İç Anadolu’nun soğuklarını bir an yok sayın, seralarını gördüğünüzde, kendinizi Antalya Kumluca’da veya Finike’nin bir sahil kasabasındaymışsınız hissine kapılacağınız bir beldeye yolumuz düşüyor. Kasım ayının ortalarında dalından salatalık, biber kopardık. Yeşil fasulye bu mevsimde bir başka duruyor kökeninde. Sezonun son ürünlerini görme şansına eriştiğimiz, Küpe Dağı’nın uzantıları olan dağların kuytusunda yaşanılası bir belde olan Taraşçı Kasabasındayız… Dağlarında unutulmaz bir gezi yaptık Taraşçı’nın. O kadar çok güzelliği bir arada yaşadık ki konuya nereden giriş yapacağım bilemiyorum. 15 Kasım’da kalabalık bir ekiple yola koyulduk. Seydişehir yolu üzerinde sonbaharın renklerine bürünmüş meşelikler, değişik orman manzaraları seyrederken; son günlerdeki o muhteşem yağışların sevincini yaşıyan tabiat ana, sanki kış uykusuna dalmak istemiyor gibiydi. Ortalık, halı gibi ekinlerin, yeşeren çayır-çimenin hakimiyetinde, cıvıl cıvıl her taraf. İnşaallah devamı iyi gelir bu yağışların da, korktuğumuz felaketler başımıza gelmez…
Seydişehir İlçe Müdürlüğümüze uğrayıp ziyaretimizi yapıyoruz.İlçe Müdürü Hüseyin Bey ve Mühendis Recep Bey ekibimize dahil oluyor ve Taraşçı’ya devam ediyoruz. Kasabaya varışımızda Belediyeden zabıta görevlisi İbrahim Beyi de gruba dahil ederek, fotoğraf çekmek, etrafı görüp incelemek için çalışmalarımızı başlatıyoruz. Yükseklere çıkıp Taraşçı ve ovayı kuşbakışı görmek için Akdağ’da Rezze Beli’ne tırmanıyoruz. Okuyucularımın burayı hafızalarına yazmasını öneriyorum. İmkânı olup, tabiatta gezmeyi sevenler yaz aylarında, alıp çoluk-çocuğunu Akdağ’ın yamaçlarına tırmansın. Nerede bu Akdağ derseniz, Küpe Dağı ile Anamas Dağları arasına düşer dersem anlaşılır sanırım.Toroslar’ın Anadolu’ya uzanan kollarının yöredeki uç noktası. Yöre o kadar albenili ki, yol boylarında su kaynağı pınarlar piknik yapmak için çok ideal. Asırlara meydan okumuş dev çam ağaçlarının arasında büyüleniyorsunuz. 1800 metre rakımlı Rezze Beli’nden yükselerek zirveye doğru biraz daha çıktığımızda soğuk iliklerimize işlemişti ama manzara müthişti. Aşağıda, Seydişehir ve Suğla Havzası, irili ufaklı göletlerle köy ve kasabalar ayaklarımızın altındaydı. Seydişehir Aliminyum İşletmesinin tüten bacalarını seyrederken, gözümüzde küçücük kalan o dev fabrikaya bakıp, ne kadar yükseğe tırmandığımızı anladık. Akdağ’ın zirvesinde yalçın kayaları turlayan kartalları izlerken imrenmemek, bu asil kuşlara saygı duymamak elde değildi. İnsanın dağlarda duyguları değişiyor gerçekten. Yoğun bir oksijen ortamında yükseldikçe ciğerlerimizi tırmalayan yangı, mola verdiğimizde yatıştı. Etrafa bakıldığında, ormanda bir dönemler müthiş talan yapıldığını hemen farkedebiliyorsunuz. Çok yoğun orman alanlarıyla çırılçıplak kalmış tepeler ve yamaçlar yan yana. Yaptığımız araştırmada Taraşçı’nın eskiden geçim kaynağı tamamen ormandan sağlanıyormuş. Seydişehirde bir dönem 350’nin üzerinde leblebi imalatçısı varken yakacak odunu bu bölge temin ediyormuş. Çıplak tepelerin, ormansız alanların arkasındaki acı gerçek işte bu. Rezze Beli aşırı rüzgar alan bir geçit yerinin adı. Her mevsim esermiş bu bölge. Bir Alman firmasının rüzgar enerjisi için yatırım yapmak istediğini öğrendik. Belediye Başkanı Dursun Kurt, konu ile ilgili olarak, bölgenin rüzgar enerjisi için yüksek potansiyele sahip olduğunu söyleyerek bu yatırımın gelmesine duacı olduklarını iletti. Kamuoyundan takip edebildiğimiz kadarıyla bu projenin yüz milyon dolarlık bir yatırım içerdiğini ve yöre ekonomisi için ne kadar önemli olduğunu tahmin edersiniz. İnşaallah gerçekleşir…
