Anayurdu Anadolu olan ve kurulmuş tüm Anadolu Uygarlıklarının gözdesi olmuş, güneşin çocuğu bağ; Ereğli İlçemizde bulunan ve ilk ziraat abidesi olan İvriz kabartmalarında Bereket Tanrısı Tarhu tarafından sol elindeki buğday başakları ve sağ elindeki üzüm salkımları ile tasvir edilmektedir. Kral Varpalavas bu figürde halkı için feyiz ve bereket dilemektedir.
Yerkürenin en eski bitkilerinden birisi olarak Nuh Peygamberin kültüre aldığı bir bitkidir, bağ...
Binlerce yıldır Anadolu da efsanelere konu olan bağcılık, bu topraklarda yaşayan her insanın toplumsal yaşamında ve beslenmesinde önemli bir yer tutmuştur. Şarap üretiminin yanısıra, yaş ve kuru üzümü sofrasından eksik etmemiş, pekmez, sirke, köfte, sucuk, pestil gibi mamüller insanların enerji ihtiyacını karşılamış ve temel gıdalardan birisi olagelmiştir.
Bilindiği gibi, ülkemizin bağcılıkta dünyada önemli bir yeri vardır. Dünya bağ alanlarında 4. sırada olan ülkemiz, üzüm üretiminde 5. sırada yer almaktadır.
Bağcılık ve bağcılık kültürü tüm Dünya’ya Anadolu’dan ve içinde bulunduğumuz bölgeden yayılmasına rağmen; gününüzde ise İlimiz Varoşları ile dağ silsilelerinin yamaçlarında mecalsiz tutunmaya çalışır görülmektedir.
Filokseri ve bağ kanseri tahribatı yanısıra verasetle parçalanma ve 1950’li yıllarda başlayıp babayı-oğuldan, bağcıyı-bağdan ayıran kırsal alandan göç (insan erozyonu) hareketleri bağlarımızın terkedilmesine yol açmıştır.
Erozyon canavarı da tabiki boş durmamakta, terkedilmiş bağlarımızın topraklarını hiç yorulmadan deli çayların insafına bırakmakta, adeta Anadolumuzun kanını akıtmaya devam etmektedir.
Ülkemizin tarımsal üretiminin en fazla olduğu İlimizin bağcılığı hakettiği yerde değildir. Bu topraklar bize, geçmişin efsanevi bağcılık ve kültürünü hatırlatmakta bağcılığın yeniden filizlenerek gelişmesini emretmektedir. Ekmek parası için köyünden kopup şehirlerin varoşlarına tutunmuş olan insanımızın küçücük bahçesinde mutlaka yer bulup diktiği 1-2 üzüm asması ile geçmişteki bağcılığa özlem duyduğunu göstermektedir. Bağ bellenirken, o toprağın kokusunu derinden hisseden odun ateşinde kaynatılan pekmezin dumanla karışık kokusunu koklamış ve geçmişin bağcılık nostaljisini yaşamış her insanımızın bağcılığımızın gelişmesi için kendisini görevli hissetmelidir sanıyorum...
Memnuniyetle görüyoruz ki; son yıllarda 40-50 yıllık gerileme sürecinden sonra, İlimizde bağcılığa önem verilmeye başlanmıştır. Bağcılığın önemi kavranmış ve bağcılık bilinci artmış görünmektedir. Büyük boyutlara ulaşan ekonomik kriz ve sonucu işsizlik , geçim sıkıntısı geçmişteki kırsal göçü kısmen tersine çevirmiş durumdadır. İşsiz kalıp köyüne dönen bir kısım insanımız ile biraz bilinçlenen bir kısım köylümüz; “Hangi ürünü yetiştireyim? Hangi üründen daha çok kazanabilirim?” sorusunu sorup tarımda büyük bir arayış içine girmiş bulunmaktadır. Şunu rahatlıkla ifade edebiliriz ki; iyi bir şekilde yapıldığında bağcılık, tarımsal üretimde oldukça kârlı olabilen uğraşılardan birisidir. Yeter ki konunun uzmanları ile iyi bir diyalog kurulsun, çalışmalara başlansın.
İlimizde özlenen bağcılık idealinin gerçekleşmesi için arayışlar, araştırmalar ve çalışmalar başlamıştır. İl Müdürlüğümüzün yanısıra ilgili ve duyarlı diğer kurum ve kuruluşlarımız ile çiftçilerimiz; yeni anaç ,yeni üzüm çeşitleri ile yüksek telli sistemler şeklinde deneme demonstrasyonlar, örnek bağ tesisleri kurmaktadır. İlimiz şartlarına uygun üzüm çeşitlerinden fidanlar getirilip dağıtılmaktadır. Bu çalışmalara yeni bir ivme kazandırılarak, çiftçilerimizin fidan taleplerinin en emin ve sağlıklı yerlerden temin edilerek karşılanması gerekmektedir.
