A-BAHÇENİN BAKIMI
Toprak işleme genel olarak, toprağın havalandırılması,yabancı ot mücadelesi, gübrelerin toprağa karıştırılması, nemin muhafaza edilmesi, kış yağışlarının faydasını artırmak, sulamadan sonra kaymak tabakasını kırmak, bazı zararlılarla mücadeleye yardımcı olmak amacıyla yapılan bir işlemdir.
Bu amaçlar gözönüne alındığı zaman toprak işleme lüzumlu bir uygulama olarak düşünülebilir. Ancak gelişen sulama teknikleri ve bitki besin maddelerinin suyla birlikte verilebilmesi,toprak işlemeyi bir zorunluluk olmaktan çıkarmıştır. Gene de klasik sistemlerin bir müddet daha devam edeceği düşünülerek,onlarla ilgili bazı esasların gözden geçirilmesi faydalı olacaktır.
Çiftçilerimizin çok büyük bir kısmı, eskiden beri “toprak işlemeli” tarımı benimsemiş ve uygulamıştır. Toprak işlemeli sistemde, sonbaharda yaprak dökümünden sonra bahçe pullukla sürülür. Bu sürümde amaç derin sürüm değil;yüzlek sürüm olmalıdır. Yaprak artıklarını toprağa karıştırmak ve kiraz sineği larvalarını öldürmek amacıyla önerilir bir işlemedir. İki- üç soklu ve derin batan pulluklarla değil de;dört- beş soklu ve az batan pulluklarla yapılmalıdır. Traktör sürücüsü devamlı derinliği kontrol etmeli; işleme derinliği 10- 12 cm’yi geçmemelidir. Bu sürümle beraber ,ihtiyaç varsa fosforlu gübreler ile ahır gübresi de verilmelidir.
Sürümün hep yüzlek önerilmesinin sebebi, kiraz köklerinin derin sürümden rahatsız olmalarından dolayıdır. Orta bünyeli bir toprakta, köklerin aktif kısmı 20 cm. derinliktedir. Dikim derin yapılmışsa bile, (kökler boğulmadıysa) zamanla kökler rahat oksijen alabilmek için, bu yüksekliğe yönelirler. Derin sürüme tepki, tepe dallarda erken yaprak dökümü, solgunluk, seyrek ve küçük yaprak, kalitesiz meyveler şeklinde kendini gösterir.
Toprak işlemeli sistemde, ihtiyaç duyulan azotlu gübrenin yarısı ile, potasyumlu gübre uygulaması ile beraber,ilkbaharda ikinci toprak işlemesi yapılır. “geyik dönemi” dediğimiz, çiçeklerin dökülüp de meyvenin görüldüğü dönemde de azotun diğer kısmı verilerek; sulama düzeni kurulur. Daha sonra yabancı ot kontrolü ve sulama sonrası kaymak kırma amacıyla toprak işlemeler yapılır.
Toprak işleme aletleri seçimi önemlidir. Sonbahar işlemesi için çoklu- az batan pulluklar veya disk-harrow kullanılabilir. Bahar ve yaz işlemelerinde; disk-harrow veya pulluk tabanı oluşturmayan, yüzlek işlemeye uygun, çelik pimli rotawatörler kullanılabilir.
Başlangıç yıllarında, bahçeyi çok temiz tutmaya çalışmak aslında bazı yönlerden sakıncalar yaratır. Birinci sakıncası,ağaçların aletlerle yaralanmasıdır. İkinci sakıncası ise, güneşin radyasyon etkisidir. Radyasyon etkisi özellikle kumlu veya güneş ışığını yansıtan topraklarda daha fazla problemdir. “Güney-batı yanığı” diyebileceğimiz, kabuk ve gövde yaralanmalarını artırır. Bu yüzden bitkiyle rekabet etmeyecek şekildeki otluluk bir problem sayılmamalıdır. Ot mücadelesi için toprak işleme yerine otların biçilerek, toprak yüzeyinde bırakılması daha iyi bir uygulamadır.
Son yıllarda, modern sulama sistemlerinin kullanılmasıyla “işlemesiz tarım” gündeme gelmiştir. Bu konu sulama bölümünde genişçe anlatılacaktır. Ancak maliyetlerin azaltılması,işgücü kullanımının azaltılması, kaliteli ürün elde edilmesi için gerekli olan modern sistemlere,kiraz çiftçileri süratle geçmelidir. Bu taktirde toprak işleme sadece kiraz sineği larvaları için gerekli olmakta, bu konu ise ilaçlamayla halledilebilmektedir.
2- ARA TARIMI
Geleneksel kiraz tarımında,aralık ve mesafeler fazla; verim de geç başladığı için çiftçiler ara tarımı yapmak arzusunda idiler. Pek çok yerde pancar ve fasulye ekilmekteydi. Bazı bahçelerde ise elma, şeftali gibi ağaçlar dikilmekteydi. Bu durumda kirazın su ve besin istekleri, terbiyesi aksamakta idi. Modern meyvecilikte ise,zaten dikim sık yapıldığı için, araya başka bir meyve ağacının dikilmesi yakışıksızdır. Hedef bir an önce istenilen terbiye sistemini oturtmak ve verim almak olduğu için; bunu geciktirecek uygulamalardan kaçınmak gerekir. Ancak çiftçinin başka bahçesi yoksa ve mecburen ara tarımı yapacaksa, esas bitkinin kiraz olduğu ve bütün uygulamaların kiraza göre yapılacağı unutulmamalıdır.
GÜBRELEME
Gübreler ve gübreleme, başlı başına çok geniş bir konu olduğu için, bu kısımda kirazlara ilişkin açıklamalar verilmeye çalışılacaktır. Ancak bazı konular genel olduğu için onlara da sınırlı olarak yer verilecektir.
Gübreleme; genel olarak eksikliği duyulan maddelerin bitkilere verilmesidir. Tanımdan da anlaşılacağı gibi sadece toprak uygulamaları değil,yapraktan yapılacak uygulamalar da gübrelemedir.
Gübrelemenin istenilen etkiyi göstermesi için, bazı kurallara uyulması gerekir:
- Kullanılacak gübre amaca uygun olmalıdır
- Bitkinin ihtiyacı kadar gübre verilmelidir.
- Gübre usulüne uygun verilmelidir.
- Gübre uygun zamanda verilmelidir.
Gübreler organik ve suni gübreler olmak üzere iki grupta incelenebilirler. Pratikte en kolay bulunan ve uygulanan organik gübre ahır gübresidir. Ahır gübresinin yanısıra ticari isim ve ambalajlarla satılan bazı organik kökenli materyaller de önerilen şekilde kullanıldıklarında faydalıdır. Kümes hayvanlarının gübreleri ile ahır gübreleri yanmamış (olgunlaşmamış ) olduklarında faydadan çok zarar verirler. Hazır yanmış ahır gübresi bulunamıyorsa, çiftçi tarafından yakılmalı, yakıldıktan sonra toprağa verilmelidir.
Ahır gübresinin olgunlaştırılmasında her çiftçinin veya bölgenin belli alışkanlıkları olmakla beraber, genellikle açıkta yığın halinde bekletilmektedir. Bu ideal bir olgunlaştırma değildir. En güzeli bahçenin uygun bir yerinde , briket veya taş duvarla basit bir gübre olgunlaştırma yeri yapılmasıdır. Böyle bir yer yapılabilirse, en altına sap-saman veya otlar serilir. Bunun üzerine bir römork ahır gübresi yayılarak sıkıştırılır. Gübre çok kuru ise nemlendirilir. Ahır gübresinin üzerine her römork için 50 kg. triple süper fosfat ile 50 kg. Amonyum Sülfat serpiştirilir. Daha sonra ikinci römork dökülür, düzlenir ve sıkıştırılır. Üzerine tekrar triple süper fosfat ve amonyum sülfat serpilir. Böylece kolay yüklenip boşaltılacak yüksekliğe kadar tabakalar halinde yığın oluşturulur. En üstüne naylon örtü örtülerek bastırılır. Böylece birkaç ay içerisinde hem zenginleştirilmiş, hem de olgunlaştırılmış ahır gübresi elde edilmiş olur. Bölgesel tarım kuruluşlarıyla görüşülerek eksikliği duyulan, (toprağa göre ) demir sülfat veya kireç gibi diğer maddeler de gübreye ilave edilebilir.
