Dr. YILMAZ EMRE
2004
1. Giriş
Kirlilik, aşırı avlanma ve yoğun talep üzerine her gün boyutlanarak, birçok ülkede gelişimini sürdüren balık yetiştiriciliği, bu kapsamda ülkemizde de doğal gelişim sürecini yaşamaktadır.
Gerek devletin öncülük ettiği tesisler ve gerekse özel sektörün teşebbüsleriyle kurulan işletmeler, bugün modern kuluçkahane ve büyütme teknolojilerinin uygulandığı “Aquakültür” birimleri niteliğindedir.
Tatlı su ve kısmen deniz balıkları yetiştiriciliğindeki en önemli türlerden biri alabalıktır. Bu balığın yetiştiricilik grafiği zamanla birlikte, sürekli artış göstermektedir. örneğin ülkemizde 1000’in üzerinde projeli işletmenin olduğunu belirtirsek, Ülkemiz coğrafyasındaki girişimlerin boyutlarına bir yorum getirebiliriz.
Teknik elemanlarımıza ve girişimcilerimize yardımcı olmak üzere hazırladığım kitapçıkta kısaca; alabalığın biyolojisi, üretimi ve yetiştiriciliğine yönelik uygulamalara değinilecektir.
Ülkemizde de 1967'den beri soğuksu balıkları yetiştiriciliğinde baskın tür olarak gökkuşağı yetiştirilmektedir. Nitekim 2002 yılında derlenen bilgilere göre, çoğu 30 ton/ yıl kapasitesi olan projeli işletme sayısı 1302 adet, 2001 yılı alabalık üretimi ise 38067 ton/yıl olarak bildirilmiştir.Şekil 2'de çalışır konumdaki su ürünleri yetiştiricilik tesislerinin dağılımı verilmiştir.
2. Yaygın Olarak Yetiştiriciliği Yapılan Gökkuşağı Alabalığı (Oncorhynchus mykiss)
Kuzey Amerika’nın önemli bir alabalık türüdür. Buradan birçok kıta’ya yayılmıştır. Avrupa’ya 1880, ülkemize ise 1970’lı yıllarda getirilmiştir. Denize göçen alttürleri vardır.
Gökkuşağının taksonomik sınıflandırılması ile ilgili olarak 30’dan fazla tür ismi tanımlanmıştır. Uzun yıllar Salmo gairdneri R. ismiyle bilinmiştir. Ancak 1988’de Amerika Balıkçılık Derneği Balık İsimlendirme Komitesi, bütün Pasifik alabalık ve salmonlar için Oncorhynchus’un cins ismi olarak kullanılmasını ve böylelikle, Atlantik alabalık ve salmonlardan ayırt edilmesini kararlaştırılmıştır. Böylece gökkuşağının tür ismi olarak bilinen Salmo gairdneri yerine Oncorhynchus mykiss tür ismi olarak kullanılmaya başlanmıştır. Bu isim değişikliği uluslar arası düzeyde de kabul görmüştür.
Vücut, uzamış ve az basık olup, sırtta bir yağ yüzgeci mevcuttur. Sırt yüzgeci 10-12, anal yüzgeci ise 8-12 yumuşak ışına sahiptir. Pulları, sikloit ve küçüktür. Yanal çizgi tam, az öne doğru 100 ile 150 adet pulla kaplanmıştır. Kafanın üst kısmı ve arkası çelik mavisi, mavi-yeşil, sarı-yeşil ve hemen hemen kahverengidir. Vücut kenarları gümüşi, beyaz veya soluk sarı-yeşilden griye eğilimli olan bir renktir. Karın kısmı gümüşi beyaz veya sarıdır. Yine vücut kenarlarında bulanık pembe, mavimtrak veya geniş açık bir pembe bant ile çok sayıda küçük lekeler mevcuttur. Anaçlarda yumurtlama zamanı renk çok koyu ve yanal çizgi ise çok kırmızı renk alır (Şekil 1).
