Ülkemizde, mera alanlarında özellikle bu alanların toprak erozyonunu önlemedeki etkinliği üzerinde araştırma azdır; ancak birçok ülkede yapılan araştırmalara göre iyi bir mera alanında üst toprağın erozyonla kaybolması için gerekli süre, işlemeli tarım yapılan topraklarla mukayese edilemeyecek kadar uzundur. Başka bir deyişle mera alanlarında toprak erozyonu yok denecek kadar azdır. Meraların erozyona karşı etkin olmasının nedeni, bitki ile kaplı alanın en az %60 olması bitki boyunun ortalama 10–15 santimetreden aşağı düşmemesidir.
Bitki ile kaplı alan düşükse, söz konusu bu yerlerde erozyon tehlikesi hemen kendisini göstermektedir. Bitki ile kaplı alanın %15–20 civarına ve ortalama bitki boyunun da 7,5–10 santimetrenin altına düştüğünde meralarda çok şiddetli erozyon görülebilmektedir. Bu açıklamalar ışığında ülkemizde 18.227 milyon hektar mera alanı toprak muhafaza yönüyle öncelikli sorunlu alandır.
Resim 1. Meralarda hayvan sayısı uygun olmalıdır.
Meralarımız erozyondan çok etkilenmektedir. Bilindiği üzere toprağın doğal etmenler ile aşınıp taşınmasına erozyon diyoruz. Doğal etmenler: İklim kavramı içindeki yağışlar, rüzgâr ve sıcaklık erozyonun oluşumunda en etkili faktörler olmakla beraber, bunların etkinliğine; toprak özelliği, eğimi ve toprağın üzerindeki bitki örtüsü önemli düzeylerde etki yapmaktadır.
Bu faktörlerin erozyon üzerindeki etkileri aşağıda kısaca açıklanmıştır.
İklim
Ülkemizde erozyonun en büyük etkeni yağışlardır. Ancak belli bölgelerimizde: Orta Anadolu, Ege-Akdeniz ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde lokal olarak rüzgar erozyonunun etkili olduğu bilinmektedir. Ülkemizde, yağışların çok büyük bir bölümü, sonbahar sonu-kış ve ilkbahar aylarında düşmektedir.
özellikle ilkbahar aylarında tüm ülkemizde kısa süreli intensitesi yüksek yağışlar yalnız toprak-su erozyonunun etkin oluşumuna değil sel-heyelan felaketlerine de neden olmaktadır. Bu yağışların yoğun olduğu dönemler tüm ülkemizdeki erozyondan etkilenen tarım ve mera topraklarının üzerindeki bitki örtülerinin en zayıf olduğu dönemlerdir.
Resim 2. Meralarda bitki örtüsü belli büyüklüğe geldikten sonra hayvanlar otlatılmalıdır.
Bitki örtüsü:
Bitki örtüsünün özelliği ve sıklığı, erozyonun etkinliğinde en önemli faktördür. Toprak yüzeyinde bilinen canlı ve cansız bulunması erozyonu önlemede etkili olabilmektedir. Meralarda bitki ile kaplı alan %16 civarında ise çok şiddetli erozyon görülürken, bitki ile kaplı alan %40’a çıktığında erozyonun %54 azaldığını ve meralarda bitki ile kaplı alan en az %60’a ve özellikle de bitki boyu ortalama 15 santimetre olduğunda bu alanlarda fazla eğim dahi olsa erozyondan söz edilmemektedir.
Eğim:
Toprak ve su erozyonunun etkinliğini artıran en önemli faktörlerden birisidir. özellikle, üzerinde yeterli bitki örtüsü olmayan mera alanlarında, eğimin artışı ile suyun akış hızı 2 misli artarken erozyon gücü 4 misli, taşınan materyal de 32 misli artış gösterebilmektedir.
İşlemeli tarımda eğimin üst sınırı %12 olup, buna karşın ülkemizde tarım yapılan alanların %20’sinde, mera alanlarının %90’nında eğim %15’in üzerindedir. Bu durumda eğim diğer faktörler ile birlikte erozyonu artırıcı yönde çok etkin olabilmektedir.
Resim 3. Belli eğimin üzerindeki araziler mera olarak kullanılmalıdır.
Toprak özelliği:
Toprağın özellikle organik madde içeriği ve toprak derinliği, erozyona karşı duyarlılığını önemli düzeyde etkilemektedir. Ülkemizdeki toprakların bilinen en düşük organik madde kapsamları yanında, genelde %40’a yakın bölümündeki çok düşük (15–20 santimetre) toprak derinliği erozyon sorununu yaratmaktadır.
Ülkemizdeki mevcut mera alanlarının %90’lık bölümü V-VII sınıf topraklarda bulunmaktadır. Ayrıca bu toprakların eğimi %15’in üzerindedir. Mera alanlarımızın büyük bir bölümünde, ortalama bitki ile kaplı alan %30’un altındadır. Bu durum erozyonu önlemede etkin değildir.
Diğer bir önemli husus da, mera alanlarında ortalama bitki boyu; erken, ağır ve yıl boyu sürekli otlatmaları nedeniyle yaylalarımız hariç, 15 santimetreyi hiçbir zaman bulmamaktadır. Bu hususlar erozyonu artırıcı etki yapmaktadır.