Sadece ahır gübresi verilmesi yeterli ve dengeli bir besleme sağlamaz. Bu yüzden, eksik maddelerin yeterince verilebilmesi amacıyla,toprak ve yaprak örnekleri alınarak, değerlendirilme raporuna göre gübreleme yapılmalıdır.
Kirazlarda kimyasal gübreleme titizlik isteyen bir konudur. Toprak ve yaprak analizleriyle beraber, çiftçinin gözlemleri de önemlidir. Sadece bitki gelişmesinin teşvik edilmesine yönelik bir gübreleme, gençlik kısırlığı dönemini uzatarak, azman fakat verimsiz bahçeler meydana getirir. Gübrelemede azot- fosfor- potasyum dengesinin iyi kurulması gerekir. Bu dengenin kurulması,verime yatmada oldukça nazlı davranan kirazlar için diğer meyvelerden daha önemlidir.
Ülkemizde yaygın olarak bulunan ve kullanılan gübreler ile bazı özelliklerini kısaca açıklamak faydalı olacaktır.
A- AZOTLU GÜBRELER
1 – Amonyum sülfat :
Toprak pH’ının 7’den yüksek olduğu topraklarda kullanılması daha uygundur. Çiftçiler tarafından “ şeker gübre “ olarak adlandırılır. Değişik renklerde olması değerini etkilemez. Nem alarak topaklaşması azdır. Bu yüzden depolanması ve kullanılması kolaydır. Yoğun olarak kiraz yetiştirilen bölgelerimizden, Kemalpaşa'nın büyük bir kısmı hariç tutulursa, Honaz, Uluborlu, Dereçine, Sultandağı ve Akşehir'de genellikle pH yüksektir. Böyle arazilerde ısrarla Amonyum sülfat kullanmaya devam edilmesi faydalı olacaktır. İçerisinde % 21 civarında azot vardır.
2 – Amonyum nitrat :
Toprak pH’ı 7’den düşükse kullanılması uygundur . Nem alınca topaklaşır. Bu yüzden ambalajının delinip yırtılmamasına özen gösterilmelidir. Depolarken istif yüksekliği 6-8 torbadan fazla olmamalı ve yanıcı- yakıcı maddelerden uzak tutulmalıdır. % 26 civarında azot ihtiva eder.
3– Üre :
Bünyesinde fazla azot ihtiva eden bir gübredir. Bitki ihtiyacı fazla bile olsa bir kerede dekara 20 kg.dan fazla kullanılmamalıdır. İhtiyaç daha fazlaysa 2-3 kerede bölünerek kullanılmalıdır. Toprak nemi yeterliyken kullanılıp, hemen toprağa karıştırılmalıdır. Yüzeye serpilip bırakıldığında elverişliliği azalır. Geç dönemlerde yapılacak gübrelemelerde , üre yerine diğer azotlu gübrelerin kullanılması daha uygundur. % 46 azot taşır.
B- FOSFORLU GÜBRELER
Süper fosfat veya Triple süperfosfat adıyla bildiğimiz gübrelerdir. Triple süper fosfatta % 43-46 civarında fosfor bulunur. Çözünürlüğü azdır. Bu yüzden sonbaharda veya erken ilkbaharda kök derinliğine verilir. Çizi, ocak,bant şekillerinde verilebilir. Genellikle 2-3 yılda bir verilmesi önerilirse de en uygunu analizlerle ihtiyacı belirleyip, ona göre gübreleme yapmaktır. Ahır gübresi yakılacaksa daha önce anlatıldığı gibi fosforlu gübre ahır gübresiyle karıştırılabilir.
C- POTASYUMLU GÜBRELER
Eskiden topraklarımız potasyumca zengin sayılır ve potasyumlu gübrelerin kullanılması pek önerilmezdi. Ancak teknik uygulamaların yoğunlaşması,yüksek verimli çeşitlerin üretiminin artması,kalitenin ön plana çıkmasıyla, potasyum kullanımı da artmıştır. Potasyumlu gübreler Potasyum sülfat ve Potasyum nitrat formlarında yaygın olarak üretilmektedir. Potasyum gübrelemesinin de analizlere göre yapılması gerekir.
D- KOMPOZE GÜBRELER
Meyvecilikte 15-15-15 ; 20-20-20 ; 15-15-0 ; 20-20-0 ; 18-46 (DAP ) gibi kompoze gübreler kullanılmaktadır. Bu rakamlardan ilk sıradaki, gübredeki azot miktarını, ikinci sıradaki fosfor miktarını, üçüncü sıradaki de potasyum miktarını belirtir. Mesela ; 15-15-15 ‘in 100 kilosunun içinde 15 Kg. Azot, 15 Kg. fosfor, 15 Kg. potasyum vardır. 15-15-0 ‘ın 100 kilosunda ise 15 Kg. azot, 15 Kg. fosfor vardır ve potasyum yoktur.
Bazı çiftçilerimiz, kompoze gübre kullandıklarında ideal bir gübreleme yaptıklarını düşünerek, başkaca bitki besin elementi kullanmayı gereksiz görürler. Oysa toprak tipi,bitki çeşidi, bitkinin yaşı, sulama durumu gibi faktörler gübrelemeye doğrudan etki ederler. Sadece kompoze gübre kullanılması yetersiz olabileceği gibi, bazı elementler de toprak istemediği halde kullanılmış olabilirler. En doğrusu analizlere dayalı gübreleme yapılmasıdır.
Diamonyum fosfat da ( D.A.P. ) kompoze bir gübredir. 100 Kg.ında 18 Kg. azot ve 46 Kg. fosfor vardır. Bu gübre kullanılacaksa, ihtiyaç duyulan fosfora göre miktar hesaplanır. Eksik kalan azot daha sonraki uygulamalarla tamamlanır.
TOPRAK öRNEĞİ ALINMASI
Bahçe tesis edilmeden önce, toprağın genel yapısı ve dikimden önce yapılabilecek toprak ıslah çalışmalarının bilinmesi amacıyla, 0-30 cm. 30-60 cm. 60-90 cm. derinliklerden toprak örneği alınarak analiz yaptırılır. Toprak burgusu varsa bu iş kolaylıkla yapılır. Toprak burgusu edinilemiyorsa zor da olsa bel ve kürek yardımıyla da yapılabilir. Zorluğu yanında bel ve kürekle yapılmasının toprağı tanıma bakımından bazı faydaları da vardır. Arazide birbirinden farklı yerler varsa, her farklı yer veya bölüm farklı bir tarlaymış gibi düşünülerek ayrı örnekler alınır.
Arazi üzerinde değişik noktalar düz bir hat teşkil etmeyecek şekilde belirlenir. Bu noktalar; yol kenarı, gübre yığma yeri, taş veya kaya dibi, ağaç altı, harman yeri, hayvan yatağı, su göllenen çukurlar, ot-sap-saman yığma ve yakma yeri olmamalıdır. Araziyi iyi temsil eden yerler olmalıdır.