Şekil 1: Gökkuşağı Alabalığı (Oncorhynchus mykiss)
Gözlü yumurta naklinin kolaylığı nedeniyle dünyanın birçok bölgesine yayılan bu türün yetiştiricilikte tercih edilmesinin çok sayıda sebebi vardır: Yüksek adaptasyon ve yemden yararlanma kabiliyeti, yüksek su sıcaklığı (26 oC) ve daha düşük çözünmüş oksijen içeriğini tolere etmesi, yapay yöntemlerle yumurta alımının kolaylığı ile kuluçka sürelerinin kısalığı ve hastalıklara karşı dayanıklılıkları gibi özelliklerden dolayı, bir yetiştiri türü olarak tercih edilir.
Ülkemizde de 1967’den beri soğuksu balıkları yetiştiriciliğinde baskın tür olarak gökkuşağı alabalığı yetiştirilmektedir. Nitekim, 1995 yılında derlenen bilgilere göre, çoğu 30 ton/yıl kapasitesi olan projeli işletme sayısı 284 adet, 1994 yılı alabalık üretimi ise 6977 ton olarak bildirilmiştir. Şekil 2’de çalışır konumdaki su ürünleri yetiştiricilik tesislerinin dağılımı verilmiştir.
Şekil 2: Su Ürünleri Yetiştiricilik Tesislerinin dağılımı
2.1 Gökkuşağı Alabalığının Yaşam Evreleri
Doğa koşullarında, diğer alabalıklarda olduğu gibi yumurtlama, uygun akarsuyun kumlu ve çakıllı tabanında oluşur. Yuva, dişi tarafından şekillendirilir. Yuvanın yapılmasında, çakıllı kısım dişi alabalığın, kuvvetli hareketleri sonucunda fincan tabağı şeklinde çöker. Dişi, anal yüzgeciyle uygunluk testini yapar (1). Daha sonra genital organını yuvanın tabanına yaklaştırarak, baş kısmını kuyruğuna göre daha yüksek bir konuma getirir. Bu sırada erkek alabalıkta, dişinin yanına yaklaşarak hareketlenir (2). Her ikisi de ağzını açıp, vücutlarını titreterek yumurta ve spermleri eş zamanlı olarak bırakırlar. Erkek alabalık uzaklaşır (3). Dişi alabalık kuyruk yüzgeci hareketleriyle yumurtaların üzerini örtüp, daha sonra bölgeden uzaklaşır (Şekil 3).
Şekil 3: Gökkuşağı Alabalığının Yumurtlama Davranışı
Yukarıda belirtilen yumurtlama olayının cereyanı sırasında, yumurtaların ve spermin aynı zamanda bırakılması gerekli ve önemlidir. Sperm, suda yaklaşık bir dakika kadar varlığını sürdürebilir. Spermler kendiliğinden hareket eden organizmalar olup, tahminen bazı kimyasal uyarıcılarla yumurtaya yönelirler. Sperm, mikropil’den girdikten sonra, mikropil derhal kapanır. Böylece diğer spermlerin yumurtaya girmesi engellenir. Yumurta küresel şekilli, demersal 4-6 mm. çapında olup, portakal ile sarı renk arasındadır.
Yumurtaların gelişim oranı, geniş anlamda suyun sıcaklığına bağlıdır.Fakat 8-12o C’ler optimal sınırlardır.
Yavru çıkışının ilk olumlu işareti, iki siyah noktanın yumurtada belirmesidir. Bu iki nokta, gelişmiş embriyonun retinasıdır.Bu da yumurtanın “Gözlenme”si olarak bilinir.6-13 oC su sıcaklığında, yumurtlamadan sonra 12 ile 13 gün içinde yumurtalar gözlenip, 24 ile 60 gün içinde de çıkış olur.
Embriyo, çıkışa hazır olduğunda, dıştaki kabuk tabakaları enzim aktiviteleri tarafından çözülür. Emriyo, içteki zar içinde kalır. Sonuçta kuvvetli bir sıyrılma ile kalan zarı da kırarak serbest bir duruma geçer. Bu safhada yumurta sarısının bakiyesi hala küçük bir torba halinde balığın bağırsağına bağlıdır. Keseli durumdaki larva yaklaşık 15 mm. toplam boya sahiptir. Larvalar, dıştan besin sağlayıncaya kadar besin kesesinden beslenirler. Çıkıştan 20 ile 30 gün sonra, besin kesesi emilir, larva yem almaya hazır büyüklüğe erişir.
