Kısa bir ayrılığın ardından değerli okurlarımızın huzurundayız yeniden. Geleceğin organik tarım merkezi olmaya aday ve bu konuda oldukça iddialı bir köyümüz misafir oluyor sayfamıza. Seydişehir’e bağlı Yaylacık, eski adıyla Nuzumla’da yaşadığımız unutulmaz bir günün anılarını paylaşacağız sizlerle. Toroslar’ın bağrında, belki yoksul ama gönlü zengin ve onurlu insanların mütevazı bir hayat tarzıyla yıllarca koşullarına direndiği bu dağ köyünde köklü değişimler yaşanıyor bu günlerde. Deyim yerindeyse makûs talihini yenmek üzere Nuzumla…
Kökleri taa Selçuklular’a uzanan, yedi asır devirmiş bir yerleşim yeri olduğu rivayet edilen Nuzumla’yı Gazipaşa Yörükleri kurmuşlar. Yazılı kaynak tesbit edemedim ancak, tutarlı ve sağlam hikayesiyle atalarını ve nereden geldiklerini unutmayan insanlarımız sayesinde, yazılmaya değer ilginç öyküler buluruz her zaman. Torosları aşarak Sultan Dağları’na kadar uzanan Yörükler’in göç güzergahında bulunan Yaylacık’ta konaklayan obanın fertleri, yorucu ve meşakkatli bir hayatın zorluklarıyla serzenişte bulununca; Oba Beyi’nin “Buraya yerleşmek lüzumlu olmuştur” sözü üzerine yurt tutmuşlar burayı. Nuzumla adının da, Oba Beyinin ‘Lüzumlu’ sözünden esinlenilerek konulmuş olduğu rivayet ediliyor. Bilgi birikimine,kültür dağarcığına çok güvendiğim, bu köyün yetiştirdiği müstesna insanlardan birisi olan Hasan Yaylacı’dan derledim bu bilgileri. Kendisiyle hep gurur duyduğumuz, kardeşim gibi sevdiğim meslekdaşım Hasan’ın çocukluğunu yaşadığı köyünde, sıkca kulaklarını çınlatırken ayak izlerini aradım anlattığı çocukluk anılarında…
Yaylacık gezimizde gazeteci iki arkadaşımız da eşlik etti bizlere. Anadolu Manşet’ten Duran Çölcü ve Hakimiyet’ten Mustafa Karaçelebi çalışmalarımıza farklı heyecanlar kattılar doğrusu. Kendilerine teşekkürlerimizi borç biliyoruz. 24 Ağustos’ta konuk olduğumuz Nuzumla’da, doğa sevdalıları için, gezginci veya gazeteci için ne ararsanız var diyebileceğim dolu dolu bir günün hikayesinde bu şirin köyü yorumlamaya çalışacağım sizlere. Konuksever insanlarından, kendine has motifleriyle halısı-kilimi ve ilk denemeleri harika sonuçlar veren çilek üretimiyle hayli ilginizi çekecek konulardan sözedeceğiz. Hatunsaray ve Detse (Yeşildere) güzergahından ulaştığımız Yaylacık, nefis manzaraları, yeşilin enfes tonlarını sergileyen meşelikleriyle tam bir oksijen deposu. İyiki Yaradanımız Toroslar’ı bağışlamış Ülkemize. İyi ki ormanlarımız var. 2006 yılına damgasını vuran orman yangınlarıyla yüreğimize oturan hüzünlerimizden sıyrılıyoruz yemyeşil ormanlık alanda ilerlerken. Eğer bu yangınların arkasında insan eli varsa! kasıt varsa şayet Allah’ım onlara layık oldukları akibeti yaşatsın. Yüreklerimizi dağlayan yangınlarda yitirdiğimiz Ege’nin, Akdeniz’in incilerini yeniden dizip, eskisinden daha gür ve muhteşem ormanlarımızı yetiştirmek boynumuzun borcu. Yaşadığımız bütün acılar daha fazla kenetlenip dik durmamıza vesile olacaktır. Her fırsatı değerlendirip bolca fotoğraf çekerek ulaştık Nuzumla’ya. Köyde ömer Kalemci karşıladı ekibimizi. Muhtarlık, Kooperatif Başkanlığı yapmış, köyüne unutulmaz hizmetlerin gelmesine önderlik ederek büyük emekler sarfetmiş bir abimiz. Nöbeti ve hizmet bayrağını muhtar İsmail Portakalcıoğlu’na devretmiş. Genç, dinamik bir Muhtarı var Nuzumla’nın. Aynı şevk ve heyecanla bu bayrağı hedefe götüreceğine inanıyoruz. Tanıştığım, fikrini aldığım bütün Yaylacık insanlarına bayıldım gerçekten. öyle mütevazi ve samimiler ki halis-mulis Anadolu İnsanları işte. Hile yok, riya yok. Misafirperverliklerini anlatmaya gerek yok. ömer abimiz mükemmel ev sahipliği yaptı gün boyu, gezi çalışmalarımıza refakat edip her konuda bilgi almamızı sağladı. 