öNLEMLER
Çizelleme-Kontur Çizgisi Açılması:
Fazla taşlı olmayan, toprak işleme derinliğine sahip ve traktörlerin çalışabilecekleri eğimde olan tüm mera topraklarında, 2–3 metre aralıklar ile normal pulluk veya diskli pulluk ile 15–20 santimetre derinlikte, tesviye eğrilerine paralel sürülmesi ve toprağın, eğim yönüne doğru aşağı tarafa yığılmasıdır.
Resim 4. Meralarda çizelleme yapılarak iyileştirme.
Karıklama:
Eğimli mera alanlarında toprak-su muhafazada kullanılabilecek ikinci yöntem olarak genellikle tüm illerimizde rahatça bulunabilecek ve yine traktörle çekilip kullanılabilecek basit karık açma aletleri ile 2–5 metre yatay aralıkla, devamlı veya 5, 15 ve 25 metrelerde kesikli açılan karıklara; bir önceki yöntemde olduğu gibi buğday ve baklagil yem bitkileri tohumları ile aşılama yapılabilir. Karıkların derinliği, toprakların özelliğine ve derinliğine göre 15–25 santimetre olabilir.
Taş Toplama ve Sekileme:
Bu yöntem, işgücünün ucuz olduğu ve taş yoğunluğu fazla olan meralarda uygulanmasında önemli yararlar sağlar. Bu yöntemin temeli, el büyüklüğü ile 30–35 santimetreden küçük taşların meradan toplanıp dizilmesidir.
30–35 santimetre yüksekliğinde ve genişliğinde, tesviye eğrilerine paralel olarak; taşlar ile oluşturulan taş istifleri, sekiler 10–30 metre aralıkla oluşturulur. Oluşturulan bu sekiler ile yüzey akış ve toprak kaybı kontrol altına alınabilir.
Resim 5. Meralardaki taşlar toplanmalı sekiler oluşturulmalıdır.
Mera alanlarında, oyuntu ve sel yarıntısı adı verilen büyük çapta sel sularının açmış olduğu oluşumlar varsa; bu alanların üst bölümlerinden itibaren alta doğru, kademeli olarak daha güçlü sedde hatta bentler oluşturulmasında büyük yarar vardır.
Taş toplama ve sekileme işlemi, çizelleme ve karıklama işlemleri ile de kombine ederek uygulanabilir.
Mera Alanlarında Su Muhafazası Yönünden Alınacak önlemler:
Mera alanlarında uygulanabilecek su muhafaza yöntemleri, öncelikle toprak muhafaza yöntemleri ile aynıdır; çünkü toprak muhafaza yöntemleri suyun yüzey akışını ve dolayısı ile toprak hareketini, en aza indirmeyi amaçlamaktadır. Ancak meralarda yapılacak toprak muhafaza yöntemleri yanında özellikle oyuntu ve sel yarıntıları bulunan mera alanlarında, şiddetli yağışlarda suyun bu derin ve tarım aletlerinin kullanılması imkânsız oyuntulardan akışı, mutlaka ekonomik yöntemler ile önlenmelidir.
özellikle, mera alanlarında bulunan taşlar ve iri gövdeli çalılardan yapılmış kazıklar yardımıyla, bu oyuntularda güçlü seddeler ve bentler oluşturularak suyun akış hızı kesilmelidir. Akışın fazla olduğu oyuntularda, çimento kullanılarak güçlü seddeler yapılmalıdır.
Kontrollü Otlatma:
Belirli özelliklere sahip bir mera, birim alanda belli sayıda hayvanı besleyebilir. Bu kapasite aşıldığı andan itibaren, meradaki bitki örtüsü ve toprağın yapısı bozularak erozyona elverişli hale gelir. Yurdumuzda, doğru bir otlatma mevsiminin seçilmemesi ve ağır otlatma nedeniyle, meraların aşırı derecede tahrip edilmesine sebep olmuştur.
Resim 6. Meralarda kontrollü otlatma sağlanmalıdır.
Meralarımızın önemli bir bölümünün erozyona maruz kalmasına neden olan temel faktörlerden birisi de, meraların kapasitelerinin üzerinde yoğun bir şekilde (çok sayıda hayvan) otlatılması ve sürülerin meraya erken çıkartılarak daha mera bitkisi filiz halindeyken hayvanlara yedirilmesidir. Bu esnada, aynı zamanda genç mera bitkileri hayvanlar tarafından yoğun bir şekilde ezilmektedir. Bu durum mera bitki örtüsünü azaltmaktadır.
Meralarda otlatma nedeniyle erozyona neden olmamak için alınması gereken tedbirler:
1. Meralarımızda erozyonu önlemek için, aşırı hayvan otlatması önlenmelidir.
2. Mera otlatma planları yapılarak, hayvanlar meralarda kontrollü olarak otlatılmalıdır.
3. Hayvancılığın yoğun olduğu bölgelerde ahır hayvancılığı özendirilmelidir.
4. Meraların yabancı ot ve taş temizliği yapılarak ot verimini artırıcı tedbirler alınmalıdır.
5. Boşa akan sular dağıtılarak meraların sulanması sağlanmalıdır.
Facebook'ta Yayınla>