Yavrular, taşların altında yuva şeklindeki yerlerinden, kımıldama hareketleriyle ışıktan saklanırlar. Fakat besin kesesindeki besleyiciler tüketilince, geçici olarak kısa periyotlarla ışık yavrunun ilgisini çeker ve yüzeye doğru yüzer. Bu safhada hava yutarak yüzme kesesini doldurur. Sonra tekrar ışıktan kaçınır. Şimdi yavru, 2.5 cm uzunluğundadır. Bu noktada baş kısımlarını akıntıya döndürüp, akıntıya karşı aktifçe yüzerler veya bu konumda kalırlar.
Söz konusu safhada, yaşamları tehlike altındadır. Pullar hala gelişmemiş olup, bağışıklıkla ilgili herhangi bir hastalık varsa, yaşama olasılıkları zayıftır. Parazit ve predatörlerin saldırılarına karşı oldukça duyarlıdırlar. Dış beslenmeye başlamadan önce, yüksek sayıda ölümler başlar. Zamanla ölümler artar ve doğal koşullar altında bırakılan yumurtalardan, sadece % 1 veya % 2 oranında birey, olgun hale gelir (Şekil 4).
Şekil 4: Gökkuşağı Alabalığının Yaşam Evreleri. 1.Embriyo (32 hücre-safhası);
2.Gözlenmiş Yumurta; 3.Erken Larva; 4.İlerlemiş Larva (post-larva);
5.Parmak Yavru; 6.Ergin
Hayatta kalanlar, gelişmeye devam eder. Bunların büyüyüp, gelişmeleri bazı faktörlere bağlıdır. örneğin, gün uzunluğu, su sıcaklığı ve besinin mevcudiyeti en önemli faktörlerdir. Bu devrede, genç balıkların iskeletleri kıkırdaklı ve yumuşaktır. Bu dönem, üç aylık bir zamana tekabül eder.
Erkek gökkuşağı alabalıklarından en erken yaşta cinsel olgunluğa erişeni, 9 aylıkken rapor edilmiştir. Ancak bu istisnai bir süredir. Çiftlik koşullarında erkek alabalık için cinsel olgunluk yaşının bir yıl olmasına karşılık, sağım için kullanılması genellikle 2. yıldır. Kuşkusuz bu, büyüme oranlarının olumlu çizgisine bağlıdır. Dişilerde ise, cinsel olgunluk yaşı 22 ay olarak bildirilmiştir. Genellikle dişilerin sağımda kullanılması 3.yaşlarında olur.
Alabalıkların doğal yemini; clodocera, copepoda, melacostraca, amphipoda, isopoda’lar, sinek larvaları, ergin böcekler, küçük balıklar, kurtlar ve molluskler oluşturur.
3. Alabalık Yetiştiriciliğinde Su Kalitesi
Balık üreticisi için çevre koşullarını değerlendirmek ve işletme stratejilerini etkin bir biçimde uygulamak için; su kalitesini pratik bir yolla belirlemek zorunludur. Kuluçkahanede suyun özelliklerine gösterilecek tolerans ile havuzda gösterilecek tolerans arasında, farklılıklar vardır. Bu çerçevede temiz 2 lt.lik kaplara konulacak suyun, DSİ, İl Kontrol, Su Ürünleri Enstitüsü ve Su Ürünleri Fakülteleri ile özel laboratuvarlara analiz için götürülmesi gereklidir.
Alabalıkların uygun koşulları için gerekli olan su kalitesi ile kuluçkahanede kullanılacak suyun sahip olması gereken değerler Tablo 1 ve 2’de verilmiştir.
