojenler, bakteri, fungus, virüs vb. içeren hastalık oluşturan etmenlerdir. Bu organizmaların zararlı yönetimi için kullanımı BM olarak adlandırılır. Maalesef, sebze yetiştiricilerinin ulaşabileceği, kullanıma hazır çok az BM taktiği vardır. Satın alınıp uygulanabilecek birçok BM ajanı olmasına rağmen, böyle bir kullanımın faydaları her zaman uygun bir şekilde çalışılmamıştır. Örtüaltı yetiştiriciliğinde, başarılı BM uygulamaları fark edilebilir istisnası, mikrobiyal insektisitler ve bazı doğal düşmanlardır.

Mevcut doğal düşmanların korunması, sebze üreticilerinin uygulayabileceği en önemli BM taktiğidir. Selektif insektisitlerin kullanımı ile mevcut doğal düşmanlar mevcudiyetlerini devam ettirip zararlı popülâsyonu üzerinde etkilerini gösterebilirler. Örneğin, seralardaki beyazsinekler parazitoidleri tarafından kontrol altında tutulabilmektedir. Örtüaltı sebzecilikte BM’nin geleceği, ümit vericidir. Fakat tüm potansiyeline ulaşması için birçok engelin ortadan kaldırılması gereklidir.

BM anlayışı birçok yayımcı ve üretici tarafından daha tam olarak anlaşılamamıştır. Geleneksel eğitim ve yayım çalışmaları, üreticilere, doğal düşmanların tarlada ve serada tespit edilmesi, tanınması ve etkinlikleri konusunda gerekli bilgileri sağlamamaktadır. Bu eğitim çalışmaları geliştirilip yaygınlaştırılmadıkça, örtüaltı sebze yetiştiricileri BM’nin kıymetini bilmeyecek ve yaygın bir şekilde uygulamayacaktır. Doğal düşmanların önemi asla aşırı olarak vurgulanamaz. Eğiticileri (örn; yayımcılar), sivil toplum kuruluşları ve üreticileri bu doğal düşmanlar hakkında bilinçlendirmek, bu elkitabının başlıca amacıdır.

BM’nin ilerlemesi için, yerli doğal düşmanların araştırılması ve zararlı üzerinde etkileri konusuna çok daha fazla vurgu yapılması gereklidir. Ürün habitat manipülasyonu, kültürel uygulamalardaki veya pestisit uygulama tekniklerindeki değişiklikler ile doğal düşmanların etkinliği güçlendirilebilir. İlave olarak, klasik programları ile yeni doğal düşmanların getirilmesi de ümit vericidir. Sebzeler için başarılı BM taktikleri geliştirmek zorlu olmakla birlikte büyük bir potansiyele sahiptir.

Kitapçığın Amacı ve İçeriği

Bu kılavuz, okuyucuya gerekli bilgiyi sağlayarak BM anlayışı ve uygulamasının takdir edilmesi için bir eğitim aracı olmayı hedeflemektedir. Profesyonel üreticiler, eğiticiler, ticari üreticiler ve yayımcı, kural koyucu ve araştırma personelinin bu kitapçığı faydalı bulacaklarını umut ediyoruz. Amacımız okuyucuyu, sebze zararlılarını kontrol edecek muhtemel doğal düşmanların tip ve karakterlerini tanır hale getirmektir. Genellikle zararlının konukçu üzerinde oluşturduğu semptomu tanımak, bir doğal düşmanın tanınması kadar kullanışlıdır. Entegre zararlı yönetiminin ilk kuralı, zararlıyı tanımadır. Biz doğal düşmanın tanınmasının da aynı şekilde önemli olduğuna inanıyoruz.

Sera zararlılarına karşı BM’yi vurguladığımız bu kitapçıkta, kitle üretimi yapılan bazı doğal düşmanların özel salım tavsiyeleri ve teknikleri de yer almaktadır. Entegre mücadele anlayışı ve uygulamalarını genel olarak tanıttıktan sonra, değişik BM yöntemleri anlatılmış ve önemli örtüaltı sebze zararlılarının BM’si ve mücadelenin başarısını etkileyen nedenler üzerinde durulmuştur.

2.1. Örtüaltı Yetiştiricilikte Biyolojik Mücadele

Akdeniz Bölgesi örtüaltı sebze yetiştiriciliğinde, Pamuk beyazsineği (Bemisia tabaci), Yaprak galerisineği (Liriomyza trifolii), Tütün thripsi (Thrips tabaci), Yaprak bitleri (Aphis gossypii ve Myzus persicae), Kırmızı örümcekler (Tetranychus spp.), Sarı çay akarı (Polygotarsonemus latus) ve Çiçek thripsi (Frankliniella occidentalis)’in önemli zararlılar olduğu bilinmektedir. Diğer taraftan, Ege Bölgesinde seralarda görülen beyazsinek türünün Sera beyazsineği, Trialeurodes vaporariorum olduğu bildirilmektedir. Söz konusu zararlıların popülasyonları, gerekli mücadele yapılmadığı takdirde hızla ekonomik zarar seviyesinin üzerine çıkabilmektedir.

Seranın tipi uygulanacak mücadele yöntemlerini seçilmesinde önem arz etmekte ve genellikle iki tip sera bulunmaktadır. Bunlardan ilki, Hollanda, Belçika, İngiltere ve İskandinav ülkelerinde yaygın olarak bulunan, iklimin ve çevrenin en yüksek düzeyde kontrol edildiği ve bütün yıl boyunca optimum ürün elde edilen cam ile kapatılan seralardır. Bu ülkelerde plastikle kaplı sera, ışığı cam seraya göre daha az geçirdiğinden kullanılmamaktadır. Diğer sera tipi ise, daha ziyade Akdeniz havzası ülkelerde yaygın olan, iklimin en alt düzeyde kontrol edildiği, bitkinin içerisinde yaşamını sürdürebildiği ve ekonomik ürün üretmeyi amaçlayan ve genellikle plastikle kaplı seralardır.

Sera sebze yetiştiriciliğinin yapıldığı soğuk ülkelerde, sera içerisinin dış ortamla ilişkisinin kesildiği, dışarıdan sera içerisine zararlıların girmesinin söz konusu olmadığı ve başlangıçtaki zararlı popülasyonu ile BM yapıldığında, seralarda sebze yetiştiriciliğinde BM başarılı olabilmektedir.

Akdeniz ülkeleri gibi ılıman bölgelerde ise, serada sebze yetiştiriciliği Eylül-Ekim aylarından itibaren başlamaktadır. Bu aylarda açık alanlarda yetiştirilen ürünler hasat edilmekte ve bu ürünlerdeki zararlılar kendilerine yeni konukçular aramaya başlamaktadır. Söz konusu zararlılar, buradan henüz fidelerin dikildiği veya dikilmekte olduğu seralara göç etmekte ve zararına örtüaltında devam etmektedir. Bu tip seralarda yetiştirilen ürünler, dışarıdan bulaşmalara daha uzun süre maruz kalmaktadır. Bu seralarda zararlılar ve doğal düşmanlar sera içerisinde çoğalıp dışarı çıkabilmekte veya sera içerisindeki bitkiler dışarıdaki zararlı böceklerin akınına maruz kalabilmekte, beraberinde veya daha sonra aynı zararlının dışarıdaki doğal düşmanları seraya girebilmektedir.

Seralarda, doğal düşmanların kitle halinde üretilerek salınması yaygın olarak uygulanan BM yöntemi olup, bu yöntemin uygulanabilirliği, doğal düşmanın (predatör, parazitoit, entomopatojen fungus, vb.) kolay ve ucuz kitle üretim yönteminin geliştirilmesine bağlıdır. Seralarda görülen zararlılara karşı BM ajanları kullanılmasının tarihi çok eskilere dayanmakla birlikte, söz konusu ajanların üretim ve pazarlamasının ticari bir sektör olarak 1970’li yıllarda gelişmesinden sonra BM uygulamaları yaygınlaşmıştır. Bu çalışmaların öncülüğünü, kırmızı örümceklere karşı kullanılan Phytoseilus persimilis yapmıştır. Günümüzde serada görülen zararlılara karşı 30 civarında BM ajanı ticari olarak bulunmaktadır. Zararlı beyazsinek türleri, T.vaporariorum ve B. tabaci için parazitoit Encarsia formosa, Eretmocerus eremicus, Eretmocerus mundus, avcı Macrolophus caliginosus ve entomopatojen fungus, Verticillium lecanii; Tetranychus urticae için Phytoseilus persimilis; L. trifolii’ye karşı Diglyphus isae; F. occidentalis için Amblyseius cucumeris, Orius spp ve Iphiseius degenerans ticari olarak üreticilere pazarlanmaktadır.