Belirlenen noktalarda “ V “ şeklinde çukurlar açılır. 3 adet temiz bez torba veya kova bulundurulur. Torba veya kovalara , hangi derinliği temsil ediyorsa işaret konulur. Çukurun kenarından 3-4 cm. kalınlığında dilimler halinde, 0-30 cm.den bir dilim alınarak birinci torbaya ( veya kovaya ), 30-60 cm.den bir dilim alınarak ikinci torbaya, 60-90 cm.den bir dilim alınarak üçüncü torbaya dökülür. İkinci çukurdan da gene aynı şekilde 0-30 cm.den alınan toprak birinci torbaya, 30-60 cm.’den alınan toprak ikinci torbaya, 60-90 cm.’den alınan toprak üçüncü torbaya konulur. Bu şekilde 10 civarında çukurdan 30 civarında örnek alınmış olur. İşlem sonunda 0-30 cm. toprakları bir kapta; 30-60 cm. toprakları bir kapta; 60-90 cm. toprakları bir kapta toplanmış olacaktır. Daha sonra her kaptaki toprak kendi kendine iyice karıştırılır. İçerisindeki taş,dal, kök vb. şeyler temizlenerek 1 kg. civarında toprak bez bir torbaya konulur. Böylece üç derinlik için üç ayrı bez torbalı (Torbalarda derinlikler yazılmış olacaktır. ) örnek elde edilmiş olur.
Her torba için iki adet etiket hazırlanır. Etiketin birisi bez torbanın içine konulur. Diğeri ise torbanın ağzına bağlanır. Etikette il, ilçe, köy ve mevki adı, çiftçinin adı- soyadı,alındığı tarih,alındığı derinlik, geçen yıl hangi bitkinin ekildiği, gelecek yıl ne ekilip- dikileceği yazılmalıdır. Bu şekilde ikişer etiketli üç adet bez torba doğrudan toprak tahlil laboratuarına veya tarım bakanlığı il veya ilçe müdürlüğüne ulaştırılır. Analiz sonucu önerilerine göre toprak dikime hazırlanır. Toprak burgusu kullanıldığında da yapılacak işlemler aynı, ancak daha kolay ve pratiktir.
Daha sonraki yıllarda, belli bir problem yoksa, sadece yüzey ( 0-20 cm. ) örnekleri alınarak analiz yaptırılması , gübreleme için yeterlidir. Yüzey örnekleri alınırken de gene özellikli yerlerden örnek alınmaz. “V” şeklinde bir çukur açılarak, “V” ‘ nin kenarından 3-4 cm. kalınlığında bir dilim toprak alınır. 10 civarında noktadan alınan bu dilimler bir kova veya torbada biriktirilir. Sonra iyice karıştırılarak, taş, ot, kök vb. ayıklanır. 1 kg. kadarı bez bir torbaya konularak daha önce anlatıldığı gibi etiketlenir ve laboratuara teslim edilir.
YAPRAK öRNEĞİ ALINMASI
Yaprak örnekleri alınırken de, özellikleri bakımından farklı olan yerler farklı bahçelermiş gibi düşünülerek örnek alınır. Yapraklardaki besin elementleri, çeşide, ağacın yaşına,anaca, mevsime, yaprağın alındığı yere göre değişiklik gösterir. En uygun yaprak örneği alma zamanı, tam çiçeklenmeden itibaren 2-3 ay arasındaki zamandır.
Ağacın iyi güneşlenen omuz hizasındaki uç sürgünlerin orta yaprakları sapıyla birlikte alınır. Düz bir hat teşkil etmeyecek şekilde ağaçlar seçilir. Her ağacın dört yönünden birer yaprak alınır. Bu şekilde 20-25 ağaçtan 100 civarında yaprak alınır. Toplanan yapraklar bez veya kağıt torbalara konularak bekletilmeden laboratuara götürülür. Eğer hemen götürülemeyecekse buzdolabında veya buz kabında muhafaza edilerek pörsümeleri önlenir.
KULLANILACAK GÜBRE MİKTARI
Kullanılacak gübre miktarına pek çok faktör etki eder. Bu yüzden basmakalıp bir miktar önerisi pek anlam ifade etmez. Gübre miktarına etki eden önemli faktörler şöyle özetlenebilir :
- Toprağın yapısı
- Bitkilerin yaşı
- Sulama miktarı ve sulama şekli
- Bitkilerin verim miktarı
- Anacın cinsi
- Bitkilerin genel gelişme ve kondisyonları
- Ahır gübresi verilip verilmediği
- Pazarın istekleri
Gibi faktörler verilecek gübre miktarlarını etkileyen önemli faktörlerdir. Analiz sonucuna dayanmayan bütün gübreleme önerileri, eksikliklerin giderilmesi konusunda yetersizdir. Ancak, bitki gelişimi çok dikkatli gözlenerek, aksaklıklara nelerin sebep olacağı tahmin edilebilir.
Bitki gelişiminde genel bir yetersizlik ve zayıflık, yetersiz azot ve sulamayı akla getirir. Bitki gelişiminin hangi hallerde yetersiz sayılabileceği konusu karmaşık bir konu olmakla beraber, bazı genel kabullerde birleşmek daha pratik olabilir. Gübreleme, sulama, budama ve toprak özellikleriyle çok değişse de; bir yıllık sürgünlerin uzunluğu bazı fikirler verir. Meyveye yatmamış ağaçlarda 60-90 cm. arasında olan sürgünler gelişmenin gayet olumlu seyrettiğini gösterir. 90 cm.den daha fazla gelişen sürgünler, ağacın gereksiz yere fazla azotla beslendiğini ve fazla sulandığını belirtir. Bu aşırı gelişme, aslında gurur duyulacak bir üstünlük değildir. Azman gelişme “ Gençlik kısırlığı “ dönemini uzatarak, kirazların çok geç verime yatmalarına sebep olur. Genç bitkilerde yıllık sürgün uzunluğu 60 cm. den daha kısa ise, bitki yeterince azot almıyor veya sulanamıyor demektir. Bu verilen ölçüler kesin rakamlar olmayıp; genel bir fikir vermesi bakımından verilmiştir.
Verimdeki ağaçlarda ise 40 cm. ile 60 cm. arasındaki sürgün uzunlukları yeterli sayılabilir. 40 cm.’ den daha kısa sürgünler çoksa yeterli gübreleme ve sulama yapılamıyor denilebilir.
Dikim yılından itibaren, ağaçları hem erken verime yatırmak, hem de kaliteli ve bol ürün almak için düzenli bir gübreleme programı oluşturulmalıdır. İyi bir program sadece verilecek gübre miktarları demek değildir. Birinci yıl bitkide yeterli sayıda ve yeterli büyümeye sahip sürgünler elde etmek çok önemlidir. Birinci yıl bu sürgünlerin elde edilememesi, ileri ki birkaç yılın verimsiz olarak kaybedilmesi demektir. Modern kiraz yetiştiriciliğinde amaç, biran önce verim almaktır. Bunu sağlamanın iki yolundan birisi, ağaca birinci yıl bol sürgün verdirecek şekilde gübre verilmesi; diğeri de yaz budamaları ile ağacı terbiye etmektir. Kalem aşılarında anaç birkaç yaşlı olduğu için, genellikle gelişme yeterlidir. Ancak aşılı- standart fidan dikimlerinde, tedbirsiz davranılırsa,gelişme yetersizlikleri olmaktadır. Bu konuda denge çok önem taşır. Bitki ne zayıf ve sürgünsüz kalmalı; ne de çok aşırı azmanlaştırılmalıdır. Ayrıca iyi gelişme, budama bahsinde daha geniş anlatılacağı gibi, mutlaka yaz budamalarıyla terbiye edilmelidir.
Çiftçilere genel bir ölçü vermesi amacıyla, bitki gözlemleriyle ilgili bazı açıklamalar faydalı olabilir. Bitki gelişmesi, büyümesi, meyve iriliğinin az olması, yaprakların küçük ve iştahsız olması bibi görüntüler azot azlığı ile ilgili olabilir. Dölleyici çeşitler mevcut, iklim şartları uygun, arı faaliyeti var; ancak çiçek gözü oluşumu ve meyve tutumu az ise, fosfor alımıyla ilgili problem akla gelebilir. Meyve iriliği, miktarı, ağaç gelişmesi normal; ancak meyve yumuşak, narin kabuklu, tatsız ve dayanıksız ise potasyum ile ilgili yetersizlik düşünülebilir.