İlimizde, İl Müdürlüğümüz istatistiklerine göre, meyve veren yaşta toplam 35869 hektar, meyve vermeyen yaşta ise toplam 1500 hektar bağ alanı bulunmaktadır. Toplam üzüm üretimi ise 74249 tondur. Bu üretimin 7786 tonu kurutularak kuru üzüm olarak değerlendirilmektedir. İlimiz büyük bir bağcılık potansiyeline sahip olup, sırası ile en fazla Hadim, Bozkır, Taşkent, Beyşehir, Güneysınır, Ilgın ve Tuzlukçu da yaygındır. Keçimen, hesabalı, göğüzüm, büzgülü, gibi değişik mahalli isimler de üzüm üretimi yapılmaktadır. Dekara verim ortalama 300 kg yaş üzüm olup, omca başına verim ise düşük olup ortalama 2-3 kg kadardır. Bu düşük verim Türkiye ortalamasınında altındadır. Yeni bağcılık anlayışı ile klasik sistemdeki bu verimi bir kaç katına yükseltmek, hatta telli terbiye sistemleri ile verimi 1.5 tona çıkarmak mümkündür. Yer yer iyi bakılan bağlar mevcut olup bol verim ve iyi kalitede üzüm alınabilmektedir.
Halihazır, İlimiz bağlarının çoğunluğu yaşlanmış olup verimden düşmüştür. Omcala rçok alçaktan taçlandırıldığından salkımlar toprakta çürümektedir. önemli budama hataları yapılmakta, üzüm çeşitlerine göre budama yapılması gerekirken rastgele budamalarla önemli ölçüde verim ve kalite kayıpları oluşmaktadır. Basit bir-iki koruyucu ilaçlama ve yeşil budama işlemleri ile külleme hastalığı sorun olmaması gerekirken, hala bazı bağlarımızın kaderidir adeta külleme... Bağcılıkta; bazı üzüm çeşitlerinin dölleme ve döllenme problemi yaşadığı yeterince bilinmediğinden, çok sayıda omca, asma, hatta bağların üzüm vermemesi ayrı bir manzaradır. Bağların gübrelenmesi de öylesinedir.
Gerçektir ki; bağlarımızın bir kısmı dağ yöresinde bağlı olan bir köylü kadınımızın ifadesiyle; “Bahar geldi mi bağlarımızı belleriz, kocam gider onlara kükürt atar, güzün de gider çoluk çocuk üzümleri toplarız” havasındadır. Tabiki İlimiz bağcılığı bu manzarayı haketmemektedir. Bu şekilde bakılmayan bağlar verimden düşmekte, verim ve kaliteden düşen bağlarda erim alamıyoruz mantığıyla terkedilmektedir.
Bazı bağlarımız ise yanlış konum yöney ve toprakta veyanlış çeşitlerele kurulduğundan sürekli soğuk zararına maruz kalmaktadır. özellikle dağlık yörelerimizde don tabanı-tavanında kalan derin vadilerdeki bağlarda üzümler hasat edilemeden sık sık soğuk vurmaktadır. Radyosyon olayı ile yüksek rakımlardan aşağıya doğru süzülüp gelen soğuk hava vadi tabanlarındaki bağları üşütmektedir. Oysa bu bağlar soğuk havanın akıp gittiği yamaçlarda olsaydı soğuktan fazla etkilenmeyeceklerdi. Bölgemizde yüksek telli sistemlerde don taban ve tavanı düşünülerek, yükseklik en az 1 metre olmalıdır. İlimizde şiddetli donlu günler sayısı 14.1 olup, en düşük sıcaklak -30.6 derece ölçülmüştür. Donlu günler başlangıcı 18 Ekim olup 15 Nisan tarihine kadar hatta bazı yıllar çok daha ileri tarihlerde görülmektedir. özellikle İlkbahar donları yer yer büyük zararlanmalara yol açmaktadır. Bağın gelişme döneminde İlimizin yağış ortalaması 107.3 mm (çok düşük değerde) olup, sulama imkanı olan bağlarda yapılabilecek 2 sulamanın üzüm ve salkım iriliği ile kalite ve verimi önemli ölçüde arttırdığını görüyoruz.