Entegre mücadele ve iyi tarım uygulamalarının yerleştirilmeye çalışıldığı ülkemizde, sera yetiştiriciliğinde önemli zararlılara karşı BM etmenlerinden yararlanılması zorunluluktur. Sera ürünlerinin nitelik ve niceliğini iyileştiren Bombus arılarının seralarda kullanımının giderek yaygınlaşması da, bu böceklerin korunması açısından seralarda görülen diğer zararlılara karşı BM ajanlarının kullanılmasını zorunlu kılmaktadır.

Bu nedenlerle, özel sektörün dikkatinin çekilmesi ve kişi ya da kuruluş olarak girişimcilerin desteklenmesi gerekmektedir. BM’nin seralarda yaygın olarak uygulanması ile kimyasal madde uygulamaları ve bu maddelerin alımı nedeniyle dışa olan bağımlılık, dolayısıyla ekonomik kayıp önemli boyutlarda azalacağı gibi, hepsinden önemlisi çevre, insan ve hayvan sağlığı korunmuş olacaktır. Ayrıca bu şekilde, kimyasal ilaç kalıntılarından arî üretimle ihracat kolaylığı da sağlanacaktır.


Şekil 3. Bemisia tabaci

2.1.1. Beyazsinekler:

Pamuk beyazsineği, Bemisia tabaci (Genn.)

Sera beyazsineği, Trialeurodes vaporariorum (Westw.) (Homoptera: Aleyrodidae) Tanımı, yaşayışı ve zarar şekli

Homoptera takımına ait Aleyrodidae familyası türleri ‘’beyazsinekler’’ olarak adlandırılmaktadır. Gerçek sayıları muhtemelen daha fazla olmakla birlikte 1200 beyazsinek türü teşhis edilmiş durumdadır. Bunların büyük çoğunluğu tropik iklim bölgelerinde görülmekle birlikte, ılıman iklim bölgelerinde de birçok beyazsinek türü görülmektedir. Ülkemizin Doğu Akdeniz Bölgesi’nde 14 beyazsinek türünün bulunduğu ve bunlardan Bemisia tabaci’nin bölgenin hemen her yerinde yaygın olarak görüldüğü bilinmektedir ( Şekil 3).

Beyazsinekler oldukça küçük yapılı böcekler olup, sokucu emici ağız yapıları ile bitki özsuyunu emerek beslenen zararlılardır. Hayat döngüleri, yumurta, bir hareketli (1. nimf), iki hareketsiz nimf dönemi (2. ve 3. nimf), pupa (4. nimf) ve ergin olmak üzere altı dönemi kapsamaktadır. Bir dölünün tamamlanabilmesi için gerekli süre, sıcaklık, konukçu bitki ve beyazsineğin türüne bağlı olarak 14 günden birkaç aya kadar değişebilmektedir. Doğu Akdeniz Bölgesi’nde, B. tabaci’nin 30°C, %50 ± 5 nisbi rutubet ortamında bir dölünü 14 günde tamamlayabildiği ve yılda 9-10 döl verebildiği belirtilmektedir.

Beyazsinek erginleri, küçük yapılı olup, beyazımsı sarımtırak vücutları, mumsu kanatları ve bulunduğu bitkiye hafif dokunulduğunda hemen hareket edip uçmalarıyla diğer böceklerden kolaylıkla ayırt edilebilirler. Türlerinin tamamı fitofag olan beyazsineklerin zararları, bitkiden emgi yapmak suretiyle doğrudan, ballı madde salgılayarak fumajine sebep olmaları ve bazı bitki virüs hastalıklarının hasta bitkilerden sağlıklı bitkilere taşımak suretiyle de dolaylı yoldan olmaktadır.

Biyolojik Mücadelesi

Belirlenen beyazsinek türünün 1200 den fazla olmasına, çok farklı ürün sistemlerini etkilemelerine ve bu ürünlerin farklı hayat dönemlerinde görülmelerine rağmen çok az sayıda beyazsinek türü kültür bitkilerinde ekonomik düzeyde zararlıdır. Öte yandan Bemisia cinsine giren yaklaşık 40 beyazsinek türü teşhis edilmesine rağmen, bunlardan sadece iki tür ekonomik anlamda zararlı olabilmektedir. İşte bu değerlendirmeler, beyazsineklerin büyük çoğunluğunun doğal düşmanları tarafından baskı altında tutulduğunu göstermektedir.


Şekil 4. Macrolophus callignosis

Beyazsinekler, seçici ilaçların kullanıldığı ortamlarda, yerli doğal düşmanları tarafından baskı altında tutulabilmektedir. Ancak doğal olarak ortaya çıkan BM etmenlerinin yeterli olmaması durumunda, ticari olarak üretilen ajanların belirli zamanlarda salınmasıyla beyazsinekler biyolojik yolla kontrol altına alınabilmektedir.

Ege Bölgesi’nde serada yetiştirilen sebzelerde, Sera beyazsineğinin, seraya doğal olarak bulaşan avcı böcek, Macrolophus callignosis Wgn. (Hemiptera: Miridae) ve bu zararlıya özelleşmiş parazitoit, Encarsia formosa ile kontrol altına alınabildiği bilinmektedir (Şekil 4, 5.). Patlıcan yetiştirilen seralarda, parazitoit E. formosa salımı yapılarak Sera beyazsineği ile mücadele edilebileceği, ancak salım oranının 1-5/5 (parazitoit/konukçu larva)’dan daha yüksek olması ve bu zararlıya karşı yapılacak entomopatojen fungus uygulamasının başarıyı artıracağı bilinmektedir.

         
Şekil 6. Serangium parcesetosum     Şekil 5. Encarsia formosa

Akdeniz Bölgesi’nde serada yetiştirilen ürünlerde görülen Pamuk beyazsineği, entomopatojen fungus, Verticillium lecanii (Zimm.) uygulaması ile sera şartlarından kaynaklanan düşük sıcaklık ve orantılı nem düzeyinden dolayı kontrol altına alınamamaktadır. Aynı şekilde Sera beyazsineğine özelleşmiş parazitoit E. formosa’nın salımı da bu zararlıyı kontrol edememektedir. Ancak genel avcı böcek Deraeocoris pallens, sera içerisine 1 m uzunluğundaki patlıcan sırasına 1 ergin/bitki oranında 3 hafta art arda salınarak Pamuk beyazsineği baskı altına alınabilmektedir. Bu çalışmalara ilaveten, patlıcan yetiştirilen ısıtmasız seralarda, Pamuk beyazsineği, avcı böcek Serangium parcesetosum’un 2-4 ergin/bitki oranında bir kez salınmasıyla başarılı biçimde kontrol edilmektedir (Şekil

6). Ancak bu başarı seradaki ortalama sıcaklığın 20°C’nin üzerinde olduğu durumlarda devam etmektedir.

                
Şekil 7. Eretmocerus mundus           Şekil 8. Eretmocerus eremicus

Beyazsineklerin biyolojik mücadelesinde takip edilmesi gereken stratejiler

İnsektisit kullanımı olmayan ekosistemlerde beyazsineklerin yoğunluğu, çok sayıda doğal düşmanı (predatör, parazitoid, entomopatojen fungus) tarafından ekonomik zarar eşiğinin altında tutulabilmektedir. İnsektisitlerin kullanılmasıyla doğal düşmanların yoğunluğu düşmekte ve buna bağlı olarak ta etkinliği azalıp beyazsinek yoğunluğu çok yüksek düzeylere çıkmaktadır. İnsektisitlere ilave, münavebeye dikkat edilmemesi veya üst üste beyazsineklerin patlıcan gibi en çok tercih ettiği bitkilerin yetiştirilmesi de beyazsinek popülasyonunu doğal düşmanlar ile önlemeyecek düzeylere çıkartabilmektedir.