Kimyasal | Sürekli Maruz Kalabileceği Üst Sınır Değerleri (ppm) |
Amonyak NH3
Kadmiyuma Kadmiyumb Klor Bakır Hidrojen Sülfür Kurşun Civa, (organik veya inorganik) Azot Nitrit(NO2) Ozon Pclychlcrinated biphenyls(PCB’s) Total Çökmüş ve çökmemiş cisimler Çinko |
0.0125 ppm (iyonize olmamış formda)
0.0004 ppm (yumuşak suda 100 ppm alkali) 0.003 ppm.(sert suda 100 ppm.alkali) 0.03 ppm 0.006 ppm.Yumuşak suda 0.002 ppm. 0.03 ppm 0.002 ppm maksimum, 0.00005 ortalama Maksimum total gaz basıncı %110 doygunlukta 0.1 ppm yumuşak suda, 0.2 ppm sert suda (0.03 ve 0.06 ppm nitrit-azotu) 0.005 ppm 0.002 ppm 80 ppm veya daha düşük 0.03 ppm |
a) Alabalıkgiller yumurta ve yavrularını korumak için. Alabalıkgiller olmayanlarda 0.004 ppm kabul edilebilir.
b) Alabalıkgiller yumurta ve yavrularını korumak için. Alabalıkgiller olmayanlarda 0.003 ppm kabul edilebilir. |
Tablo 1: Alabalıkgiller grubuna mensup balıkların optimum sağlık koşullarını sağlayan su kalitesi değerleri
DEĞİŞKEN | DEĞERLER (ppm) |
Erimiş Oksijen
Karbondioksit Total Alkalilik (CaCO3) Fenolfitalin ( olarak) Metal Oranj “ ppm Hidroksit “ ppm Karbonat “ ppm Bikarbonat “ pH Total Sertlik (CaCO3) Kalsiyum Magnezyum Manganez Demir (Total) Ferro İyonu Ferri İyonu Fosfor Nitrat Çinko Hidrojen Sülfür |
5-Doygunluk
0-10 10-400 0-25 75-100 0 0-25 75-100 6.5-8.0 10-400 4-100 Tampon sistemi için gerekli 0-0.01 0-0.15 0 0.5 0.01-3.0 0-3.0 0-0.05 0 |
Tablo 2: Alabalık kuluçkahanesinde kullanılacak su için önerilen değerler.
3.1. Su Akış Miktarı
Son yıllardaki çalışmalarda, havuz alanının fazla önem taşımadığı, su miktarının önemli olduğu belirtilmektedir. Nitekim bu önerilere göre, 1 lt/sn’lik su ile 50-100 kg alabalık üretimi yapılabileceği, çok uygun koşullarda ise bu rakamın, 250-300 kg’a çıkabileceği iddia edilmektedir.Söz konusu üretim değerini elde edebilmek için, havuz suyunun günde en az 5-6 kez değişmesi gerekir.
3.2. Stok Yoğunluğu
Balık yoğunluğu, prensip olarak balığın büyüklüğüne ve sudaki çözülmüş oksijen içeriğine bağlıdır. 15 oC su sıcaklığındaki iyi kaliteli bir su, iyice oksijene doymuşsa yetiştirici balığın büyüklüğüne bağlı olarak 25 kg/m3’ten 45 kg/m3’e kadar stoklama yapabilir. Stoklama yoğunluğu havalandırmayla 80-90 kg/m3 düzeyinde uygulanabilir.
4. Yer Seçimi ve Havuzlar
Yer seçiminde, suyun uygunluğundan sonra aşağıdaki ölçülere dikkat edilmelidir:
a) Arazinin topografik yapısının, suyun doğal cazibe ile getirilip, boşaltılabilmesi yönünde hafif eğimli olmalıdır.
b) Seçilen arazinin fazla taşlık, kayalık ve ağaçlık olmamasına özen gösterilmelidir.
c) Havuzlar toprak olacaksa, toprak yapısı killi-tınlı veya kil yapısı yüksek, su geçirgenliği az olmalıdır.
d) Sel, heyelan ve diğer doğal afetlerin etkili olabileceği yerlerden uzak olmalıdır.
e) Ulaşımı kolay ve kent pazarına yakın olmalıdır.
f) Yoğun tarımın yapıldığı alanlardan uzak ve yerleşim alanlarının içinde bulunmamalıdır.