İlimizde Bağcılığın Gelişmesi İçin Yapılması Gerekenler
* Geçmişte çok olan fakat sonradan kaybolan bağcılığa ilgi, çiftçilerimizin eğitimi ve yayım hizmetleriyle yeniden uyandırılmalıdır. Kaliteli üretilmiş bir üzümün pazar bulup para edeceği bilinmelidir. Son yıllarda kirz ve bodur elmacılığa gösterilen ilgi üzüm üretmine de yönlendirilmelidir. Bağlarımazdan esirgenmemelidir. örneğin Hadim ve Taşkent gibi İlçelerimizde, bağcılık göz ardı edilmemeli, kirazın yanında üzüm gibi alternatif sigorta bir meyveye her zaman yer verilmelidir. Yöneyinde kurulmuş yüksek telli sistem iyi bakımlı bir bağdan 105 ton kaliteli üzüm almak mümkündür. Bağcılığın iş gücü daha kârlıdır.
* Geniş bir coğrafyaya sahip ilimizin alt iklim bölgelerine göre seçilen pilot bölgelerde ülkemizin önemli üzüm çeşitleri ile denemeler kurulmalı, bölgemize uygun çeşitlerle demonstrasyonlar yapıp üreticilerimize gösterilmelidir.
* İlimizde, ciddi manada damızlığı olan ve üzüm fidanı üreten ne bir resmi kurum ne de özel-tüzel kişiler vardır. Fidan üretimi teşvik edilmeli, ilk etapta ilimizin ihtiyacı olan fidanlar en emin ve sağlıklı yerlerden temin edilerek çiftçilerimizin ihtiyacı karşılanmalıdır. İlimiz bağcılarının genel temayülü sofralık ve çekirdekli kurutmalık üzüm üretimi ile pekmez yapımı yönündedir.
Üzüm çeşitlerinin çoğunluğu sofralık nitelik taşır. Oysa, maalesef Türkiye’nin sofralık üzüm ihracatı çok azdır. Sofralık üzüm ihracatının kat kat artırılması gereikr. İhraç ettiğimiz sofralık üzümler erkenci (Tarsus Beyazı, Yalova İncisi) örtü altı gibi çeşitler ile geç olgunlaşan (Razaki, Müşküle) çeşitler ile sınırlıdır. Kiraz gibi (Türk Kirazı adıyla) sofralık üzümlerimizin de bir gün dünyada aranan marka olacağına inanıyoruz. Yeterki; kaliteli ürünümüz, muhafazamız güzel ambalajımız ve ürünlerimizi tüm dünyaya pazarlayacak aktif girişimcilerimiz olsun... Çoğu üründe olduğu gibi üzüm üretimindede en büyük sıkıntı pazarlamada yaşanmaktadır. Üreticilerimiz ürünlerini mevcut hal düzeninide hale vermekte, yada bir bölümünü mahalli pazarlarda satmaya çalışmakta veya pekmez yapmaktadır. İl genelinde 7785 ton kuru üzüm üretlep satılmaktadır. Yanlış hasat ambalaj ve nakliye ile sofralık üzümlermizin %20’sinden fazlasının telef olabildiğini biliyormuyuz? Depolama şartları, üzüm muhafazası ile ilgili bilgi eksiklikliği bağcılıkta ayrı bir sorunu teşkil etmekte, giderilmesi de ayrı bir önem arz etmektedir.
* Asma, Anadolu toprağına sıkıcatutunmuş halde, topraklarımızı en iyi değerlendirebilen bir bitki olmasının yanısıra toprak kaybının önlenmesinde ilimizin başta gelen güvencelerinden birisidir. Bağ yörelerine giderek gözlemleyiniz. Ellerinde bağ bıçkıları ile genelde yaşlı insanları göreceksiniz. Gençlerimizin bağcılığa ilgileri yok denecek kadar az görünüyor. Bağcılık kırsal alanda mutlaka geçim kaynağı yapılarak, gençlerimizin bağcılığa ilgileri arttırılmaladır. Bu konuda devletimizin kurumlarına, yerel yönetimlere büyük görevler düşmektedir. Her türlü bağcılık teşvik kredilerinin verilmesi, vakıf ve özel idare kaynaklarından üreticilerimizin daha çok yararlandırılması, Kırsal Kalkınma Projelerinde bağcılığa özel bir önem verilmesi kaçınılmaz görünmektedir.
* Üzümlere anaç seçimi ve bunların üzüm çeşitlerine göre uyumu ayrı bir önem taşır. İlimize üzüm çeşitleri önerirken vejetasyon süresi nispeten kısa, sulama imkanı sınırlı, topraklarının kireç kapsamlarının oldukça yüksek olduğu dikkate alınmalıdır. Buna göre meyilli kıraç alanlar için 41 B, taban ve sulanablir alanlar için 5 BB, 1103 P, 99R ve 110R gibi daha kuvvetli anaçlar önerilmektedir.