Bu anlatılanların ışığında, “En doğru gübreleme, mutlaka analizle belirlenir” prensibini de unutmadan, bazı ortalama değerler önermek gerekirse; verimli ve orta yaştaki bir ağaca, her yıl, 2-3 kg. Amonyum sülfat; 1 kg. civarında Triple süper fosfat; 1 kg. Potasyum sülfat verilebilir. önerilen rakamlar gene de kesin miktar olarak kabul edilemezler. Bitkinin gücü, yıllık toplam verimi, toprak tipi, sulama durumu, budama şekli ve şiddeti, piyasanın istekleri gibi faktörler, güre miktarlarını etkilerler. Fosforlu gübrelerin, her yıl veya birkaç yılda bir verilmesi toprak tipi ile çok ilişkili olduğu için, bu konuda, her yıl mı verilmeli veya birkaç yılda bir verilse de olur mu sorusu peşin hükümle cevaplanamaz.
Gençlik döneminde ise, bitki gelişimi çok iyi takip edilmeli, bitki ne zayıf kalmalı, ne de azmanlaşmalıdır. Bitki başına 100-300 gr. Amonyum sülfat; 100-200 gr. Triple süperfosfat; 100-200 gr. Potasyum sülfat ve yeteri kadar, yanmış olmak kaydıyla ahır gübresi kullanılabilir.
GÜBRELEMEDE ZAMANLAMA
Son yıllarda çözünürlüğü ve elverişliliği yüksek formlarda gübrelerin üretilmesi ve mini sprink- damlama sulama sistemlerinin kullanılmasının yaygınlaşması ile birlikte, gübre uygulama teknik ve zamanları da değişikliğe uğramaktadır. Modern sulama teknikleri ile sıvı veya suda tamamen eriyebilir gübreler yaygınlaşmış ve çiftçilerin kullanımına sunulmuştur. Bu yeniliklerden faydalanılması, elbette çiftçilerimize önemli faydalar ve kolaylıklar sağlayacaktır.
Ancak henüz çiftçilerimizin çoğu, bu modern sistemlere sahip değildir. Bu yüzden klasik usullerle gübreleme yapmaktadırlar. Gübreleme uygulaması henüz bahçe kurulmadan önce başlatılabilir. Bahçe kurulacak arazide, toprak hazırlıklarının bitiminde, son pullukla işlemeden hemen önce “Depo gübrelemesi “ şeklinde gübreleme yapılabilir. Bu uygulamada dekara 2-3 ton yanmış ahır gübresi, 50 kg. civarında Triple süperfosfat verilerek pullukla karıştırılır. Azotlu gübre ise dikim esnasında, dikim toprağına bitki başına 100 gramı geçmeyecek şekilde karıştırılarak uygulanabilir. Dikim yılında bitki gelişmesi yetersizse, daha sonra gene 100 gramı geçmeyecek şekilde 2-3 defa daha azotlu gübre verilebilir.
Daha sonraki yıllarda yapılacak uygulamalarda gene analize dayalı olarak; gerekli fosfor ve potasyum uygulamaları sonbaharda veya erken ilkbaharda, azot uygulamaları ise erken ilkbaharda birinci dilim-çiçek dökümünden sonra ikinci dilim ve- hasattan hemen sonra üçüncü dilim olarak uygulanır. Fosforlu ve potasyumlu gübrelerin verilme zamanları toprak tipi ve diğer toprak uygulamalarıyla çok ilişkili olduğu için, sonbaharda mı veya erken ilkbaharda mı verilmesinin uygun olacağı, bölgesel tarım kuruluşlarının daha doğru karar verebileceği bir konudur. Kaldı ki yeni gübre formülleriyle, bu tartışmalar artık önemini kaybetmektedir. Çünkü,eksikliği hissedildiğinde hemen uygulanabilen formlar giderek yaygınlaşmaktadır.
Yukarıda anlatılanlar, zaten çoğu çiftçinin bildiği şeylerin özetlenmesidir. Ancak farklı olarak hasattan hemen sonra da bir dilim azotlu gübre uygulaması önerilmiştir. Bu öneri, Hasatta örselenmiş bitkilerin dinçleştirilmesi, gelecek yılın çiçek gözlerinin daha iyi gelişmesi,hasattan sonraki uzun gelişme döneminde bitkinin gelişmesini sürdürmesi bakımından önemlidir. Bu gübreleme, hasatta yaralanan veya değişik sebeplerle kesilmesi gereken dalların temizliğinden hemen sonra, sulamayla birleştirilerek yapılırsa, ağaçlar hasattaki stresi çabucak atlatarak, sonbahara kadar sağlıklı olarak gelişmelerini sürdürürler.
Gübreleme konusunda çok karşılaşılan sorulardan birisi de yaprak gübreleri ile ilgili olan sorulardır. Yaprak gübreleri, güvenilir olmaları şartıyla modern tarımın vazgeçilmez girdileri arasında yerlerini almışlardır. Kiraz yetiştiricileri de, güvenilir yaprak gübrelerini gönül rahatlığıyla kullanabilirler. Ancak; rastgele değil, gene yaprak ve toprak analizleriyle eksikliği belirlenen maddeleri içerenleri ve gerektiği kadar kullanmalıdırlar.
SULAMA
Kirazda sulama, fidan dikimindeki “cansuyu “ ile başlar. Dikim ilkbaharda da yapılsa; sonbaharda da yapılsa cansuyu faydalıdır. Başlangıçtaki 1-2 yıl toprak işlemeyle kurulacak sulama düzeni pek önemli değildir. Çiftçi kendisine kolay gelecek bir usülle bahçesini sulayabilir.
Kirazın nasıl bir sulamadan hoşlandığının bilinmesi, çiftçinin sulama düzenini kurması bakımından önemlidir. Ülkemizdeki ilkbahar yağmurları genellikle “ ben “ dönemi öncesine kadar toprağı nemli tutmaya yeterlidir. Ancak kurak giden yıllarda çiçeklenme esnasında toprağın yeterince nemli olması sağlanmalıdır.
Kirazlar kuru toprak ve havadan hoşlanmazlar. Buna karşılık topraktaki aşırı suyu da sevmezler. Bu yüzden ne toprak kupkuru kalmalı; ne de çamur haline getirilmelidir. Bu açıklamadan anlaşılacağı gibi salma sulama, özellikle göllendire göllendire sulama hiç uygun değildir. En uygunu damla sulama veya mini sprinkle sulamadır. İhracata uygun irilik ve kalitede üretim arzulandığında, damlama veya mini sprink gerekli bir yatırımdır. Çiftçi bu sistemleri kuramıyorsa, bazı tedbirlerle kontrollü sulama yapmak zorundadır. Sulama esnasında ve sonrasında köklerin oksijensiz kalması önlenmelidir. Ben döneminden itibaren, hasada 4-5 gün kalıncaya kadar kirazlar susuz kalmamalıdır. Bu dönemde toprak devamlı olarak hafifçe nemli tutulabilirse, mükemmel irilik ve kalite elde edilir.
Yetişkin ağaçlarda sulama yapılırken, kök boğazı çevresi sulanmamalıdır. Sulama düzeni oluşturulurken, bitki gövdesinden 2-3 metre dışarıdan setler yapılır. Çiftçilerimizin çoğu, zaten setleri bu şekilde hazırlamaktadır. Bu setlerin içi değil dışı sulanmalıdır. Çünkü etkili kök dağılma alanı gövdede değil, taç izdüşümündedir. Gübreleme ve sulamanın taç izdüşümüne yapılması, hem kök yayılmasını teşvik eder, hem de kök boğazını mantari hastalıklardan korur. Zaten hemen gövdenin dibinin sulanıp gübrelenmesi ile ,verilenlerden doğru dürüst randıman da alınamaz.
Ağır topraklarda verilecek su miktarı ve sulama aralıkları daha fazla önem taşır. Böyle bahçelerde verilecek su miktarı az ve sulama aralıkları daha uzun olmalıdır. önerilen sulama sistemleri kurulamıyorsa; tavaların boyunun çok kısa tutulması ve göllenmeden suyun öbür tavaya geçirilmesi önerilebilir. Ağır topraklarda fazla su kloroza ( sararma ) sebep olur. Anaç idris ise daha az su isteyeceği düşünülmelidir. Sulamadan sonra çok yüzlek olarak toprak işlemesi yapılmalıdır.