Alabalık yetiştiriciliğinde kullanılan havuzların şekil ve yapıları, diğer balıklar için tasarlanan havuzlardan farklıdır. Genellikle su akıntısının hızlı olduğu, bol oksijenin temin edildiği, kirliliğe sebep olabilecek maddelerin hızlı bir şekilde ortamdan uzaklaştırıldığı ince ve uzun kanal tipli havuzlar kullanılır. Havuz fazla derin olmaz.
Havuz; toprak, beton ve çeşitli şekildeki fiberglas tanklardan yapılabilir. Bir alabalık tesisinde değişik amaçlar için kullanılan; yavru büyütme, anaç, semirtme, kışlatma ve stok havuzları bulunabilir. Fakat, anılan havuzların hepsinin yapılmasına gerek yoktur. örneğin, yumurta üretimi yapmayan, dışarıdan yumurta veya yavru satın alan bir işletmede anaç havuzuna ihtiyaç olmaz. Şekil 5’te bir alabalık çiftliğinin havuz planı görülmektedir.
A-Irmak, B-Yabani balık için balık, merdivenli su seti, C-Giriş Kanalları,
D-Havuzlar, E-Çıkış kanalı, F-Balık Izgarası
Şekil 5: Bir Alabalık Çiftliği Planı
5. Kafeslerde Alabalık Yetiştiriciliği
Alabalık yetiştiriciliği için gerekli kafesler; çok çeşitli malzemeden ve düşünülebilen her şekil ve büyüklükte yapılmaktadır. Kafes imalatında esas, gerekli olan malzemenin sağlam, dayanıklı ve toksik madde içermeyen yapıda olmasıdır.
Kafesin kısımları; çatı , örgü veya ağ aksamı ile kapak şamandıralardır. Kafes modeli; yuvarlak, kare ve dikdörtgen şeklinde olabilir. Kafesin şekli üretimi etkilemez. Kafes ölçüsü; üretim yerinin büyüklüğüne, havalandırmanın mevcudiyetine ve balığı hasat etme şekline bağlıdır. Kafesin kısımları Şekil 6’da gösterilmiştir.
A-Ağ bağlama yerleri, B-Tutamak bağlantı yeri, C-Tutamak, D-Ağ kafes,
E-Yürüme Yolu, F-Köşe bağlantıları, G-Torba
Şekil 6. Kafesin Kısımları
Kafes biçimi ve yer seçiminde şu ana noktaların gözönünde bulundurulması gereklidir:
a) Göl ve deniz derinliği, kafes derinliğinin 3 katı olmalıdır. En az derinlik 15 m. olarak tercih edilmelidir. Bu derinlik, akarsularda 3 m.’den az olmamalıdır.
b) Akıntılı, dalga hareketi mevcut, dinamik sahalar tercih edilmelidir. Sert ve kayalık zemin, akıntının bulunduğuna işarettir.
c) Karada destek tesisinin kurulması imkanı olmalıdır.
d) Mevcut tesislerden en az 1000 m. uzakta olmalıdır.
e) İki yılda bir kafes alanlarının rotasyonuna, imkan tanınabilmelidir.
f) Suyun her türlü kriteri alabalığın istemlerine, uygun olmalıdır.
g)Yerleşim birimi ve sanayi tesislerine, uzak bir konumda bulunmalıdır.
h) Predatör hayvanların yaşadıkları bölgelere, uzak olmalıdır.
5.1. Stok Yoğunluğu
Kafeslere, bazı yetiştiriciler 40 kg/m3 yoğunluğunda stoklama yapılabilmektedir. Ancak daha gerçekçi yaklaşımlarla bir rakam vermek gerekirse; yüksek düzeyde bir üretim için 25 kg/m3 ve çoğu durumlarda 10-15 kg/m3’ düzeyi uygun olur. Bu yoğunluklar, olgun balıklara uygulanır. Parmak büyüklüğündeki yavrular, büyüklükleri ile orantılı olarak oksijen tüketim düzeyine göre yoğun şekilde stoklanırlar.
