Canlı organizmaların içinde bulundukları çevre; fiziksel, biyolojik, sosyal çevreden oluşur. Fiziksel çevrenin en önemli faktörü sudur. Bilindiği gibi su, renksiz, kokusuz ve tadsız bir fiziksel yapıdadır. Dünya’nın %75’i, sütün %90’ı, sebze ve meyvelerin %60-90’nı ve vücudumuzun ise %70’i sudur. Kırk gün açlığa dayanabilen insanoğlu, 40 saat susuzluğa dayanamamaktadır.
Su kuvvetli bir çözücü ve taşıyıcıdır. Su nötral PH’ya sahip, yoğunluğu santimetreküpte 1 gramdır. özgül ısısı 1 kaloridir. Cansız çevreyi oluşturan hava, su ve toprak içinde en çok kirlenebilir faktör sudur. En safsu yağmur suyudur. Ancak su inorganik ve organik maddeleri içerebilmektedir. Normal şartlar altında 1 litre suda ortalama 43.3 mg oksijen çözünmüş halde bulunmaktadır. Kirlenmiş akarsuların oksijen miktarı litrede 12 mg.’dır. Kirli sularda oksijen içeriği litreye 1 grama kadar düşebilmektedir. Suyun organik madde muhtevasının artması ve su sıcaklılığının yükselmesi oksijen konsantrasyonunu düşürmektedir.
Temizlikten sanayiye, içme suyundan sulama suyuna, dere,göl ve denizlerden okyanusa kadar çevreye %70 oranında katılımcı olan su, günümüzde git gide kirlenmektedir. Bu durumu dikkate alan ilgili kuruluş ve araştırmacılar su kirliliğini çevreye ve insan sağlığına zarar verebilecek oranda suya kanalizasyon, sanayi atığı ile diğer zararlı maddelerin karıştırılması olarak tanımlamaktadır. Suyun mikrobiyal kirlenmesi ise, sulara patojen mikro ve makro organizmaların karışması yoluyla meydana gelen bir kirlenme biçimi olup, özellikle insan ve hayvan sağlığını tehlikeye sokar. Kanalizasyon ve endüstrinin atık suları içerdiği toksik ağır metaller, deterjanlar ve patojen mikroorganizmalar nedeniyle çevre sağlığı için tehlikelidir. Atık suların içerdiği ağır metaller, kanalizasyon sularının kapsadığı patojen mikroorganizmalar çeşitli çevre sağlığı problemlerine yol açmaktadır.
Kirletici maddelerin ana kaynağı olan kanalizasyon suları, fabrika atıkları, evsel atıklar, otomobil yakıtları, madencilik işletme kalıntı ve atıkları ile tarımda kullanılan aşırı gübre ve ilaçların çevreye atılması sonucunda istenmeyen kimyasallar, zararlı gazlar, pestisidler, mikroorganizmalar, ağır metaller çevreyi oluşturan toprak, su ve hava içerisinde yerini almaktadır.
Bu atık maddelerden özellikle ağır metaller doğrudan atmosferik çökelme ile veya yağmurlar neticesinde oluşan erozyon ile akuatik ortama girmektedir. Ağır metaller çok düşük konsantrasyonla da bile plankton, akuatik (sucul) bitkiler, omurgasız hayvanlar ve insanlar da dahil olmak üzere diğer omurgalılar üzerinde zararlı etkilere sahiptir.
Ağır metaller yalnız insanların ekonomisini, üretimini, beslenmesini, rekreasyonunu etkilemez, aynı zamanda insanlık için büyük bir tehlike arz ederek, bütün ekosistemi olumsuz yönde etkilemektedir. Bu maddeler biyota (litosfer, atmosfer, hidrosfer) arasında devamlı çevrim halindedir. Ekolojik denge çok sayıda atık maddenin çevreye verilmesi ile bozulmaktadır.
Her yıl 12 milyon ton ağır metal çevreye yayılmaktadır. Bunlar çevreye dahil olduktan sonra solüsyon, presipitasyon, oksidasyon, redüksiyon, kompleks oluşumu ve adsorbsiyon gibi çeşitli süreçlerden geçerler. Ağır metaller okuatik ortamda iyon halinde bulunur ve tipik kirletici özelliktedirler. Ağır metaller akuatik çevrede çok kompleks olarak etki gösterirler. Organizmaların bu etkilere karşı yanıtı da çok karmaşıktır. Bir yandan bu ağır metaller iz elementi olarak birçok biyokimyasal fonksiyonlarda çok önemli roller oynamalarına karşılık, diğer yandan bunların eksikliği- fazlalığı halinde birçok hastalık ve bozukluklara neden olurlar.
Kalitesiz, yani kirli ağır metallerce yüklü endüstri ve kanalizasyon sularının sulama suyu olarak tarım arazilerinde kullanılmasıyla toprak, bitki ve yeraltı su rezervlerinde problemler ortaya çıkmaktadır. Toprakta 1 ppm’den fazla olan bor elementi domates ve asma gibi bor’a karşı hassas bitkilerde zararlıdır. Sulardaki 0,6 mg/lt (B) turunçgiller için zararlıdır. 1 mg/lt. (B) ise birçok ağacı kurutur. Kanalizasyon sularında çözülmüş halde toplam tuzların 1/3’ünü oluşturan klor iyonu ağaçların büyümesini sınırlandırır. Kayısı ve şeftalide yaprakları kurutarak öldürür. Kirli sulardaki litrede 50 mg.’dan fazla CU toprakta birikerek toksik etki yapar. Bu durum yaprak yanması ve tepeden köke kuruma olarak kendini gösterir.