Beyazsinek, doğal BM ile baskı altına alınamıyorsa, aşağıda belirtilen yöntemlerle doğal düşmanların salınmasıyla kontrol altına alınabilmektedir.

a) Aşılama salım (Inocultive release): Bu metotla çok az sayıda doğal düşman salımı yapılmaktadır. Daha ziyade açık alanda yetiştiricilik yapılan alanlarda ve doğal düşmanın sürekli var olduğu yerlerde uygulanır. Bu salım şekli, var olan doğal düşmanları destekleyerek etkinlerini artırmayı hedeflenmekte olup, seralarda önerilmemektedir.

b) Yoğun salım (Inundative relaese): Bu salım yönteminde, çok fazla sayıda doğal düşman periyodik olarak salınarak ani etki beklenmektedir. Salımı yapılan doğal düşmanların zararlıyı kontrol etmesinin beklendiği bu yöntemde, zararlı yoğunluğu artınca tekrar doğal düşman salımı yapılmaktadır. Entomopatojen fungus Aschersonia aleyrodis ile sera beyazsineği ve parazitoit E. formosa ile B. tabaci kontrolü bu yönteme örnek gösterilebilir.

c) Dönemsel aşılama salım (Seasonal inoculative release): Orta düzeyde doğal düşman salımı yapılan bu metotta, doğal düşmandan hem ani etki beklenmekte, ayrıca doğal düşmanın, salımın yapılan yerde popülasyon oluşturması hedeflenerek tüm sezon boyu beyazsineği kontrol etmesi amaçlanmaktadır. Bu salım metoduna parazitoit E. formosa, Eretmocerus. eremicus ve predatör, M. calignosus’un sera beyazsineğine karşı salımı örnek gösterilebilir. Bu örneğe, yine parazitoit Eretmocerus mundus ve predatör S. parcesetosum’un pamuk beyazsineğine karşı salımı da ilave edilebilir (Şekil 6, 7 ve 8).

Doğal düşmanların salınmasında farklı metotlar kullanılmaktadır. Ancak parazitoitler, çoğunlukla kağıt bir karton üzerine yapıştırılan parazitli beyazsinek pupalarının bitkilerin üzerine asılması suretiyle salınmaktadır. Parazitli pupaların bulunduğu yapraklar da karton üzerine yapıştırılıp bitkilere asılmakta veya yaprağın kendisi doğrudan bitkilere asılmak suretiyle de salım yapılabilmektedir. Bunların dışında parazitli pupalar kavanozlar içerisinde de üreticilere verilip pazarlanabilmektedir.

Seralarda BM uygulamaları mutlaka teknik eleman desteğinde yürütülmelidir. Doğal düşmanların salım zamanı ve her bir salımda seraya verilen doğal düşman sayısı, serada yetiştirilen ürünün çeşidine, seranın tipine ve iklim verilerine göre değişiklik göstermektedir. Bu uygulamalar BM firmalarına göre de değişebilmektedir. Ülkemizde de mevcut olan bu firmaların, zararlı yoğunluklarına bağlı olarak tavsiye ettikleri faydalı etmen salım oranları Ek 1’de verilmektedir.

Seralarda beyazsineklerin biyolojik mücadele başarısını etkileyen unsurlar

1. Eğer serada yetiştirdiğimiz bitkiler patlıcan ve hıyar gibi beyazsineğin en çok tercih ettiği bitkiler ise, bu bitkilerde beyazsineklerin üreme kapasiteleri yüksek olduğundan, parazitoit salımınının sık aralıklarla yapılması gerekmektedir. Bu durumun üstesinde gelmenin diğer bir yolu ise, beyazsineklere kısmi de olsa dayanıklılık geliştirmiş bitkiler kullanmaktır. Yani beyazsineklerle mücadelede dayanıklı bitkilerin kullanımı ile BM’nin birlikte yapılması önerilmektedir.

2. Bazı durumlarda üzerinde çalışılan bitkiler doğal düşmanlar için uygun olmamakta ve BM’de istenilen başarı düzeyi elde edilememektedir. Örneğin; hıyar bitkisinde sera beyazsineğinin BM’si oldukça zordur. Hıyarbitkisiserabeyazsineğiiçinçokiyibirkonukçuoluppopülasyonunu hemen artırmaktadır, yani doğal üreme kapasitesi bu bitki üzerinde çok yüksektir. Bunun yanında, yapraklar üzerindeki diken gibi kılsı yapıların salgıladıkları ballı maddelere takılan parazitoit E. formosa’nın, konukçu arama hızı azalmakta ve BM başarılı olamamaktadır. Ancak yaprakları daha az tüylü hıyar bitkileri üzerinde sera beyazsineğinin BM’si mümkün olmaktadır.

3. Doğal düşmanın kalitesi de BM’yi olumsuz etkilemektedir. BM ajanlarını üreten firmalarca yıllar boyunca kitle halinde doğal düşmanlar üretilmektedir. Bu üretim esnasında gelişen bazı hastalıklar ve meydana gelebilecek bazı genetik değişiklikler doğal düşmanın kalitesini düşürmektedir.

4. Bazı bitki yetiştirme teknikleri de BM’yi olumsuz etkileyebilmektedir.

Bu durumları maddeler halinde açıklarsak:

a) İklim şartlarının uygun olmaması; Kışın sera içerisinde sıcaklık çoğu zaman E.formosa’nın uçuş sıcaklığının altında seyretmektedir. Bu durumda parazitlenme oranı düşük kalmakta ve beyazsinek yoğunluğu artmaya devam etmektedir. İlkbaharda sıcaklıkların artmasıyla parazitoitin etkinliği de artmaya başlamakta, ancak beyazsinek yoğunluğu çok yüksek seviyelere ulaştığından, parazitoit baskı altına almakta yetersiz kalmakta ve zarar oluşmaktadır.

Entomopatojen fungusların etkili olabilmeleri için sporlarının gelişme göstermesi gerekmektedir. Bunun için yüksek oranda nisbi neme ihtiyaç duymaktadır. Nisbi nemin yüksek olmadığı durumlarda beklenen etki elde edilememektedir.

b) Pestisitlerin etkisi; Pestisitlerin beyazsineklerin doğal düşmanlarının aktivetisini azalttığına veya onları tamamen ortadan kaldırdığına dair çok sayıda örnek mevcuttur. Plastik maddeye emdirilmiş pestisitler  seralarda kullanılmakta ve pestisitin serada uygulanması haftalarca devam etmektedir. Bazı pestisitler ise zararsız diye belirtilmektedir. İşte bu sebeplerden dolayı BM uygulanan seralarda, diğer hastalık ve zararlının kontrolünde kullanılan pestisitlerin uygulanmasına olağanüstü dikkat edilmelidir.

c) Üzerinde parazitoit pupası bulunduran yaprakların kopartılıp dışarıya atılması; Bu uygulama da BM’yi olumsuz etkilemektedir. Üreticiler bitkinin alt kısmında bulunan yaşlı yaprakları sürekli kopartmaktadırlar. Bu yapraklar, üzerinde parazitoitin pupalarını taşımaktadır. Bu sebepten dolayı kopartılan yaşlı yapraklar sera dışına atılmamalıdır. Bu yapraklar kontrol edilerek, parazitoitler çıkışını tamamladıktan sonra sera dışına çıkartılmalıdır.

d) Doğal düşmanın seraya çok geç salınması; Parazitoitin salınmasında çok geç kalınmış ve beyazsinek yüksek yoğunluklara ulaşmış ise, parazitoitin seraya yerleşip beyazsineği baskı altına alması zaman alacaktır ve bunun sonucunda bir miktar zarar meydana gelecektir. Bu gibi durumlarda, parazitoiti salmadan önce entomopatojen uygulanarak beyazsinek popülasyonu bir miktar kırılır ve ardından parazitoit salımı yapılırsa BM başarılı olur. Ancak entomopatojen uygulaması ve parazitoit salımı için en uygun zamanın ayarlanması zorunludur.

e) Sera ve çevre temizliği; Beyazsinekler seraya dışarıdaki ürünlerden göç ederek BM’yi olumsuz etkiler. Havalandırma pencerelerinin tül ile kapatılarak seraya beyazsinek girişinin önlenmesi bir zorunluluktur. Diğer taraftan sera içerisinde ve çevresinde bulunan yabancı otların yok edilmesi gerekmektedir. Bu yabancı otlar, üzerindeki beyazsineği bir üretim sezonundan diğer sezona taşımak suretiyle sera içerisinde beyazsinek varlığının artmasına neden olmaktadır.