5.2. Alıştırma
Fingerlinglerin deniz koşullarına alıştırılması işlemleri, denizdeki kafeslere taşıma işleminden önce yapılmalıdır. Alıştırma süresi asgari bir haftalık periyoda, en doğrusu daha da uzun zamana tekabül etmelidir. Yavru balıklar 40 gr.lık ağırlığa ulaşınca veya bu ağırlığa çok yakın iken alıştırma işlemine başlanabilir.
Şekil 7’deki her bir işaret seviyesi, binde (% o) olarak tuzluluk düzeyini gösterir. örneğin, % o,15 tuzluluk isteniyor olsun; tuzlu su, % o,15’lik düzeye gelinceye kadar doldurulur ve sonra, T diyagramı düzeyine kadar üzeri tatlı su ile doldurulur. İşaret düzeyleri, tankın çapının bir fonksiyonuna göre hesaplanabilir veya önceden bir salinometre yardımı ile ölçülerek işaretlenir.
Daha sonra bu tanktan alınan su, alıştırma tankına aktarılır ve burada devamlı şekilde yapay havalandırma yapılır. Balıklar bu su içinde, 48 saatten fazla tutulamaz ve her 48 saatte bir, su yenilenir. Bu yenilemede, ya aynı tuzlulukta veya istenen düzeye yükseltilmiş su konur. Karıştırma tankı, tercihen alıştırma tankından daha yüksekte tesis edilmelidir. Çünkü, bu konumda hazırlanan su, alıştırma tanklarına cazibe ile akıtılabilir. Aynı şekilde, göllerde kurulan kafeslere stoklama yapılırken de, alıştırma işlemleri ihmal edilmemelidir.
Tankın Üst Kenarı | ||||||
T 5 10 15 20 25 30 | ||||||
Tankın Tabanı |
Şekil 7: Alıştırma Tankının İç Tarafında Tuzluluğun İşaretlenmesi.
6. Kuluçkahane İşlemleri
Bir alabalık üretim işletmesinde, ya yumurtadan başlayarak Pazar ağırlığındaki balığın yetiştirilmesi yapılır veya yumurta satın alınarak çıkışı sağlanıp, Pazar ağırlığına getirilir. Veyahut ta, dışarıdan yavru satın alınarak, yetiştiricilik yapılabilir. Eğer yumurtadan başlayarak üretim yapılacaksa, aşağıdaki işlemlerin uygulanması gereklidir.
6.1 Anaç Balıklar
Tüm yetiştiriciliği yapılan türlerde olduğu gibi, alabalıkların da anaç seçiminde; vücut biçimlerinin düzgün olması, büyüme hızlarının iyi bir performans göstermesi, yumurta verimlerinin (Fekondite) iyi olması, aldıkları yemi amaç olan ete dönüştürme kabiliyetleri ve herhangi bir hastalık taşımama özelliklerine azami dikkat gösterilir.
Alabalıklar genel olarak 2. yaşlarında cinsi olgunluğa erişirler. Fakat 3. yaşındaki dişilerin üretimde kullanılması daha uygundur. Erkeklerin 2-6, dişilerin ise 3-5 yaşları arasında yapay üretimde anaç olarak kullanılmaları tavsiye edilir. 3 yaşından küçük dişilerde yumurta sayısı az olup, döllenme oranları da düşüktür. 6 yaşından büyük dişilerde ise, yumurta sayısının fazlalığına karşın, döllenme yüzdesi azdır.
6.2. Sağım öncesi İşlemler
Anaçlar, sağım dönemine yakın, erkek ve dişi olarak ayrı ayrı havuzlara stoklanırlar. Erkeğin; sperm, alt çenesinin üst çeneye göre daha fazla uzaması ve vücutlarının zayıf olması vb. özelliklerle dişiden ayırt edilmesi oldukça kolaydır.
Ayrılan dişilerin, her hafta yumurtalarının gelişim durumunun kontrol edilerek, izlenmesi gerekir. Uygun olanlar, kuluçkahanedeki daha küçük havuzlara alınmalı ve burada m3’e 5-10 adetten fazla stoklanmamalıdır. Bol oksijenli su verilip, yem kesilmelidir.