Bazen hasattan hemen önce bol ve üstüste sulamalarla meyve iriliğinin artacağı düşünülmektedir. Bu düşünce kısmen doğru olmakla beraber, meyve eti sertliğini ve tadı olumsuz etkilediği gibi, ağaç sağlığı açısından da sakıncalıdır.
Hasattan sonra da kirazların sulanmaya ihtiyacı vardır. Çünkü çiçek gözleri oluşmuştur ve yaz boyunca bunlar gelişecektir. Yeni sürgünler gelişmeye devam edecektir ve bitki su tüketecektir. Bu yüzden hasattan sonra kirazlar su stresi çekmemelidir. Gelecek yılın ürün miktarını en çok etkileyen faktörlerin başında bu konu gelmektedir. Bu yüzden ihmal edilmemelidir.
Bazı yıllarda yaz çok kurak gittiği gibi, sonbahar yağışları da gecikebilmektedir. Uzun bir kurak dönem yaşanmışsa, sonbahar yağışları da yağmamışsa, sonbaharda hafif bir sulama yapılması faydalıdır. Ancak bu sulama miktar ve süre olarak fazla olmamalıdır. Ender olarak gerekli olan sonbahar sulaması, toprak işleme öncesi tav suyu gibi de uygulanabilir. Sulanıp, fosforlu gübre uygulanır ve yüzlek sürüm yapılabilir.
Gene ender olmakla beraber, bazen de kış çok kurak gidebilir. Bu durumda da hafif bir erken ilkbahar sulaması yapılabilir. Ancak bu sulamalar temel bir sulama olmayıp , hafif sulamalardır.
BUDAMA
Budama konusunun açıklanmasından önce” gençlik kısırlığı “ ve “ fizyolojik denge “ kavramlarının bilinmesinde fayda vardır.
Gençlik Kısırlığı : Bitkilerde su ve besin elementleri kökler tarafından bünyeye alınır. Yapraklar ise karbonhidratları sentezler ve bazı hormonların meydana gelmesini sağlarlar. Genç bitkilerde anaç ve çeşide bağlı olmakla birlikte, köklerden alınan besin maddeleri oranı ( özellikle azot ) ,yapraklarda sentezlenene göre fazladır. Bu yüzden bol ve kuvvetli sürgünler oluşur, ancak çiçek gözü oluşumu henüz yoktur. Bitkinin meyvesiz olarak bu şekilde gümrah geliştiği yıllara “Gençlik Kısırlığı Dönemi” denir. Bu dönem kirazlarda diğer meyvelerin çoğundan daha uzundur.
Fizyolojik Denge : Basit anlamda bitkilerde beslenme fizyolojisi toprak üstü (taç) ve toprakaltı (kök) organlar tarafından yönlendirilir. Yapraklar karbonhidratları bitkiye kazandırırken, kökler madensel maddeleri ( özellikle azotu) alırlar. Kökler tarafından alınan azot ( N ) , yapraklar tarafından sentezlenen karbonhidratlardan ( CH ) fazlaysa, bitkide bol sürgün ve odungözü oluşur. Yapraklarda sentezlenen karbonhidrat fazlaysa bol çiçekgözü oluşur. İkisi dengedeyse , fizyolojik denge kurulmuştur.
Ağaçlar için yapılan her şey fizyolojik dengenin daha erken sağlanması, bu ahenk ve dengenin mümkün olduğu kadar uzunca sürdürülmesi amacına yöneliktir.
Budama da genel anlamda bu amacın gerçekleşmesi için yapılan çabaların en önemlilerinden birisidir. Işık yoğunluğunu artırmak amacıyla düzenli, kuvvetli ve dengeli taç oluşturmak, asimilasyonu artırmak amacıyla bazı dalları uzun bırakmak veya hiç kesmemek dar açıları genişletmek, zayıf büyüyen dalların açılarını daraltmak, fazla dalların bir kısmını seyreltmek, diğer dalları eğmek-bükmek fizyolojik denge kurulmasını hızlandıracak tedbirler olarak uygulanabilir.
Sürgün oluşumunun azaldığı ileri dönemlerde ise, dalları kısa kesmek, açıları genişlemiş dalların açılarını düzeltmek, meyve gözü ve dal seyreltmesi yapmak, düzenli azotlu gübre kullanmak gerekebilir.
Budama, meyve ağaçlarının düzgün ve kuvvetli bir taç oluşturmalarını sağlamak, verim çağında uzun kalmalarını temin etmek, kuvvetten düşmüş ağaçları yeniden güçlendirerek bir süre daha yüksek kaliteli meyve vermelerini sağlamaktır.
Budamanın Amaçları :
1- Ağacı en kısa zamanda ürün vermeye başlatmak ve onları uzun süre verimde tutmak, yani fizyolojik dengeyi kısa zamanda oluşturmak ve bunu uzun süre korumak.
2- Gövde üzerinde ana dalların sayılarını ve dağılışlarını düzenleyerek, ağacın sağlam, düzenli ve dengeli bir taç oluşturmasını sağlamak
3- Ağaçların bakımını, meyvelerin toplanmasını,hastalık ve zararlılarla savaş vb.teknik işlerin uygulanmasını kolaylaştırmak
4- Kurumuş, hastalıklı, ekolojik ve mekanik etkilerle zararlanmış, kırılmış dallar ile birbiri üzerine binmiş ya da zayıf, dar açılı dalları kesmek.
5- Karbon asimilasyonunu artırmak amacıyla ışığın ağacın iç kısımlarına daha iyi girmesini sağlamak ve yaprak yüzeyini artırmak
6- Meyvelerin kalitelerini iyileştirmek şeklinde özetlenebilir.
Ekoloji, genel bakım uygulamaları,çeşit,anaç vb. faktörlere göre değişmekle beraber, budamada teknik anlamda bazı kurallara uyulması gerekir. Bu teknik kurallar aşağıdaki gibi özetlenebilir.
Budamanın teknik esasları:
1- Fizyolojik denge budamada mutlaka dikkate alınmalıdır. Matematiksel bir ölçü olmamakla beraber, bir yıllık sürgün boyu, ağacın verimi ve fizyolojik denge hakkında bir fikir verebilir. Yetişkin bir ağaçta yıllık sürgün uzunluğu 40 – 60 cm. uzunluğundaysa yeterli görülmelidir. Bu ortalama bir ölçüdür. 40 cm’den kısa sürgünlerin fazlalığı su ve azot uygulamalarının yetersizliğini düşündürür. 60 cm.’den uzun sürgünlerin çokluğu ise su ve azot uygulamalarının fazla yapıldığını düşündürür. Gençlik döneminde aşırı azmanlaştırılmış ağaçların budamayla kontrol edilmesi zor olduğu gibi gençlik kısırlığı da lüzumsuz yere uzatılmış olur.
Sağlıklı fidanlarla kurulmuş, tepe kesimi usülünce yapılmış, dengeli bir taç oluşturulmuş bahçelerde, dördüncü yıldan itibaren verim alınmalı, yedinci yıldan itibaren ciddi gelir sağlanmalı, on üçüncü yıldan itibaren artık bahçenin sabit bir verimi olmalıdır. Ağaçlar bu ölçüler içinde değilse:
A – Kirazın sevmediği toprağa ( ağır, drenajı bozuk vb. ) dikim yapılmıştır. (kloroz da görülebilir.)
B – Ana ve yardımcı dalların açıları dar kalmıştır.
C – Dölleyici çeşit programı eksik veya uygun değildir.
D – Gübreleme, sulama, budama, toprak işleme, hastalık ve zararlılarla mücadele hataları yapılmaktadır.
Verim bir ölçü olarak değerlendirildiğinde, 0900 ziraat çeşidinde 12. Yıldan itibaren, ağaç başına en az 50 kg. ürün alınabilmelidir.
