Çevrenin doğal kaynakların korunması ve bozulan ekolojik dengenin yeniden tesisi,sürdürülebilir tarım,toprağın yaşatılması, flora ve faunanın korunması biyolojik çeşitliliğin devamı ve kimyasal kirlilik ile zehirli kalıntının da sonlandırılması temel amaç olmuştur. Günümüzde insan dünyada çevrenin,insan ve toplum sağlığının korunması konusunda ülkelere göre farklı düzeylerde olmakla birlikte büyük gelişmeler meydana gelmiştir.
Bugün konvansiyonel tarımın üretim artışına yönelik aşırı miktarda sentetik ve kimyasal girdi kullanımı sonucu çevre kirliliği önemli boyutlara ulaşmıştır. Tarım yarattığı kirlilik doğal dengenin bozulmasına neden olurken çevre kirliliği ve besin zinciriyle tüm canlılara ulaşabilen tehlikeye de yol açmaktadır.
Doğal dengenin bozulmasına örnek olarak, toprağın erezyona uğraması ile toprak kayıplarındaki nispi artışlar,toprakta organik madde humus yokluğu nedeniyle toprak mikroorganizma hayatının tahribi profilinde A horizonunun kaybı ve mineral toprak profilin kaybı ve mineral olayları gösterilebilir. Sürekli monokültür, münavebenin gereği yapılmaması söz konusu ürünlere zarar veren hastalık ve zararlıların aşırı çoğalmalarına neden olmuştur. Mücadele etmek için bilinçli olarak kullanılmayan sentetik kimyasal pestisidler, bazı faydaları ırkların kaybolmasına neden olmuş ve biyolojik mücadele ortamı tahrip edilmiştir. Verimliliği artırmak için toprakların aşırı şekilde sentetik mineral maddelerle gübrelenmesi özellikle çabuk yıkanan azotlu gübreleri yeraltı sularına kadar ulaşmasıyla, hayvan ve insanlarda nitrat zehirlemeleri görülmüştür.
Konvensiyonel tarım ürünün kalitesinin ikinci plana atılması ekonomik üretim yapmak için mekanizasyonun artırılması ve özellikle bilinçsiz uygulamalar, toprağın canlı tabakasını yok etmiştir. Toprakta oluşan sert tabakalar, sıkışmalar yaratarak erozyonu teşvik etmiştir.
Verim artışı sağlanırken, üretimde ekolojik denge bozulmuş iyi tarım toprakları elden çıkmış ve toprağın canlı kısmı ölmüştür. Topraktan kaybolan bu maddelerin tekrar telafisi çok pahalıya mal olmaya başlamış ve bazen de imkansız hale gelmiştir. Dünya nüfusunun artması ve ensaftif tarımın yaygınlaştırılması, birim başına düşen verimin ve dolayısı ile üretimin artırılması için sağlanan teşvikler ve aşırı destekler sonucu 1970’ de pestisitlerin ve kimyasal gübrenin keşfi ile “Yeşil Devrim” olarak adlandırılan tarımsal üretimin artırılma çabalarının dünyada açlık sorununa çözüm olmadığı, aksine doğal dengeyi ve insan sağlığını bozduğunu gören gelişmiş ülkeler organik tarım,sürdürülebilir tarım ve değişik tarım alternatifleri konusunda çalışmalara başlamışlardır.
Facebook'ta Yayınla>