Sonuç olarak; seralarda sera beyazsineğinin BM’si, Avrupa ülkelerinde parazitoit E.formosa ile başarılı bir biçimde yapılmaktadır ve üreticiler tarafından kimyasal mücadeleye göre daha güvenilir bulunmaktadır. Pamuk beyazsineği seralarda 1990’lı yıllardan sonra problem olmaya başlamıştır. Bu zararlının da seralarda BM’si mümkün olmaktadır. Ancak pamuk beyazsineğinin BM’sine daha fazla dikkat edilmelidir. Bu zararlı, serada yetiştirilen ürünlerde hastalık yapan bazı virüs hastalıklarını taşıyarak da zararlı olmaktadır. Ayrıca dışarıda yetiştirilen tarla bitkilerinin hasat edilmesinden sonra seradaki yetiştirilen ürünlere göç etmektedir. Bu sebeplerden dolayı, Pamuk beyazsineğinin ticari olarak mevcut olan doğal düşmanlarla seralarda BM’si daha dikkat gerektirmektedir.

2.1.2. Tripsler:Thrips tabaci Lind. Frankliniella occidentalis

(Pergande) (Thysanoptera: Thripidae) Tanımı, yaşayışı ve zarar şekli

Erginler açık sarı veya sarımsı esmer renkli, genelde 0,5–2 mm boyunda, dar ve silindir vücutludur. Kanatlarının kenarında kirpik şeklinde saçaklar vardır. Bu nedenle kirpik kanatlılar denir. Yumurtası bitki dokusu içine bırakılır ve gözle görülemeyecek kadar küçüktür. Larva ergine benzer, erginden farkı kanatlarının olmamasıdır.

Ergin ve larvalar yaprağın alt yüzünde bulunur ve oldukça hareketlidirler. Dişiler yumurtayı daha çok yaprak, çiçek yaprağı gibi daha yumuşak doku içine bırakır. Yumurtadan çıkan larvalar oldukça hareketli olup yaprağın alt yüzünde beslenirler.

  

Şekil 10.Frankliniella occidentalis         Şekil 9. Thrips tabaci

Thrips tabaci yaşamı boyunca 70-100 yumurta bırakır (Şekil 9). Bir neslini ortalama 14-30 gün arasında tamamlar ve yılda 3-10 nesil verir. F.occidentalis ise yaşamı boyunca 150-300 yumurta bırakır ve yılda en fazla 15 nesil verir (Şekil 10). Frankliniella occidentalis bitkinin her tarafında görülmekle birlikte, polen ile beslendiğinden dolayı özellikle büyüme noktasında, tomurcuk ve çiçekte bulunur. T. tabaci ise özellikle yaprak altında olmak üzere bitkinin her tarafında görülür. Gerekli koşullar uygun olduğu sürece seralarda yıl boyunca yaşamını sürdürür.

Ergin ve larvalar, bitkilerin yaprak, sap ve meyvelerin epidermis tabakasını zedeler ve çıkan öz suyu emerek beslenirler. Tripsin beslendiği bölgedeki hücreler ölür ve yaprakta boşalmış hücre boşlukları hava ile dolarak beyaz gümüşi renkte lekeler meydana getirir. Bu durum yaprakların özümleme yapma kapasitesini düşürür. Yapraklar gevrekleşir ve kenarı kıvrılır. Meyve veya kapsüllerde beslenme sonucu gümüşi lekeler görülür ve meyvede şekil bozukluklarına neden olabilir. Ayrıca dışkılarıyla yaprak altında siyah lekeler meydana getirir.

F. occidentalis’in yapraktaki zararı T. tabaci’ye benzer. F. occidentalis özellikle büyüme noktası, tomurcuk ve çiçekte beslenir. Dişilerin domates ve biber meyvelerinde yumurta bıraktıkları dokunun etrafında açık renkli hale oluşur, bu da meyvenin pazar değerini düşürür.

Tripsler virüs taşıyıcısı olmaları nedeniyle dolaylı olarak önemli ürün kayıpları meydana getirmektedirler. Bunlardan en önemlisi Domates lekeli solgunluk virüsüdür. Polifag bir zararlıdır ve özellikle hıyar, biber, patlıcan, domates ve fasulyede zararı önemlidir.

Biyolojik mücadelesi

Ülkemizde bu zararlılara karşı yaygın biçimde kimyasal mücadele uygulanmaktadır. F. occidentalis beslenme için çiçek ve çiçek tomurcuklarını tercih etmesi nedeniyle uygulanan kimyasal ilaçlardan korunabilmektedir. Dolayısıyla bu zararlının kimyasal mücadelesinde başarı, diğer zararlılar ile karşılaştırıldığında istenilen oranlarda gerçekleşmemektedir.

Şekil 11. Orius laevigatus

Tripslerin BM’sinde özellikle Orius spp. önemli bir konuma sahiptir. Örneğin; F. occidentalis’in BM’sinde ülkemizin de içinde yer aldığı palearctic bölgede, O. aldipennis, O. laevigatus, O. majusculus, O. niger yaygın biçimde kullanılmaktadır. Orius spp. türleri içerisinde ülkemizde ve Avrupa ülkelerinde sera şartlarına en iyi uyum sağlayan türün O. laevigatus olduğu bildirilmektedir (Şekil 11). Bu türde zorunlu diyapoz olmayıp sadece düşük sıcaklıklarda çok hafif bir uyuşukluk görülmekte ve uygun sıcaklıkta tekrar aktif hale geçerek beslenme ve üremeye devam etmektedir. Bu özelliğinden, yani kış boyunca aktif kalabilmesinden dolayı tripslerin BM’sinde kullanılmaktadır.

Şekil 12. Amblyseius cucumeris

O. laevigatus’un biber bitkisinde 1-2 adet /bitki oranında salındığında çiçek tripsini kontrol altına alabildiği bilinmektedir. Ülkemizde örtüaltında tek ürün yetiştiriciliğinde, O. laevigatus’un F. occidentalis’e karşı etkinliği ile ilgili yapılan çalışmalarda, Ekim ayında biberde 4 ve patlıcanda 6 adet ergin/ m2 salım yoğunluklarında zararlının baskı altına alındığı belirlenmiştir. Ancak, kış aylarında ısıtma yapılmayan seralarda, sera sıcaklığının düşüşüne bağlı olarak, faydalı popülasyonu azalmakta ve Mart başlarında, aynı yoğunluklarda salımların tekrarlanması gerekebilmektedir. Ancak, seralarda yetiştirilen hıyar çeşitleri polen vermediklerinden dolayı Orius spp. ’nin seraya yerleşmesi kolay olmayıp, trips yoğunluğu yüksek düzeylere ulaştıktan sonra seraya yerleşmektedir ve bu durumda meyvelerin zarar görmesine sebep olmaktadır.

Serada tripslerin BM’sinde avcı akarlar da kullanılmakta olup, kullanımları Neoseiulus barkeri (=Amblyseius mckenziei) ile başlamıştır. Ancak daha sonraları kuzey Avrupa kıtasına ait yerli tür Neoseiulus (=Amblyseius) cucumeris serada zararlı çiçek tripsi, F. occidentalis’in BM’sinde daha başarılı olmuştur. Günümüzde tripslerin BM’sinde en fazla kullanılan tür budur. N. cucumeris kısmen biber bitkisinde daha fazla kullanılmakta olup, aynı zamanda polen ile beslendiği için avının yokluğunda dahi serada varlığını sürdürebilmektedir. Ancak serada yetiştirilen yeni hıyar çeşitleri partenogenetik olarak çoğaldıklarından polen vermemektedirler. Bu yüzden N. cucumeris’in kullanıldığı serada hıyar bitkisi üzerinde F. occidentalis’in kontrol altına alınmadan önce yüksek yoğunluklara ulaşabildiği ve salımın birkaç kez tekrarlanmasıyla yoğunluğun ancak düşürülebildiği bildirilmektedir. Fakat bu uygulamanın yüksek maliyetinden dolayı ekonomik olmamasına rağmen, trips mücadelesinde kullanılabilecek ticari olarak bulunabilecek başka bir doğal düşman olmadığı için en yaygın kullanılan predatör olduğu bildirilmektedir. Diğer yandan A. cucumeris’in F. occidentalis’in biyolojik kontrolünde kullanımı ile ilgili başka olumsuzluklarda bulunmaktadır (Şekil 12).