6.3. Sağım
Dişi anaçlardan kontrol sonucunda uygun olanlar, sağıma alınırlar. Yumurtaların sağımı için, temiz ve kuru bir kap kullanılarak Şekil 8’deki gibi, sağım yapılır. Sağımda eldiven ve havlu kullanmanın birçok faydası vardır. Sağımdan hemen önce, mutlaka balığın vücudu havlu ile kurulanmalıdır. Sağımda, kolaylık olması amacıyla, anestezik maddeler de kullanılabilir.
Şekil 8. Alabalıktan Yumurta Sağımı ve Dölleme işlemi
Sağım işlemi; karanlık, loş ve direkt güneş ışığı almayan bir yerde yapılmalıdır. Güneş ışığı ve sıcaklık, yumurta ve spermlere zarar vererek, çalışmayı olumsuz yönde etkiler.
Her bir dişinin yumurtaları, ayrı ayrı kaplara sağıldıktan sonra, üzerlerine erkeklerden sperm sağılır. Normal bir dişi anaçtan, 1500-3000 adet yumurta alınır. Bir erkekteki sperm, birkaç dişinin yumurtalarını dölleyebilir. Ancak, erkeklerin kısır ve spermlerinin bozuk olabilme ihtimali göz önüne alınarak, her kaba 2-3 erkeğin spermlerinden bir miktar ilave edilirse, döllenme şansı daha yüksek olur.
Gerekli sperm sağımından sonra, kaba bir miktar su ilave edilir. Bu ilave, yumurtaları tamamen örtecek şekilde olur. Daha sonra bir telek yardımı ile yumurtalar karıştırılarak spermlerin su içinde tüm yumurtalara ulaşılması sağlanır. Bilahare yumurtalar, 15-20 dk.süreyle bekletilip, sonra suyla yıkanarak sperm artıkları, vücut sıvısı ve döllenmemiş yumurtalardan tamamen temizleninceye kadar yıkanır.
6.4. Döllenmiş Yumurtaların İnkubasyonu
Yumurtalar, yıkama işleminden sonra, kuluçka tepsilerine konulur. Yumurta tepsileri, fazla derin olmayan (10-15 cm), 30x30 veya 30x40 cm. gibi değişik ölçüde olan kaplardır. öte yandan, dikey inkübasyon dolaplarında yuvarlak tepsiler de kullanılmaktadır. Bu değişik tepsilerin, alt yüzleri ve bir yan yüzleri tamamen elek şeklindedir. Eleklerin delik büyüklükleri, yumurtaların ve kuluçkadan yeni çıkan larvaların aşağıya geçmelerine engel olacak şekilde düşünülmelidir. Yani 3.5-4 mm. çapındaki alabalık yumurtalarının elek deliklerinden geçmemesi için deliklerin 1.5-2 mm çapında olması tavsiye edilir.
Döllenip, yıkanan yumurtalar anılan kuluçka tepsilerine yerleştirilirken cm2ye 4-5 adet yumurta olacak şekilde konur. Yani 1m2lik toplam kuluçka tepsi yüzeyine 40 bin civarında yumurta bırakılabilir. İnkübasyona bırakılan her 2000 yumurta için, 1 lt/dk’lık su debisi gereklidir. Ayrıca, su sıcaklığının 15oC’nin üzerine ve çözülmüş oksijenin de 7 mg/lt altına düşmemesine özen gösterilir.
6.5. Yavru Çıkışı
Diğer balık yumurtalarında olduğu gibi, alabalık yumurtaları da su ısısına bağlı olarak, inkübasyon sürelerini tamamlarlar. Alabalık yumurtaları, genellikle 330-360 gün/derece içinde kuluçka dönemlerini tamamlarlar. örneğin 12oC’lik su sıcaklığına sahip olan kuluçka suyunda, 27-30 gün sonra çıkış, başlar. Anılan bu sürenin yaklaşık yarısında yumurtalarda gözlenme oluşur. Bu noktadan itibaren, yumurtalardan ölü olanlar, sifonlama yöntemi ile ayıklanırlar. Çıkıştan sonra, larvaların karın kısmında besin kesesi vardır. Bu kese 150-180 gün/derece sürer. Yani 12-15 güne kadar larva bu keseden besinini alır. Daha sonra dışsal beslenmeye geçilebilir.