2 – Ağaçta ana dallar tacın oluşumunu sağlar. Yardımcı dallar ağaca şekil verir. Meyve dalları ise generatif faaliyeti yönlendirir. Bu sebeple meyve ağaçlarının şekillendirilmesi döneminde mecbur kalınmadıkça meyveli dallara dokunulmamalıdır.
3 – Budamaya başlamadan önce ağaçların toplu gelişmesi incelenmelidir. Toplu bir değerlendirme yapılmadan, ana dallar üzerinde hatalar yapılabilir.
4 – Yardımcı dal oluşumu teşvik edilmelidir. Yardımcı dallar, ana dallar üzerinde mümkün olduğu kadar eşit uzaklıkta ve aynı yönde olmalıdır. Ana dallar ile yardımcı dallar arasında rekabet olmamalıdır. Yardımcı dalların ana dal ile yaptığı açının 45 derece civarında olması ve gelişmelerinin de eşit olması ideal ölçülerdir.
5 – Ana dallar arasında gelişme dengesiz ise, kuvvetli gelişen dalların açısını açmak, zayıf gelişen dalların açısını daraltmak; kuvvetli gelişen dalda daha fazla yardımcı dal ve meyve bırakıp, zayıf gelişende dal ve meyve azaltmak gibi tedbirlerle denge kurulmasına yardımcı olunmalıdır.
6– Besin maddelerinin dağılması,depo edilmesi, meyve kalitesi ve gösterişinin iyi olması, ışıktan eşit yararlanma ve kültürel işlemlerin kolaylıkla uygulanabilmesi için ağaçların taç oluşumunda ahenkli bir simetriye özen gösterilmelidir.
7-Dalların kısa kesilmesi vejetatif gelişmeyi, hiç kesmemek- uzun bırakmak- eğmek generatif gelişmeyi teşvik eder. Bu nedenle sürmesi istenen dal kısa kesilmeli, meyve dallarının oluşması isteniyorsa, dallar uzun bırakılmalı veya eğilip bükülmelidir. Dal eğimleri en çok yere paralel halde yapılmalı, yay teşkil ettirilmemelidir.
8-Aynı noktadan yanyana büyüyen aynı kuvvette dal oluşumuna izin verilmemelidir. Bu gibi durumlarda geniş açılı dal bırakılıp, dar açılı olan dal kesilmelidir.
9-Meyve ağaçlarında ana dalların gövde ile yaptıkları açı 45-60 derece arasında olmalıdır. Uygun açılı dallarda meyve gözü teşekkülü erken ve fazladır. Kırılma daha zor, dondan etkilenme ve zamklanma daha azdır.
10-Ağaca tepeden bakıldığı varsayılarak, belli açılar elde edilmeye çalışılmalıdır. Üç ana dal bırakılacak sistemlerde ana dallar arasında 120 derece, dört ana dal bırakılacak sistemlerde 90 derece, beş ana dal bırakılacak sistemlerde 75 derece açı olması idealdir.
11-Şekil verilirken 1 yıllık sürgünlerde mutlaka kesim yapılmalıdır. Kesim, iyi gelişmiş bir dış gözün üzerinden ve dalın 1/3 ‘lük kısmı atılacak (çıkartılacak) şekilde yapılmalıdır. Daha az kesmek dalda boşluklara, daha fazla kesmekse meyve gözü oluşumunun gecikmesine sebep olur.
Budama zamanı :
Budama sadece makasla dal kesimi gibi düşünülmemelidir. Dalların açılarının düzeltilmesi,eğilmesi, bükülmesi gibi uygulamalar da budamadır. Dal kesimi şeklindeki uygulamalar erken ilkbaharda yapılabilirler.
Yaz budaması,ağaçların şekillendirilme yıllarında mutlaka yapılması gereken teknik bir uygulamadır. Yaz budamaları yapılmadan iyi bir taç oluşumunun sağlanması zor olduğu gibi,gençlik kısırlığı devresinin kısaltılması da hemen hemen imkansızdır. Sürgünlerin yeşilden odunlaşmaya başladığı günlerde dal seçimi, eğme, bükme, uç alımı ve gerekliyse dal seyreltme şeklinde yapılmalıdır. Çok erken veya çok geç yapılmamalıdır.
Kirazlarda modifiye-lider şekli genel olarak uygulanabilir. Bir yaşlı, sağlıklı, 120-180 cm. boyunda, kök oluşumu iyi, gövde üzerindeki gözleri hasarsız ve iyi gelişmiş fidanlarla bahçe kurulmalıdır. Usulünce dikilen fidanların tepesi erken ilkbaharda 60-70 cm. yüksekten kesilir. Lider haricindeki dört ana dal yaz mevsiminde seçilir. Ana tacı oluşturacak bu dört dalın açıları düzeltilir. Topraktan itibaren ilk dalın mümkün oldukça aşağıda ve güneybatıya bakmasına gayret edilmelidir. Bazı çiftçiler çok kıymetli ve önemli olan bu dalları traktöre değer düşüncesiyle keserler. Oysa özellikle topraktan itibaren 40-50 cm. yükseklikte, güneybatı yönündeki bir dal ileride görülebilecek olan “güney yanığını” önleme bakımından çok faydalı olacaktır.
Dallar seçilirken aralarında 90 derece civarında açı ile, ana gövde üzerinde 20-25 cm. aralıklarla olmasına gayret edilmelidir. Rakamlar ideal ölçüler olup, mümkün olduğunca bu ölçülere yaklaşılmaya çalışılmalıdır.
Çatı, ana dallar ve açılar teşekkül ettikten sonraki yıllarda aynı kurallarla diğer katlar oluşturulur. Meyveye yatıncaya kadar dal açılarını açmak, yardımcı dal oluşumunu teşvik amacıyla uç kesimleri yapmak, uygunsuz dalları çıkartmak gibi uygulamalar yapılır.
Yedinci yıldan itibaren,lider dal onuncu yıla kadar, her yıl kademeli olarak kesilerek yokedilir. Bu uygulamayla ağaçlar nispeten basık tutulabilirler.
Bakteriyel kanser vb. hastalıkların bulaşma ve yayılmasını önlemek amacıyla budamada kullanılan makas ve testereler çok sık olarak temizlenmelidir. Pratik olarak bir ağaçtan öbür ağaca geçerken mutlaka temizlenmelidir. Bu maksatla dezenfektanlar kullanılabildiği gibi, çamaşır suyu da sulandırılarak kullanılabilir. Bir ölçü çamaşır suyuna 3-4 ölçü su eklenerek basit bir temizleme karışımı elde edilebilir. Makas ve testereler üstübeç veya bez yardımıyla temizlenip, kurulanarak öbür ağaca geçilir. Temizlik budamadan da önemli bir konudur ve mutlaka yapılmalıdır. Budama yanlış yapılsa bile düzeltilebilmesi mümkündür. Ancak, hastalığın kendi elimizle bulaştırılması ve yayılmasının düzeltilmesi çok zor, pahalı ve uğraştırıcıdır.
Kirazlar kalın ve zamansız dal kesimlerinden hoşlanmazlar. bu yüzden dikimden sonraki birkaç yılda taç oluşturulmalı, daha sonra mecbur kalınmadıkça kalın dal kesiminden kaçınılmalıdır. Mecburen kalın dal kesilecekse, budama mevsimi içinde kesilmeli, kesim yeri aşı macunuyla kapatılmalıdır. Hasat esnasında veya başka zamanlarda kırılan, ayrılan,yaralanan dallar ise ağaçlarda kuru olarak bırakılmamalı, ağaçtan uzaklaştırılarak yara yerleri macunlanmalıdır.
Kirazlar genel olarak ömürleri boyunca budama isterler. Budama aynı zamanda kaliteli meyve elde edilmesi için de vazgeçilmez bir uygulamadır.