   

Şekil 13. Amblyseius degenerans Şekil 14. Amblyseius swirskii

Bu türde diyapoz görülmekte, ayrıca yüksek sıcaklıklarda çalışamamakta ve yumurtalarının açılması için yüksek oranda neme ihtiyaç duyulmaktadır. Bu özelliklerinden dolayı Akdeniz bölgesinde kullanımı sınırlı kalmaktadır. Diğer phytoseiid, Amblyseius (=Iphiseius) degenerans’ın Akdeniz iklimine iyi adapte olmasına ve trips kontrolünde etkinliğine rağmen bu avcının kitle üretiminde zorluklarının olduğu bildirilmektedir (Şekil 13).

Son yıllarda yapılan çalışmalarda, tripslerin BM’sinde kullanılabilecek yeni avcı akar türleri tespit edilmiştir. Bu çalışmalarla yurdumuzun Doğu Akdeniz Bölgesinde varlığı turunçgil bahçelerinde tespit edilen Amblyseius swirskii’nin, F. occidentalis ve B. tabaci’ye karşı domates hariç serada yetiştirilen birçok üründe etkili olduğu bildirilmektedir (Şekil 14). Bu avcı phytoseiid’in kitle üretim metodunun geliştirildiği, trips ve beyazsinekleri aynı anda kontrol altına alabildiği ve böylece bu zararlıların yoğun görüldüğü Avrupa’nın güneyinde yer alan ülkelerin seralarında BM açısından bir dönüm noktası oluşturduğu bildirilmektedir.

Thrips tabaci seralarda görülmekle birlikte, bu türün zararı, F. occidentalis’in vermiş olduğu zarar yanında önemli bir tehdit olarak değerlendirilmemektedir. Genel olarak F.occidentalis’i kontrol altına alan doğal düşmanlar T. tabaci’yi de kontrol altına almaktadır.

Eğer predatör salımı yapılıyorsa, bitkide koltuk ve yaprak alma işlemleri sırasında kopartılan alt yapraklar, bir kaç gün sera içerisinde bırakılarak, mevcut yumurtaların çıkışı ve nimflerin bitkilere geçmesi sağlandıktan sonra seradan uzaklaştırılmalıdır.

Şekil 15. Tetranychus urticae

Ülkemizde tripslerle mücadele amaçlı tavsiye alan BM etmenlerinin, zararlının yoğunluklarına bağlı olarak tavsiye edilen salım yoğunlukları Ek çizelge 1’de verilmektedir.

2.1.3. Kırmızı örümcekler:Tetranychus cinnabarinus (Boisd.)

Tetranychus urticae Koch. (Acarina: Tetranychidae) Tanımı, yaşayışı ve zarar şekli

Kırmızı örümcekler yaprağın alt yüzeyine ördükleri ipek ağlar arasında, ergin, nimf ve yumurtaları ile birlikte bir arada bulunurlar. Ergin büyüklükleri 0,5-0,7 mm olup, göz ile zor görülürler. Birinci dönem larva üç çift bacaklı, nimf ve erginler ise dört çift bacaklıdır. Yumurtaları küresel olup, başlangıçta cam gibi şeffaftır, açılmaya yakın koyulaşırlar.

Polifag bir zararlıdır. Özellikle fasulye, hıyar, domates, patlıcan, biber ve kabakta zararı önemlidir.

Dişiler, yumurtalarını yaprak alt yüzeyine, yaprak damarları boyunca yaptıkları ağlar arasına bırakırlar. Yumurtadan çıkan larva, protonimf ve deutonimf dönemlerini geçirerek ergin olur. Larvalar ergin olana kadar üç gömlek değiştirirler. Bir dişi 100-200 yumurta bırakabilir. Seranın iklim koşullarına ve konukçusuna bağlı olarak yılda 10-12 döl verebilir (Şekil 15 ve 16).

       
Şekil 17. Phytoseilus persimilis         Şekil 16. Tetranychus cinnabarinus

Kırmızı örümcekler, ağız parçaları içinde bulunan styletleri ile bitki dokusunu zedelemeleri sonucunda çıkan bitki özsuyunu emerek beslenirler. Bu emgi sonucu yaprakta sararma ve kıvrılma olur, ürün verimi ve kalitesi düşer. Zararlının yoğun olduğu durumda bitkinin sürgün ve dalları ağ ile kaplı hale gelir ve yapraklarda ve bitkide kuruma meydana gelir.

Biyolojik mücadelesi

Ülkemiz faunasında kırmızı örümceklerin değişik takım ve familyalardan çok sayıda doğal düşmanı olmakla birlikte bu zararlının ticari olarak yürütülen BM programında sadece avcı akarlar kullanılmaktadır. Örtüaltında yetiştirilen ürünlerde doğal BM beklenemez. Eğer doğal BM beklenirse zararlıların popülasyonu artabilir ve doğal olarak ortaya çıkan ajanlar zararlı popülasyonunu kontrol altına alamayabilir. Bu yüzden örtüaltı yetiştiricilikte, BM metotlarından doğal düşmanların kitlesel üretimi ve salımı yöntemi uygulanmaktadır.

Kırmızı örümceklerin BM’sinde ticari olarak mevcut olup aktif olarak kullanılan doğal düşmanlar Phytoseilus persimilis ve Amblyseius californicus dur (Şekil 17,18).

Phytoseilus persimilis kırmızı örümceklerin doğal avcısı olup anavatanı Akdeniz Bölgesidir. Avcı akar görünüş olarak avından daha iri ve daha hızlı hareket etme yeteneğine sahiptir. Avına özelleşmiş olup, avının yumurta ve nimf dönemleriyle beslenmeyi tercih etmektedir. Phytoseilus persimilis aynı sıcaklıkta, yumurtadan ergin dönemine avından daha kısa sürede ulaşmakta ve doğal üreme gücü avından daha yüksektir. Bütün bu özellikler P. persimilis’in iyi bir avcı olduğunu göstermektedir. Ancak bu özelliklere rağmen, avcının avı üzerinde başarısına etki eden en önemli husus, salımın başlangıcındaki av/avcı oranıdır. Av/avcı oranı iyi ayarlandığı takdirde başarı elde edilmektedir. Bu zararlının BM’sinde önerilen av/avcı oranı ürün çeşidine, iklim koşullarına ve BM firmasının tavsiyelerine göre değişmektedir.

Amblyseius californicus’un anavatanı Amerika kıtası olmakla birlikte, son yıllarda Avrupa kıtasında birçok ülkede kullanılmaktadır. Normal koşullarda kırmızı örümceklerin BM’sinde, P. persimilis’in anavatanı Akdeniz Bölgesi olduğu için bu avcı akar kullanılmaktadır. Ancak P. persimilis, sıcaklığın 30oC nin altında seyrettiği ve rutubetin %50-70 civarında olduğu ortamlarda en iyi etkisini göstermektedir. Örneğin; sıcaklık 28oC üstünde seyrettiği zaman P. persimilis’in üremesi durmakta ve rutubetin belirtilen düzeyden düşük olması halinde yumurtalar açılamamaktadır. Amblyseius californicus ise, yüksek sıcaklıklarda üremesine devam edebilmektedir. İşte bu yüzden A. californicus yüksek sıcaklıkların görüldüğü Akdeniz ülkeleri için uygun bir ajan olarak görülmektedir. Fakat buna rağmen, kırmızı örümceklerin BM’sinde bu avcı akarların birlikte salınması önerilmektedir. Amblyseius californicus’un salım oranının diğer avcı P. persimilis ile aynı olduğu bildirilmektedir.