Kirli sular, hayvanlarda deri ve kemik aktinomikozu, yavru atma, verem, tifo, paratifo, kolera, şarbon, veba, şap ve kuduz hastalıklarına neden olabilir.
Bitkilerde ise mozaik, siyah damarlılık, bakteriyel çürüklük, kök uru, leke ve sap, kök, yaprak çürüklüğü gibi hastalıklara yol açar.
Tarım alanlarının sulanmasında kullanılan kanalizasyon suları, tarım topraklarının patojen mantarlar ile kirlenmesine sebep olur. Sonuçta patojen mantarlar bitki, hayvan ve insanlara da çeşitli menfi etkiler oluşturur. Alternaria altennata mantarı yonca, kolza, bezelye, tütün, pancar gibi bitkilerin köklerinde çeşitli enfeksiyonlar yaparak bitkilerin gelişmesini gerileterek, kurumalarına sebep olurlar. Aynı mantar toprak ve bitki yoluyla bulaştığı hayvanların, özellikle atların mukozalarında çeşitli enfeksiyon ve hastalıklar oluşturabilmektedir. Protein, pektin ve kitin bozulmasındaki önemli etkinliği nedeniyle stachybetrrys atra mantarı yün ve saç gibi organik maddeleri hifleri ile delerek parçalayabilmekte, ayrıca misellerindeki endoksin maddesi nedeniyle bulaşmış olduğu sıcak kanlı hayvanların ve insanların mukozalarında iltihaplanmalara yol açabilmektedir.
Kanalizasyon suyunda bol miktarda bulunduğu bilinen cladosperium cladosperoides mantarı saç, üzerine bulaştığında saç, karbon ve protein kaynağı olarak kullanılabilmektedir. Bu özelliği sebebiyle sözkonusu mantar çeşitli yollarla bulaştığı insan ve hayvanlarda saç ve tüy dökülmesine neden olur. Atık su ve bunlarla sulanan topraklarda rastlanan diğer bir patojen aspergillüs fumigatus mantarıdır. Bu mantar ise insan ve hayvanlarda özellikle solunum yollarına yerleşerek aspergillosiz denilen hastalığa yol açmaktadır.
Mezbaha atık suları ile sulanan tarım topraklarının mantar dağılımı incelenmiş, sonuçta insan ve hayvanlarda çeşitli hastalıklara sebep olan kerotinofilik ve dermotofit türleri içine alan penicillium, ulucladium, trichoderme, chrysosperium, metarhizium, closladium, paeclomyces ve acremanium gibi çeşitli mantar türlerine rastlanmıştır.
Sulara karışan kanalizasyon kaynaklarının yani fekal kontaminasyonunun indikatörü esherichia coli’dir. Ortamda yüksek oranda bulunan coliform ve e.coli bakterileri o suda patojen organizmalarının varlığına işaret eder. Bulaşık sudan tifo, dizanteri, kolera, sarılık vb. mikrobiyal hastalıkların bulaşabileceğini gösterir.
Bugün bazı sağlık kuruluşlarının standartlarına göre; parklar, yol kenarlarındaki çim bitkileri ve süt sığırlarının otladığı çayır alanları için sulama sularının içerebileceği en yüksek coliform bakteri sayısı 100 ml. de 23 adet olarak sınırlandırılmıştır. Aynı kuruluşlar meyve ve sebzelerin sulanmasında kullanılan sulama sularının ortalama coliform bakteri sayısı 100 ml. de 2,2 dozunda belirlemiştir. Dünya Sağlık Teşkilatı (WHO) ise bu sınırı 100 coliform/100 ml. olarak almaktadır.
şehir atık suları mikroskobik organizmalar olan bakterileri içerir. Atık sularda bulunan salmonella, shigella, vibrio cholera gibi patojen bakteriler akuatik ortamlara bulaşabilirler.
Virüsler kirli yiyecek, kirli su tüketimi, kirli suda yüzme veya enfekte olmuş insanlarla temas gibi yollarla bulaşırlar. Evsel atıklardaki diğer bir mikroorganizma grubu ise protozoalardır. Bakterilerden daha büyük olan bu canlılar, kistler halinde hasta kişilerin dışkılarında bulunur. Bu kistler bir organizma dışında üreyememekle birlikte çevre şartlarına bağlı olarak aylar, hatta yıllarca yaşayabilirler.
Kanalizasyon sularındaki patojen ve sebep oldukları hastalıklar:
Patojenler Hastalıklar
Vibrio chlorea Kolera, parakolera
Salmonella typhi Tifo
Salmonella paratyphi Paratifo
Eschercia coli Barsak iltihabı
Shigella dysanteriae Dizanteri
Shigella fleksneri Paradizanteri
My cobacterium tuherclosiss Tüberküloz (verem)
Clastridium betulinum Gıda zehirlenmesi
Yersina enterocolation Barsak ve eklem iltihabı
Sonuç olarak; yeterli bir arıtım ve dezenfeksiyon işlemine tabi tutulmaksızın sulama amacıyla tarımda kullanılan kirli sulardaki patojen mikroorganizmalar önce toprak ve bitkiye daha sonra hayvan ve insanlara bulaşarak sağlık yönünden önemli sorunlar oluşturan kirlenmeye neden olmaktadır.
Tertemiz sularımız, bir damla bile olsa kirleticilerle kirletmemek için alıcı su ortamlarına bırakılan kanalizasyon ve endüstri atık suları arıtılmadan bu ortamlara verilmemeli ve tarımda kullanılmamalıdır. özellikle büyüme devresi kısa olan bitkiler kirli sularla sulanmamalıdır. Kanalizasyon suları terkedilmiş kuyu, çatlak veya fay yakınlarına boşaltılmamalıdır.
Facebook'ta Yayınla>