2002 yılında başlayan ve bu yıl devreye giren kapalı sistem sulama projesiyle ilgili yaşadıklarını anlattı. İşin başında yalnız kaldığını, ilk zamanlar kimsenin bu projeye inanmadığını anlattı. Bizi Nuzumla’ya çeken sebeplerin başında bu proje ve uygulamaları yerinde görme merakımızın olduğunu da belirtmeliyim. Mükemmel bir çalışmayla ölmez bir eser meydana getirildiğini görme şansına sahibolduk. Saniyede 62 litre debisi olan su kaynağına ulaşıldıktan sonra çalışmalara 2002 yılında start verilmiş. Sistemin çalışma şeklini basitce özetlersek; sulanacak araziye hakim bir tepede yapılan dev bir depoya alınan su,kapalı bir dağıtım şebekesiyle arazinin muhtelif yerlerine serpiştirilmiş 270 adet vana sayesinde neredeyse her tarlanın başına su gelmiş. özellikle damla sulama sistemlerine uyumlu teknoloji harikası diyebileceğiniz bir çalışma yapılmış. Su kendi cazibesiyle sistemde dolaşırken hiçbir enerji kaynağına ihtiyaç duymuyor anlayacağınız. Sadece suyun ana depoya aktarılması enerji maliyeti getiriyormuş. Burada yeri geldi, Köy Hizmetleri Teşkilatımız için bir iki cümleyle duygularımı ifade etmek istiyorum. Tek kelimeyle harika bir esere imza koymuşlar. Bu projeye emeği geçen her insanı yürekten kutluyorum, hepsine helal olsun, alınlarından öpmek gerek. Hem çok ihtiyacı olan bir köye yapıldığı ve hemde kısa zamanda kendini amorti ederek Devletimizin harcadığı her kuruşun üretime dönüşerek milli ekonomiye geri döneceği için. Sadece hayvancılığa mahkum sınırlı geçim kaynaklarıyla, gurbette birkaç ay çalışıp köyünde kıt kanaat geçim sağlamaya çalışan insanların artık işi, aşı ve umudu ayağında olacak inşaallah. Bu projenin köye uygulanması için kurumların ve Devlet büyüklerinin elini öpüp kapılarında yattığını ifade eden ömer Kalemci ve diğer gönül erlerini de ayrıca kutlamak gerek. Sulama projesinin ilk uygulamalarını yerinde görmek üzere, Tarım İl Müdürlüğümüz’ün fide desteğiyle tesis edilen çilek bahçelerini gezdik. Sonuç tek kelimeyle muhteşem. Düşünebiliyormusunuz rakım 1650 metre ve Eylül ayında son turfanda çilek yiyorsunuz. İç Anadoluda çilek yetiştirilen her yeri gördüm ama inanın böylesini hiç görmedim. Tadı, aroması ve rengi anlatılmaz. Yerinde görmenizi ve dalından koparıp yemenizi isterim. Eğer önümüzdeki yıllarda organik üretimden taviz verilmeden titiz çalışılır ve tanıtımı da iyi yapılırsa dev marketlerin reyonlarında, damak tadı farkıyla insanlar ‘Nuzumla Çileği’ arayacaklardır. Ümid ediyor ve diliyorum üreticilerimiz de emeklerinin karşılığını alır. Gelecek yıllarda bu sulama sistemi sayesinde kiraz, elma ve şeftali gibi meyvelerle, organik sebzeler de üreterek insanlarımızın sağlıklı ürünler tüketmesine de şahit olacağız. Bahçe tesisleri ve denemelere başlanmış şimdiden. Büyüklerimizin, basın kuruluşlarımızın, toplum önderlerinin bu köye ve üreticilerine sahip çıkıp ellerinden tutacaklarına inancımız tamdır…
Tescillenmiş adıyla ‘Nuzumla Halısı’ Konya ve İstanbul’da, antika meraklıları arasında ün kazanmış kendine özgü motifleriyle başlıbaşına bir konu başlığı. Yatak halısı diye anılan Nuzumla üretimi halıları ve kilimleri görüp inceledik. Ben bu konudan anlamam ama renk armonisiyle ve yüzlerce yıldır milim şaşmamış canlı motifleriyle albenili çok hoş halılar gördüm. Kıymetlendirilerek ekonomik değere dönüştürülmesini, genç kızlarımızın para kazanmalarını, dolayısıyla geleneğin yaşatılmasını diliyorum. Biz inancımızı,sevdamızı ve acılarımızı motiflerimize nakşederek yaşayan duygusal bir milletiz. Kültür genlerimiz hiç kaybedilmemeli diye düşünüyor ve tememennilerimi bu şekilde ifade edebiliyorum… Köy ve arazi gezimizin en son durağı Başpınar’la bağlamak istiyorum konuyu. Yolu Nuzumla’ya düşen olursa mutlaka Başpınar’dan bir su içsin. Böyle bir soğuk su kaynağı ne görülmüş ne de duyulmuştur. Tam karpuz çatlatan cinsten. Baş ucunda bilim adamlarının yaşını 700 den fazla olarak tesbit ettiği dev meşe ağacının gölgesinde zamanınız ve zemininiz uyarsa mangalınızı da tüttürmenizi öneririm. Başpınar’ın suyu birgün sofralarımıza doğal memba suyu olarak gelirse şaşmayın…
Kalın sağlıcakla Yaylacık’lı güzel insanlar. Sizleri tanımak, köyünüzü tanıtmak mutluluk verdi bizlere…
Facebook'ta Yayınla>