Ülkemizde kırmızı örümceklerle mücadele amaçlı tavsiye alan BM etmenlerinin, zararlının yoğunluklarına bağlı olarak tavsiye edilen salım yoğunlukları Ek çizelge 1’de verilmektedir.

Kırmızı örümceklerin kontrolünde uygulanan biyolojik mücadele programlarının başarısını etkileyen faktörler

Avcı akarların kırmızı örümceklerin BM’sinde kullanımları sırasında tarlada, serada veya laboratuarda zaman zaman başarısızlıklar söz konusu olabilmektedir. Bu başarısızlıkların sebepleri aşağıdaki gibi sıralanabilmektedir.

a) Avcıdan kaynaklanan olumsuzluklar: Avcı avına özelleşmiş olmalıdır. Phytoseilus persimilis avına spesifik bir avcı olmakla birlikte salım zamanı avının yoğunluğu düşük olmalıdır. Eğer daha da erken salım yapılırsa, bu kez avcı besin aramak için salım yaptığımız alanı terk edecektir. Böyle durumlarda avcının diğer alternatif besinlerle beslenmesi istenen bir durumdur. Ancak P. persimilis sadece avı ile beslenip polen gibi diğer alternatif besinlerle beslenmezler. Ancak diğer avcı A. californicus, alternatif besinlerle beslenmekle birlikte başarı sadece buna bağlı kalmamaktadır. Başarıyı etkileyen diğer önemli bir faktör ise avcının düşük nisbi nem koşullarında da hayat döngüsünün devam etmesidir.

b) Salım uygulamaları: Avcının seçimi yapıldıktan sonra, başarıyı etkileyen en önemli hususlardan bir diğeri de avcının salım uygulamalarıdır. Ürün seraya dikildikten hemen sonra, ilk zararlı görünür görünmez avcı salımı yapılmalıdır veya avcının beslenebileceği alternatif besin var ise daha erken salınmalıdır. Avcı salınımının geciktirilmesi başarıyı olumsuz etkilemektedir. Bu sebeple BM firmasının tavsiyesine göre önerilen av/avcı oranında ve belirtilen zamanda salım uygulaması gerçekleştirilmelidir. Av/ avcı salım oranına ürünün çeşidi, zararlı yoğunluğu ve iklim koşulları gibi birçok faktör etki etmektedir. Aşağıda verilen Tablo 1’de, P. persimilis’in sıcaklık değerlerine bağlı olarak salınması gereken av/avcı oranları ve avını baskı altına alabileceği süre (gün) gösterilmektedir.

Tablo 1. Kırmızı örümceğin sera koşullarında P.persimilis / T.urticae salım oranlarına ve değişik sıcaklıklarda biyolojik yolla kontrol altına alınma süreleri (gün)

Avcı (P. persimilis) / av(T.urticae) oranları

Sıcaklık

24 oC

18 oC

13 oC

1:200

16

28

47

1:100

13

25

47

1:50

11

25

35

1:20

9

20

29

c) Salım metotları: Kırmızı örümceklerle BM’de, P. persimilis’in kullanıldığı ilk yıllarda, avcı akar T. urticae ile yoğun bulaşık fasulye üzerinde kitle üretimi yapılmaktaydı ve serada kırmızı örümcek görülür görülmez, avcı akarın bulunduğu fasulye yaprakları kopartılıp seraya bulaştırmak için dağıtılmaktaydı. Bu salım metodu bazı üreticiler tarafından halen kullanılmakta ve tercih edilmektedir. Bu metotla avcı akarın değişik dönemleri salınmakta ve seraya yerleşmesinin daha başarılı olduğu düşünülmektedir. Ancak son yıllarda, yaygın olarak kullanılan salım metodunda ise salım kutuları kullanılmaktadır. Salım kutularının içerisinde nemlendirilmiş buğday kepeği veya vermikulit bulunmaktadır. Bunun içerisine avcı akar ve avı birlikte bulunmaktadır. Bu metotla salım daha kolay olmaktadır. Ancak avcı akar ve avın her ikisi de yaşayan canlılar olduğu için, bu kavanozların depolanması ve uygulaması konusunda üzerinde yazan etikete uyulmalıdır.

d) Avcı akarlarda görülen diyapoz: Avcı akarların bazılarında görülen kış diyapozu, Akdeniz Bölgesinde seralarda sonbahar ve kış yetiştiriciliğinde BM’yi olumsuz etkilemektedir. Ancak P.persimilis ve A. californicus da diyapoz görülmemektedir. Avcı akarların BM’de kullanılmasına karar verilmeden önce mutlaka diyapoza girip girmediğinin ortaya konması gerekmektedir.

2.1.4. Yaprakbitleri: Myzus persicae (Sulz.) Aphis gossypii Glov. Macrosiphum euphorbiae (Thomas) (Homoptera: Aphididae) Tanımı, yaşayışı ve zarar şekli

Yaprakbitlerinin vücutları oval biçimde ve yumuşak olup, 1.5-3.0 mm boyundadır. Özellikle bitkilerin taze sürgün ve dallarında koloni halinde bulunurlar.

             

Şekil 20. Aphis gossypii              Şekil 21. Macrosiphum euphorbiae

Yaprakbitleri serada yetiştirilen ürünlerin en önemli zararlılarındandır. Açık alanda yetiştirilen ürünlerde görülen çok sayıda yaprakbiti türü, serada yetiştirilen ürün çeşitlerinin ve iklim koşullarının yaprakbitlerinin gelişmelerine en uygun yerler olduğundan, kolaylıkla seraların en önemli zararlısı olabilmektedir. Yaprakbitlerini konukçularına özelleşme durumlarına göre polifag veya konukçusuna özel olan oligofag diye iki gruba ayırmak mümkündür. Yurdumuz seralarında görülen yaprakbitlerinin üçü de polifag grubuna girmektedir (Şekil 19,20,21).

Bazı türler kışı döllenmiş yumurta halinde geçirir. Kışı geçiren yumurtalardan çıkan bireylerden (Fundatrix) itibaren, sonbaharda gerçek dişiler (seksual dişiler) ve erkek bireyler meydana gelene kadar döllemsiz olarak (partenogenetik) çoğalırlar ve canlı doğururlar. Kışı ılık geçen yerlerde ve seralarda bazı türler yıl boyunca partenogenetik olarak çoğalmalarını sürdürürler ve zorunlu kışlamaya gerek duymazlar. Sera koşullarına ve türlere göre yılda 10-16 döl verirler.

Şekil 19. Myzus persicae

Yaprakbitleri bitki özsuyunu emerek zarar yapar. Emgi nedeniyle yapraklar büzüşmüş, kıvrılmış bir görünüm alır. Bu emgi sonucu bitki zayıflar, gelişme durur, ürünün verim ve kalitesi bozulur. Salgıladıkları tatlı maddeler fumajine neden olarak bitki yüzeyini örter, bitkinin özümleme ve solunuma engel olması sonucu zarar oluşur. Ayrıca virüs hastalıklarını taşımak ve sağlam bitkilere bulaştırmak suretiyle büyük zararlara neden olurlar. Örneğin; M. persicae 50 değişik virüsün vektörüdür.

Biyolojik Mücadelesi

Yaprakbitleriyle BM’ye ihtiyaç duyulmasının temelde iki nedeni vardır. Bunlardan birincisi, yaprakbitleri çok sayıda insektisite karşı dayanıklılık kazanmıştır. Diğer bir sebep ise, serada görülen zararlıların birçoğuna karşı BM yöntemi geliştirilmiş olup, yaprakbitlerinin mücadelesinin de bu zararlıların mücadele metoduyla uyumlu olması gerekmektedir. Yaprakbitlerinin çok sayıda doğal düşmanı olmakla birlikte, avcılardan özellikle Coccinellidae, Chrysopidae ve Cecidiomyiidae, parazitoitlerden de Aphidiidae, Aphelinidae türleri BM açısından çok önemlidir. Bu familyaların yaprakbitleri üzerindeki biyolojik karakterleri Tablo 2’ de görülmektedir.