Genelde İç Anadolu Bölgesine aşağıdaki üzüm çeşitleri tavsiye edilmektedir. Yakın gelecekte bölgemizi çok daha fazla üzüm önerilebilecektir. Bağ tesisi kuracak üreticilerimizin pazar taleplerine ve değerlendirme şekillerine göre çeşit seçiminde bulunmak bunu yaparken çevre ve iklim şartları ile dölleyici çeşit gerçeğini göz önünde bulundurmalıdır.
Çizelge 1: Bölgemize önerilen başlıca üzüm çeşitleri
Çeşidin Adı | Rengi | Değerlendirme şekli | Tane Şekli | Olgunluk Zamanı | Budama İsteği |
1- Razakı | Beyaz | Sofralık | Elips- Ortairi | Orta erken | Kısa |
2- Çavuş | Beyaz | Sofralık | Yuvarlak-iri | Orta erken | Kısa |
3- Ata sarısı | Beyaz | Sofralık | Yuva.-Çok iri | Orta geç | Kısa |
4- Hafızali | Beyaz | Sofralık | Elips-iri | Orta-geç | Kısa-karışık |
5- Hatun parmağı | Beyaz | Sofralık | İğ şekli | orta iri Erken | Kısa |
6- İtalia | Beyaz | Sofralık | Haf. Oval-iri | Erken | Kısa |
7- Yalova incisi | Beyaz | Sofralık | Oval-iri | Erken | Kısa |
8- Alphonse lavelle | Siyah | Sofralık | Bas.Yuv.-iri | Orta mevsim | Kısa |
9- Keçi memesi | Siyah | Sofralık | Uzun elips-çok iri | Orta mevsim | Kısa |
10- Kozak siyahı | Siyah | Sofralık | Elips-orta iri | Çok geç | Kısa- karışık |
11- Pembe gemre | Pembe | Sofralık | Yuvarlak-iri | Orta geç | Karışık |
12- Siyah gemre | Siyah | Sofralık | Yuvarla-iri | Orta geç | Karşık |
13- Karagevrek | Siyah | Sofralık | Oval-orta | Orta | Kısa |
14- Akdimrit | Beyaz | Şaraplık | Yuvarlak-küçük | Orta geç | Karışık |
* İyice yaşlanmış ve verimden düşmüş bağlar hariç, ilimizdeki diğer mevcut bağlar, yeni bilgi ve tekniklerle bir bakım işleminden geçilerek üzüm verimleri ve kalitesi arttırılabilir. Hatta istenirse, bağcılarımız bağdaki mevcut omcalarının kollarına yongalı göz aşısı yaptırarak yeni üzüm çeşitlerine çevirebilirler. Keza zamanında bilinçsizce dikilmiş, günümüzde ise fazla bir ekonomik değeri bulunmayan üzüm çeşitlerinden tesis edilmiş çok sayıda bağ mevcuttur. İşte böyle bağları basit bir aşılama işlemi ile çiftçi yararına sunmak, sonuçta bunları ekonomimze kazandırmak içten bile değildir.
* Türkiye’nin tarımsal yapılanmasında “Üretici Birlikleri” nin önemi ne geçmişte ne de günümüzde tam kavranmış değildir. Diğer ürünlerde olduğu gibi, önemli bağcılık yöremizde üzüm üretici birliklerinin kurulması yakın tarihte kaçınılmaz olacaktır.
* Bilinçsiz ilaçlama ve gübreleme mantığı ile, insanlarımızı bir güzel zehirleyip, sonra onları hastane odalarında şifa aratma zahmeti ve bunun devletimize yüksek maliyeti mantıksızlığı yerine; tedbiri baştan alarak, zehir yedirilip içirilmeyen yeni bir nesil için üzüm üretiminde de organik tarıma-biyolojik mücadeleye gidilmeli, teşvik edilmeli, üretici ve tüketicilerimiz bu konuda yeterince bilinçlendirilmelidir.
* Arazi toplulaştırılması bağcılık yörelerimizde adeta bir zorunluluk halindedir. Mülkiyet parçalanması dağınıklığı, şekillerin bozulması bağlarımızı ekonomik anlamda tarım yapılamaz hale getirmektedir. Maalesef bağlarımız veraset yoluyla paylaşılarak çok küçük parçalara bölünmüştür. Filoksera tahribatı, kırsal göç ve bakımsızlık nedeniyle elden çıkan bu eski bağlardan erozyonla toprak kaybı daha ileri boyutlara ulaşmadan en önde ve başta arazi ıslahı ve toplulaştırılması çalışmaları başlatmaktan başka çaremiz yoktur.
Facebook'ta Yayınla>