HASTALIK- ZARARLILAR VE MÜCADELESİ
Kirazlarda yaygın olarak görülen hastalıklar bakteriyel kanser (Pseudomonas syringae ), dal yanıklığı (Pseudomonas morsprunorum ) ve monilyadır. ( Monilia laxa ). Kiraz yetiştiriciliğinin yaygın olduğu yerlerde bakteriyel kanser daha tahripkar ve endişe vericidir. Henüz tamamen kontrol edilebilir olmamakla beraber, bazı tedbirlerle şiddet ve zararı azaltılabilmektedir.
Bakteriyel kanser ve zamklanma :
Kökün dışında ağacın her yerinde görülebilir. Ancak en zararlı hali gövde ve dallarda görülmesidir. Titiz bir incelemeyle dallarda bulaşık yerler görülebilir. İlk belirtisi, bulaşık yerden itibaren, dalın ucuna doğru yaprakların pörsümesi, sararması şeklinde görülür. Bulaşma yoğun ve etkiliyse dalda giderek kuruma görülür ve bakteri gövdeye doğru ilerler. Meyvede enfeksiyon, içeri çökmüş siyah lekeler halindedir. Dalda bulaşık kısmın kabuğu kaldırılırsa kahverengi ve ekşi kokulu bir görüntüsü vardır.
Hastalık etmeni bakteridir. Bulaşmalar Sonbaharda olur. Bakteri faaliyeti yazın durur. Sonbaharda tekrar aktif hale gelir. Yağmur, rüzgar, bıçak, makas, testere gibi aletlerle diğer dal ve ağaçlara bulaşır. Kışı hasta ağaçlardaki kanserlerde, gözlerde, yaprak ve dallarda, bazı yabancı otlar ve dayanıklı dallar üzerinde geçirir. Dallara bulaşma Kasım ile Şubat ayları arasında gerçekleşir. Mücadele programında bu bulaşma döneminin çok iyi değerlendirilmesi gerekir.
Mücadele de birinci tedbir çöğür, aşı gözü, fidan v.b. materyallerin sağlıklı olmasıdır. Fidanlıklarda aşı yerinin yüksek tutulması, gövdenin yabaniden teşkil edilmesi pratik bir fayda sağlayabilir. Bakteri yazın inaktif halde olduğu için hastalıklı dalların temizlenmesi de hasattan sonra Temmuz-Ağustos aylarında yapılmalıdır. Kesimde dalın bulaşık kısmının en az 25-30 cm altından kesim yapılmalıdır. Kesimde kullanılan makas ve testere sık sık dezenfektan veya sulandırılmış çamaşır suyu ile temizlenmeli, yara yeri aşı macunu ile kapatılmalıdır. Budama artıkları bahçeden uzaklaştırılmalı ve yakılmalıdır.
Dallara bulaşma kasım-Şubat arasında gerçekleştiği için en iyi koruyucu ilacı olan bordo bulamacı uygulamaları sık sık bu dönemde tekrarlanmalıdır.
Genel olarak aşağıdaki gibi bir uygulama koruyucu olabilir.
- Sonbaharda yaprakların % 75-90’ı dökülünce % 3’ lük bordo bulamacı,
- İlkbaharda gözler uyanmadan önce % 1’lik bordo bulamacı uygulanır.
Kapama bahçelerin fazla olduğu yerlerde, komşuların işbirliği yaparak aynı anda ilaçlama yapmaları daha iyi korunmayı sağlayacağından işbirliğine gidilmelidir.
Kiraz Dal Yanıklığı (Pseudomonas Morsprunorum) :
İnce dallarda ve sürgünlerde kabukta esmer çökük lekeler görülür. Fazla sayıda ve büyük olan lekeler dalın kurumasına yol açarlar. Lekelere tomurcuklarda da rastlanır. Dallarda lekeler kanser görünüşü alırlar. 1-2 yıl geçince zamk meydana gelir. Yapraklarda sarımtırak lekeler oluşur. Lakeler sonradan kuruyarak delinir. Yapraklar saçma ile delinmiş gibidir.
Etmeni bakteridir. Bakterinin salgıladığı toksin zararlanmaya sebep olur. Konukçular hassasiyetine göre az veya çok etkilenirler. İlkbaharda bulaşık tomurcuklar açılınca bunlardan hastalıklı yapraklar meydana gelir. Bulaşık dallardan da yapraklara bulaşmalar olur. Dallardaki yaralarda yazın bir değişiklik olmaz. Bakteri kabukta gizli olarak kalır.
Sonbaharda hasta yapraklar üzerinde yağmurla sürgün ve dallara geçer. Kışı kabuk üzerinde geçirir. Dala gözlerden çatlak ve yaralardan, budama yerlerinden geçer.
Daha önce bakteriyel kanser için önerilen tedbirler ile mücadelesi yapılır.
Monilya Hastalığı (Mumya=Sclerotinia laxa) :
Kirazların çiçek, sürgün ve meyvelerinde zarar yapar. Çiçeklerin taç yaprakları, dişicik borusu ve erkek organları kahverengileşir. Bu kahverengileşme daha sonra bütün çiçeğe yayılır. Bu olaya “Çiçek Yanıklığı” denilir. Bulaşmış dişi organ meyve oluşturamaz. Kuruyan çiçek demetleri bir miktar sürgünde kalır. Mantar daha sonra çiçek sapından dala geçerek bazen dallarda kanser yaraları oluşturur ve dalı kurutabilir. Çiçekler sapları üzerinde kıvrılır dala yapışır. Bu yapışma demet etrafındaki zamk salgısıyla oluşur.
Meyvelerde genellikle olgunluğa yakınken enfeksiyon yapar. Meyve kabuğunda oluşan bir veya birkaç kahverengi leke ile belirir. Lekelerin etrafında açık kahverengi bir halka vardır. Çürüklük meyve etinin içine doğru gelişir. Fakat çukurlaşmaz. Çürüklük önceleri yumuşak ve kurudur. Bir süre sonra meyve buruşur ve tamamen kurur.
Sürgünde oluşan kuruma ve kanser yaralarına “ sürgün yanıklığı “ denir. İnce dallar tamamen kurur. Kalın dallarda ise yaralar oluşur. Yaralar 1-12 cm. uzunluğunda,kabuğu siyah renklidir. Yara içeriye doğru gelişir. Yaranın etrafında şişkinlik meydana gelir. Yağmurlu ve nemli havalarda yara etrafında zamklanma olur.
Etmeni mantardır. Kışı mumyalaşmış meyvelerde ve kanserleşmiş dallarda geçirir. İlkbaharda, havaların ısınmasıyla spor kümeleri oluşur ve bu sporlar çiçek, sürgün ve meyve enfeksiyonu yaparlar.
Mücadele için sonbaharda görülen kanserli ve mumya çiçekli dal ve kurumuş dalcıklar kesilerek yakılır. önceki yıllarda hastalık görülen bahçelerde mutlaka ilaçlama yapılmalıdır. İlk ilaçlama çiçeklerin % 5-10'u ’çıldığında; ikinci ilaçlama ise tam çiçekte yapılmalıdır. Etkili maddesi benomyl 50 , carbendazim 50 olan ilaçlar tarım kuruluşlarının önerisiyle kullanılabilir.
Kiraz sineği :
Larvaları meyvelerin etli kısımında beslenerek zarar verir. Hava sıcaklığı 20 derecenin üzerinde seyrettiğinde zararı fazla olur. İhraacatta toleransı olmadığından, mücadelesi mutlaka yapılmalıdır.
Ergin sinek 4-5 mm. boyundadır. Gözleri yeşilimsi mavi, bacakları siyahtır.
Son baharda yapılacak yüzlek sürüm mücadelede oldukça faydalıdır. Kurtlu kirazların gömülmesi gerekir.
İlaçlı mücadele meyveler saman sarısı rengine ulaştığında tarım teşkilatlarının önereceği ilaçlarla yapılmalıdır. Konu önemli olduğu için ilaç etkili maddeleri aşağıda verilmiştir.