Tablo 2. Yaprak bitlerinin en önemli doğal düşmanlarının biyolojik özellikleri

Gruplar

Gelişme süresi

Üreme kapasitesi

Konukçusuna özelleşmesi

Seraya dağılım kapasitesi

Entomopatojen Funguslar

-

-

Orta

Yüksek

C  Chrysopidae

Uzun

Yüksek

Düşük

Orta

C  Coccinellidae

Uzun

Yüksek

Düşük

Orta

C  Cecidomyiidae

Uzun

Orta

Düşük

Yüksek

A  Aphidiidae

Kısa

Yüksek

Yüksek

Yüksek

A   Aphelinidae

Orta

Yüksek

Yüksek

Orta

Entomopatojen funguslar: Fungusların uygulanması yaprakbitlerinin en önemli BM yöntemi olarak kabul görmekle birlikte, bazı virus preparatları da geliştirilmiştir. Funguslar, tarla ve laboratuvar koşullarında etkileri yüksek, konukçusuna özelleşmiş, faydalılara ve hedef dışı organizmalara zararsız olmaları sebebiyle BM’de kullanılmaya en uygun doğal düşman grubunu oluşturmaktadırlar. Fungusların etki mekanizması kendine has olmakla birlikte, sporlar çimlenerek zararlının vücuduna giriş yapmakta ve daha sonra zararlı içerisinde çoğalarak zararlının ölümüne sebep olmaktadır. Ticari olarak mevcut entomopatojenlerden funguslardan en yaygın kullanılanı Verticillium lecanii olup geniş bir kullanım alanı vardır. Bu preparatların kullanımını sınırlandıran faktör, gelişmeleri ve etkinliklerini artırmak için uzun süre yüksek seviyede rutubete ihtiyaç duymalarıdır.

Avcı böcekler: Yaprakbitlerinin BM’sinde özellikle Akdeniz ülkelerinde polifag avcılar önemli rol oynamaktadır. Bunlardan özellikle miridler ve en fazla bilinen örneği Macrolophus caliginosus’dur. Bu avcı domateste beyazsineğe karşı salınmakla birlikte, yaprakbitlerini de kontrol etmektedir. Ayrıca bu avcının anavatanı Akdeniz ülkeleri olduğu için seralara kendiliğinden bulaşmakta ve yumuşak vücutlu birçok zararlının popülasyonunu baskı altında tutabilmektedir.

Şekil 22. Chrysoperla carnea yumurtası (sol) ve yaprakbiti ergini ile beslenen larvası (sağ)

Diğer avcılardan, Chrysoperla carnea’nın (Şekil 22) av spektrumu içerisinde yaprakbitleri de bulunmakla birlikte, serada pratik kullanımı geliştirilememiştir. Bu avcının erginleri polen ile beslenir, sadece üç larva dönemi yaprakbitleri ile beslenmektedir. Seraya larva dönemi salınmakta, ancak erken dönem larvalar salındığında bunların büyük çoğunluğu salımdan birkaç gün sonra kaybolmakta ve seraya yerleşememektedir. Daha ileri dönemlerdeki larvaların salımları birkaç kez tekrarlandıktan sonra seraya yerleşebilmektedir. Bu durum maliyeti artırmakta dolayısıyla bu avcının seralarda kullanımı pratik olmamaktadır.

Coccinellidler yaprakbitlerinin doğal düşmanları olarak üzerinde en fazla çalışılan avcı grubunu oluşturmaktadır. Larva ve ergin dönemlerinin hepsi yaprakbiti üzerinde beslenmekle birlikte, sadece son dönem larva çok sayıda yaprakbiti tüketmektedir. Bu avcıların kullanımları, erginleri seranın pencerelerinde uçtuklarından ve larva salımı yapıldığı zamanda, aynı C. carnea da olduğu gibi bir iki gün içerisinde larvalar kaybolduğundan dolayı seralarda kullanımı yaygınlaşmamıştır.

Cecidomyidlerden Aphidolates aphidimyza, yaprak bitlerinin en yaygın ve en polifag olan avcısıdır (Şekil 23).

Şekil 23.Aphidolates aphidimyza larvası

Bu avcıların erginleri ballı madde ile beslenir. Ömürleri çok kısa olup görevleri sadece çiftleşmek ve geceleri yumurta koymaktır. Yaprakbitleri ile avcının larva dönemleri beslenmektedir. Beslenme esnasında yaprakbitleri uyuşmakta ve daha sonra vücutlarının içerisi avcı tarafından emilmek suretiyle boşaltılmaktadır. Bu avcının yaprak biti ile beslenme kapasitesi, diğer avcılarla karşılaştırıldığında daha düşük olmakla birlikte, avcı beslendiği yaprak bitinden daha fazlasının ölümüne sebep olabilmektedir. Avcının kullanımında dikkat edilecek diğer önemli bir husus ise diyapoza girmesidir.

 

Şekil 24. Aphidus colemani Şekil 25. Coccinella semptempunctata

Sıcaklığın 20 oC ve gün uzunluğunun 16-17 saat sürdüğü ortamlar diyapoz için kritik zamandır. Yani bu şartların devam ettiği dönemlerde bu türün kullanılması, BM açısından bir fayda sağlamayacaktır.

Parazitoidler: Yaprakbitlerinin parazitoitleri taksonomik olarak Hymenoptera takımına ait Aphidiidae ve Aphelinidae familyalarında yer almaktadır. Parazitoitlerden en yaygın kullanılan tür, Aphidus colemani olmasına rağmen, bu tür dahi yaprakbitlerinin üreme kapasitesinin çok yüksek olması sebebiyle yeterince bu zararlıyı kontrol altına alamamaktadır (Şekil 24).

Yaprak bitlerinin BM’sinde doğal düşmanların kombine edilmesi önerilmektedir. Yaprakbitlerinin yoğunluğu çok düşük seviyelerde seyrederken parazitoit salımı yapılmalı ve buna rağmen yaprakbiti popülasyonu artmaya devam ederse, gelişmesini tamamlayabilmek için daha fazla yaprakbiti tüketmesi gereken A. aphidimyza salınmalıdır. Daha sonra yaprakbitlerinin yoğunluğunu eradike etmek için coccinellid ve chrysopid avcılar salınmalıdır (Şekil 25,22) . Ancak yaprak bitleriyle BM’nin bu zararlıya karşı geliştirilen dayanıklı veya tolerant bitki çeşitleriyle desteklenmesi gerekmektedir.

2.1.5. Yaprak galerisinekleri: Liriomyza trifolii (Burgess)

L. bryoniae (Kalt.) L. huidobrensis (Blanchard) (Diptera: Agromyzidae) Tanımı, yaşayışı ve zarar şekli

Erginler, grimsi-siyah renkte, 1.3-2.3 mm boyundadır. Yumurtalar oldukça küçük olup, yaprak epidermisine bırakılır. Yumurtadan çıkan larva yaprakta galeri açarak beslenir. Zararlının 3 larva dönemi bulunur. Son dönem larva, toprakta veya bazen yaprak üzerinde pupa olur.

Yaprak galerisineği, sera koşullarında bütün mevsim görülebilir. Bir dişi, 30°C sıcaklıkta ömrü boyunca yaklaşık 400 yumurta bırakır ve sera koşullarında yaklaşık 10 döl verir.

 

Şekil 26. Liriomyza trifolii Şekil 27. Liriomyza bryoniae

Şekil 28. Liriomyza huidobrensis Şekil 29. Diglyphus isaea

Yaprak galerisineklerinin ergin ve larvaları bitkide zarar oluştururlar. Ergin dişiler beslenme ve yumurtlamak amacıyla ovipozitörleri ile yapraklarda küçük yaralar açarlar. Erginler, buradan çıkan özsu ile beslenir ve yaprakta küçük sarı lekecikler oluştururlar. Larvalar yaprakta iki epidermis arasındaki parankima dokusunda beslenerek ilerler ve bunun sonucunda galeriler oluşur. Bir yaprakta birden fazla galeri olabilir. İleriki dönemlerde bu bölgeler sararıp, kurur ve dökülürler. Genç fide ve bitkilerde gelişmeyi geciktirerek dolaylı olarak ürün ve değer kaybı meydana getirir. Polifag bir zararlı olup, özellikle fasulye, hıyar ve domatesteki zararı önemlidir (Şekil 26, 27 ve 28).