Aşağıya dönüyoruz ve belde içinde çalışmalarımıza devam ediyoruz. Bu Kasabamızı tanıtım sayfamıza almamızın sebebi, 1970’li yıllarda başlayan seracılık faaliyetini yakından görüp gazetemizi takip edenlere sunmak. Konu ile ilgili olarak, İlçe Tarım Teşkilatımızdan, Belediye Başkanından ve üreticilerden aldığım bilgilerin ışığında Taraşçı’yı yorumlamaya çalışacağız. İlkbaharda 45 gün erken pazara girme ve sonbaharda da yerli ürünlerin elini-ayağını çektiği ara dönemde yine 45 günlük dönemi iyi değerlendirip, pazardan payını alma hedefine kilitlenen Taraşçı Seracılığı’nın 30 yılı aşkın deneyimi var. Seracılığı kasabada ilk deneyenlerin Adıgüzel Güzel ve İsmail Bayrak olduğunu, yetiştirilen ürünlerin yörede hemen pazar bulmasının da etkisiyle yaygınlaşarak hatırı sayılır bir potansiyel yakaladığını öğreniyoruz. İlçe Tarım Müdürü, üreticileri sıkca Antalya yöresine gezilere götürdüklerini, bilgi alışverişi sağlayıp üreticilerin ufkunu genişletmeyi amaçladıklarını vurguladı. Kasabada seracılığın piri kabul edilenlerden Sabri Candan’la tanıştırılıyorum. Bütün enerjisini seracılığa safeden Sabri Abimiz bu işe gönlünü verenlerden birisi. Yalnız oldukca dolu ve sorunlardan yılmış bir hali var. Teknik çalıştığı ve yenilikleri takip ettiği serasından belli oluyor. Seracılığın masraflı ve ciddi bir yatırım olduğunu ifade eden Sabri Amca; en büyük problemin su kaynaklarının yetersizliği olduğunu söyleyip, bu konuları dile getirmemizi rica ediyor. Ucuz ve sağlıklı enerji kaynaklarına ihtiyaç olduğunu, doğal gaz verilirse, teşvik ve desteklerle ellerinden tutulursa, üretimde ciddi artışlar yapabileceklerini ve sağlıklı ürünler sunabileceklerini dile getirdi. “Devlet seracılığa destek verecekse, mesela yüz kişiye yüz metre yerine on kişiye bin metre sera desteği fikrini düşünmeli. Çünkü küçük ölçekli yatırımlar ya yarım kalmakta yada idealden uzaklaşılarak atıl kalmaya mahkum olmaktadır.” Bu düşüncelerini sayfama yazacağıma söz verdiğim Sabri Abimizin şahsında bütün Taraşçı üreticilerine selam ve saygılarımı sunuyorum. Dilerim bütün beklentileri gerçekleşir, büyüklerimiz sesinizi duyar. Bereketli ve sağlıklı ürünlerle hem siz üreticiler hemde biz tüketiciler mutlu oluruz. Seracılık ve sorunları üzerine konuştuğum Belediye Başkanı, yapımı devam eden gölet projesini %68 seviyesine getirdiklerini ve tamamlanması için yoğun mesai harcadıklarını dile getirip, en büyük sorun olan su kaynağına kavuşacaklarını ifade etti…
Kaynaklarda kuruluşu 1300’lü yıllara dayandırılan Taraşçı’yı okuyucumun gözünde canlandırmaya çalıştım. Seydişehir’le yaşıt bu kasabamız, Şeyh Mahmud Bin Yahya tarafından kurulmuş. ‘Ekmek Yemez Dede’ namıyla kasabada türbesi olan Mahmud Bin Yahya, Seydişehir’in kurucusu kabul edilen Seyyid Harun Veli Hz.nin müridlerindenmiş… 1972 yılında köy statüsünden Belediyelik ünvanına kavuşan Taraşçı, Seydişehir’in kuzeybatı köşesinde ve İlçe Merkezine 8 km. mesafede. Çalışkan ve üretken insanlarıyla, yeniliklere açık üreticileriyle kendine yeten örnek bir belde… Bir beldeyi daha tanıyıp, insanlarıyla sevgiyi paylaşma onuruna eriştim. Bütün Taraşçı halkına selam ve saygılar sunar, ürünlerinin bereketli olmasını diliyorum…
Facebook'ta Yayınla>