Bromophos
Malathion
Diazinon
Trichlorphon
Cartap
Bioteknik anlamda yoğunluk düşük ve orta seviyede ise sarı yapışkan tuzaklarla mücadele yapılabir. Bunların dışında sezonun kurak,bulaşmanın düşük olduğu hallerde kısmi dal ilaçlaması ile mücadele düşünülmelidir.
Diğer zararlılar :
Genel zararlılardan kırmızı örümcek, kabuklu bitler,yazıcı böcek ve yaprak büken zaman zaman önemli sorunlar olarak karşımıza çıkmaktadır. Kırmızı örümceğin hasat öncesi zararları olduğu gibi, hasattan sonraki zararı da çok önemlidir. Hasattan sonra emgi sebebiyle gelecek yılın çiçek gözlerinin zayıf kalmasına sebep olur. Bu yüzden hasattan sonraki bakım ve mücadele çok önem taşır.
Kabuklu bitin problem olduğu yerlerde, kış mücadelesi özellikle önem taşır. Çünkü tahribat hasada yakın dönemde artar. Bu dönemde ise kimyasal ilaç kullanılması hemen hemen imkansızdır. Ayrıca salgılar ( ballama ) sebebiyle hasat zor ve cansıkıcı bir hal alır. Ürün kalitesi düştüğü gibi ağaç da kuvvetten düşer ve belki de kurur. Çiftçilerimizde kışlık yağların ağaç gelişimini durdurduğu şeklinde bir kanaat vardır. Düzenli bakılan ve ilaçlamanın zamanında yapıldığı bahçelerde bu kanaat doğru değildir.
Kış mücadelesinde “kışlık yağlar “ kullanılır. Yaygın olarak iki formülasyonu vardır. Bunlardan birisi gözler uyanmadan önce, don olmayan ,sakin bir günde kullanılır.
1- Petrol yağı 65 + DNOC 1.57 7 lt./95 lt. suya
2-Petrol yağı 72 + DNOC 2.4 3 lt./ 97 lt. suya.
Yazıcı böcekler de zaman zaman tahripkar olabilmektedir. Saldırıya uğrayan ağaçlar 2-3 yılda tamamen kuruyabilir. Genellikle bakımsız bahçelerin problemi olmakla birlikte, iyi bir mücadele programı yapılmadığı zaman yaygın ve genel bir problem haline gelmektedir. Bakımlı ve güçlü ağaçlara yumurta bırakmazlar. herhangi bir sebeple ihmal edilmiş bahçeler, çoğalma ve kışlama için çok uygundur. Bu yüzden sulama, gübreleme, budama eksiksiz yapılmalı ve bahçede kuru dal , çalı, çırpı bırakılmamalıdır.
Mart, haziran ve eylül aylarında yılda üç defa ağaçlara kuru tuzak dallar asılıp; talaşlanma başladığında bu tuzak dallar yakılarak mücadele yapılabilir. Kimyasal mücadelede ergin çıkışı önemlidir. Kuru dallardan ergin çıkışı görülür görülmez ilk ilaçlama; bundan 10- 15 gün sonra ikinci ilaçlama yapılır. İkinci nesil için temmuz- ağustosta gözlemlerle ergin çıkışı takip edilip ilk ilaçlama; 10-15 gün sonra ikinci ilaçlama olmak üzere yılda dört defa ilaçlama yapılmalıdır. Kullanılacak ilaçlar ve mücadele programı için tarım kuruluşları ile birlikte çalışılmalıdır. Kullanılabilecek etkili maddeler aşağıda belirtilmiştir:
Carbarly 50 WP 100 lt. suya 200 gr.
Carbarly 85 WP ,, 100 gr.
Methiocarb 50 WP ,, 150 gr.
Azinphos Etyl 25 WP ,, 300 gr.
Azinphos Methyl 25 WP ,, 300 gr.
Kırmızı örümcekler hem bitki özsuyunu emerek hem de salgıladıkları toksik maddelerle zararlı olurlar. Yapraklarda önce beyaz, daha sonra sarı- kahverengi lekeler meydana gelir. Bu lekeler birleşerek yaprağın kuruyup ölmesine, dolayısıyla önemli derecede ürün kaybına sebep olurlar.
Bazı türleri çiçeklerin çanak yapraklarını ve çiçek buketlerindeki taze yaprakları emerler. Böylece gözlerin iyi teşekkül etmemesine yol açarlar.
Bazıları ise tomurcuklara saldırarak onları zayıflatır ve meyve tutumunu önlerler. Gelecek yılın meyve gözleri normal teşekkül edemez ve meyve verimi düşer.
Mücadelede kışlık yağlar oldukça iyi sonuç verir. Yaz mücadelesinde çiçek taç yapraklarının tamamen dökülmesinden sonra, tarım teşkilatlarının önerileri doğrultusunda ilaçlamalar yapılır. Yoğunluğuna göre birkaç ilaçlama gerekebilir.
HASAT
Kiraz hasadı fazla işgücü isteyen bir iştir. Geniş bahçelerde hasat konusu önceden planlanmalı ve zamanında bitirilmelidir. Bazen hasadın iki defada yapılması da gerekebilir.
Meyve özelliği bakımından kiraz ne erken ne de geç hasat edilebilir. Erken hasat edildiğinde açık renkli, az tatlı ve küçük meyve elde edilir. Geç kalındığında ise, kirazın dayanıklılığı azalır, meyve yumuşar, kararır ve sapları kurur. Bu yüzden tam zamanında hasat edilmelidir. Bakım şartları iyiyse, hasattan önceki 8-10 gün içerisinde çok önemli miktarlarda irilik, miktar artışı sağlanabilir.
Hasatta meyve demeti sap dibinden tutularak burulur ve yukarı doğru itilerek koparılır. Sapın ortasından tutulmaz ve çekilerek koparılmaya çalışılmaz. Sapsız olarak da hasat yapılmaz. Satışta kirazın saplarının yeşil olması arzu edildiğinden, saptan tutularak sapın örselenmesine meydan vermemelidir. Meyvenin koparıldığı yerde gelecek yılın meyve gözleri de bulunduğundan, çıtanakların kırılmamasına özen gösterilmelidir. Toplama kovaları çok büyük olmamalı, içerisine yumuşak bez veya havalı nylon geçirilerek berelenme ve ezilme önlenmelidir.
Biriktirme kasaları bahçenin en gölge ve serin yerinde olmalı, toplanan meyveler güneşte bırakılmamalıdır. Seçim ve ambalajlama bahçede yapılacaksa, uygun olmayan meyveler hemen ayıklanmalıdır.
Yoğun olarak kiraz yetiştirilen bölgelerimizde pazarlama sorunu yoktur. ihraç edilecek kirazlar bazı işlemlerden geçmek zorundadır. ön soğutma bu işlemlerin en önemlisidir ve bu işlem yapılmadan rekabete dayalı ve gerçek değerde ihracat yapılması imkansızdır. ön soğutma işlemi ciddi çalışan ihracatçılar tarafından yapılmaktadır. ön soğutmada kirazlar kısa bir sürede ( 8 dakika ) 4 derecenin altında soğutulurlar. Böylece bozulmalar önlenmiş, dayanıklılık artırılmış ve meyvelere dinçlik kazandırılmış olur.
Daha sonra kirazlar soğuk zincirin dışına hiç çıkmadan seçilir, boylanır ve Pazar isteklerine göre ambalajlanırlar.
İhraç edilecek kirazlarda bazı özellikler bulunmalıdır:
- Ürün iri iyi kaliteli ve homojen olmalıdır
- Meyveler çeşide has renk ve tat da olmalıdır.
- ( 0900 Ziraat çeşidi için ) meyve genişliği 22 mm. den fazla olmalıdır.
- Meyveler tozsuz, kirsiz,eziksiz, yarasız ve saplı olmalıdır.
- Meyvede insan sağlığına zararlı ilaç kalıntısı olmamalıdır.
- Seçim çok iyi yapılmalı, ambalaj iyi malzemeyle yapılmalıdır.
- Kirazlar kesinlikle kurtsuz olmalıdır.
Facebook'ta Yayınla>