Biyolojik mücadelesi

Yaprak galerisineklerinin seralarda yetiştirilen ürünlerde tespit edilen parazitoitleri, Diglyphus isaea, Chrysonotomyia chlorogaster, C.formosa, Hemiptarsenus zilahisebessi, H.varicornis’ dir. Bu zararlının parazitoitleri, Akdeniz havzasında bulunan ülkelerde farklı Liriomyza spp. türleri üzerinde tüm yıl boyunca aktif kalabilmektedir. Bu sebeple, sera etrafındaki bitkilerde bulunan parazitoitler, ilkbaharda seraya geçerek yaprak galerisineği üzerinde iki üç nesil verdikten sonra bu zararlıyı doğal olarak kontrol altına alabilmektedir. Ancak doğal BM’nin yaygınlaşabilmesi için bu konuda daha çok araştırmanın yapılıp hangi durumlarda başarılı olunabileceğini belirten bir sistemin geliştirilmesi gerekmektedir.

Bu parazitoitlerden en önemlisi D.isae olup, bu türün kitlesel olarak üretimi ve salım yöntemi de geliştirilmiştir. Diglyphus isae, Liriomyza türlerinden bizim ülkemizde varlığı belirlenen L. trifolii, L. bryoniae, L. huidobrensis larvalarının etkili parazitoitidir. Bu parazitoit gregarius parazit olup, bir konukçu larvadan birden fazla parazitoit bireyi çıkabilmektedir. Parazitoitin ergin bireyleri konukçu larvasını paralize ettikten sonra yakınına veya üzerine bir adet yumurta bırakmaktadır. Yumurtadan çıkan parazitoit larvaları, konukçusunda beslenip üç larva dönemi geçirdikten sonra yaprak üzerinde pupa olmaktadır. Pupalardan ergin bireyler çıkarak hayat döngüsünü tamamlamaktadır.

Parazitoitin kitle üretimi, L. trifolii ile yoğun bulaşık fasulye bitkisinde yapılmaktadır. Kitle üremi için 25oC sıcaklık, %70 nisbi nem ve 15 saat aydınlatma yeterlidir. Kitle üretiminde parazitoitin erginleri, fasulye üzerinde zararlının çoğunluğu 3. larva dönemindeyken, kafes başına 150 adet gelecek şekilde salınmaktadır. Daha sonra parazitoitin pupaları karanlık bir kutuya alınıp ve parazitoitin ışığa gelme özelliğinden yararlanılarak pupadan çıkan erginler kolayca toplanmaktadır. Geliştirilen metotla günde 700 adet parazitoit pupası üretilebilmektedir.

Parazitoit salımı için, serada bulunan bitkilerde yaprak galerisineğinin yoğunluğu, bir dekar alandan 30 bitki seçilip, her bitkinin alt ve orta yapraklarından birer adet kopartılarak, yaprakta bulunan larvalar sayılıp yaprak başına düşen sayı belirlenmektedir. Ülkemizde yaprak galerisinekleri ile BM amaçlı tavsiye alan parazitoit D.isae, Ek çizelge 1’de tavsiye edilen oranlarda salınmalıdır.

Parazitoit salımı yapılmış alanlarda bitkide koltuk ve yaprak alma işlemleri sırasında alt yapraklar hemen kopartılmamalı, bu yapraklar parazitoit pupalarının çıkışı tamamlandıktan sonra kopartılmalıdır.

Ek Çizelge 1.Örtüaltı sebze yetiştiriciliğinde tavsiye  edilen biyolojik ajanları ve kontrol altına aldığı zararlılar.

Zararlı

Biyolojik Mücadele etmeni

Zararlının Hedef Alınan Dönemi

Salınım Yoğunluğu

Beyazsinekler

(Bemisia tabaci, Trialurodes

 

vaporariorum)

 

Macrolophus caliginosus

Yumurta ve larvalar

Zararlı düşük yoğunlukta-0,5 adet/m²

Zararlı düşük yoğunlukta-5 adet/m²

 

Eretmocerus eremicus

2 ve 3.dönem larva

Zararlı düşük yoğunlukta-1,5 adet/m²

Zararlı düşük yoğunlukta-100 adet/m²

 

Beyazsinekler

(Bemisia tabaci, Trialurodes

 

vaporariorum)

 

Thripsler

 

(Frankliniella occidentalis)

 

Amblyseius swirskii

Beyazsinek yumurta ve larvaları

 

Thrips larvası

 

Zararlı düşük yoğunlukta-20 adet/m²

Zararlı düşük yoğunlukta-100 adet/m²

 

Thripsler

(Frankliniella occidentalis,

 

Thrips tabaci)

 

Orius laevigatus

Thrips larva, pupa ve ergini

Zararlı düşük yoğunlukta-0,5 adet/m²

Zararlı düşük yoğunlukta-10 adet/m²

 

Amblyseius cucumeris

Thrips larvası

Zararlı düşük yoğunlukta-50 adet/m²

Zararlı düşük yoğunlukta-100 adet/m²

 

Kırmızı örümcekler

(Tetranychus urticae)

 

Phyoseiulus persimilis

Yumurta, nimf ve ergin

Zararlı düşük yoğunlukta - 2 adet/m²

Zararlı düşük yoğunlukta - 20 adet/m²

 

Amblyseius californicus

Yumurta, nimf ve ergin

Zararlı düşük yoğunlukta - 2 adet/m²

Zararlı düşük yoğunlukta - 6,66 adet/m²

 

Yaprak bitleri

(Myzus persicae, Aphis gossypii, Aleurocorthum solani)

 

Aphidius colemani

Ergin

Zararlı düşük yoğunlukta - 0,33 adet/m²

Zararlı düşük yoğunlukta - 1 adet/m²

 

Aphidius ervi

Ergin

Zararlı düşük yoğunlukta - 0,16 adet/m²

Zararlı düşük yoğunlukta - 0,5 adet/m²

 

Yaprak galerisinekleri

(Liziomyza trifolii,

 

Liriomyza bryoniae)

 

Diglyphus isaea

Larva

Zararlı düşük yoğunlukta - 0,1 adet/m²

Zararlı düşük yoğunlukta - 0,25 adet/m²

 

Kaynaklar

Anonim 2009. Örtüaltı Sebze Yetiştiriciliği. YAYÇEP yayınları, Yayın No: 53. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Teşkilatlanma ve Destekleme Genel Müdürlüğü, Ankara, 295 pp

Anonymous 2002. Örtüaltı Sebze Yetiştiriciliğinde Entegre Mücadele Teknik Talimatı.

Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, Tarımsal Araştırmalar Genel Müdürlüğü, Ankara, 141s.

Albajes, R., Gullino, ML., van Lenteren, JC., Elad, Y. 1999. Integrated pest and disease management in greenhouse crops. Kluwer, Dordrecht, 545p.

Bolckmans K, Van Houten, Y. ve Hoogerbrugge, H. 2005. Biological Control of Whiteflies and Western Flower Thrips in Greenhouse Sweet Peppers with The Phytoseiid Predatory Mite Amblyseıus Swırskıı Athias Henriot (Acari: Phytoseiidae). Second International Symposium on Biological Control of Arthropods

Hoffmann, M.P. ve Frodsham, A.C., 1993. Natural Enemies of Vegetable Insect Pests.

Cooperative Extension, Cornell University, Ithaca, NY. 63 pp.

Kececi, M. 2007. Antalya İlinde Örtüaltı Biber Yetiştiriciliğinde Zararlı Türler ve Populasyon Yoğunlukları Üzerinde Araştırmalar. Türkiye II. Bitki Koruma Kongresi Bildirileri. 27-29 Ağustos 2007.(Poster)S.216.

Facebook'ta Yayınla>
Soru / Yorum Eklemek İçin Tıklayınız
..:: Sorular / Yorumlar ::..
Henüz yorum eklenmemiştir. Yorum Eklemek için Tıklayınız.
Ne? nedir? Nasıldır? Nasıl yapılır? Ne zaman yapılır?
Copyright - Tarım Kütüphanesi - 2007