Şekil 9. Gözlenmiş yumurta ve besin kesesine sahip larvalar
6.6. Larvalar
Besin kesesinin tükenmesine az bir süre kala larvalar, ilk beslenmenin yapılacağı teknelere alınırlar. Tekneler 3x0.5x0.3 m. ebadında olabilirler. İlk zamanlar su düzeyi düşük tutulur. Larvalar, yüzmeye başladıklarında dış yemlemeye geçilir. Bu arada, su akış miktarı inkübasyon sırasında kullanılan suyun iki katı kadardır. Larvalar, yavaş yavaş ışığa alıştırılırlar.
İlk yem olarak, karaciğer-dalak ezmeleri veya özel toz yapay yemler verilir. Bu arada, gerekli temizlik ve bakım yapılır. Yaklaşık 5-6 cm. boya, 2 ay civarında ulaşırlar. Doğal olarak daha sonra yavru büyütme havuzlarına aktarılırlar. Bu dönemde, boylama yapmanın büyük faydaları vardır.
7. Beslenme
Balık da, diğer bütün hayvanlar gibi, iki temel neden için besin tüketir. Bunlar; dokuların yenilenmesi ve onarımı ile enerji üretimidir. Balık, soğuk kanlı olduğundan, kendi vücut sıcaklığını düzenleyemez. Bu nedenle, etrafını kuşatan su sıcaklığından vücut sıcaklığını alır. Balıklar, sonuç olarak; çevresel sıcaklığa oldukça duyarlıdırlar.
Erişkin alabalıklarda, en iyi yemleme 12-18oC’lik su sıcaklığında yapılır. En ideal değer, 15oC’dir. 21-22oC’nin yukarısında, yemleme durdurulmalıdır. Enzim aktivitelerini, su sıcaklığı yakından ilgilendirdiğinden dolayı, yemleme oranları su sıcaklığı ile vücut ağırlığı göz önüne alınarak tespit edilir.
Genç balıkların, metabolizması ve büyümesi çok hızlı olduğundan, enerji ve proteinin en yüksek düzeyde sağlanması için yeme ihtiyaç duyarlar. Onların büyüklüklerinin artması ile, büyüme ve enerji tüketimi yavaş yavaş azalır. Böylece, yemdeki besleyicilerin düzeyi bazı miktarlarda azalır. Bazı çiftçiler yavruları yemlemeye besin kesesinin 2/3’nün emilmesiyle başlarlar. Diğer bir kısmı ise, besin kesesini tamamen kaybettikten sonra katı yeme başlamayı tercih ederler. Son söylenen yöntem, yem terminolojisinde daha fazla ekonomiktir. Fakat bazı durumlarda, erkenden peletle beslemeye başlanılmasıyla, maksimum büyüme oranının sağlandığı ileri sürülmektedir. Hangisi tercih edilirse edilsin, balıklar bu dönemde sadece çok küçük katı yem partiküllerini yiyebilirler.
Çok genç yavruların, besin kesesi içeriğinin emiliminden sonra, yüksek lezzetiyle birlikte protein ve enerjinin yüksek oranını sağlayan, katı yemlere alıştırılması gerekir. Bunlara; küçük miktarlarda, çok sık oranlarla, günde 20-30 defa bu yemlerden verilmelidir. Bunun için, otomatik yemlikler gereklidir. Balıklar, büyüklük artışında, yaklaşık 8 cm. uzunluğa erişinceye kadar kırıntılarla beslenebilirler. Daha sonra ise, protein ve enerji düzeyi yönünden daha düşük peletlenmiş yemlerle, beslenirler. Bu safhada, yemleme oranında azalma olur. Büyüklük ve ağırlıktaki artışa ilaveten, büyük peletlerle, balık pazarlanıncaya kadar beslenirler. Yetiştiriciler, balıkları günde 5-6 kez, anaçları ise günde 1-2 kez sabah ve akşam olmak üzere yemlerler.
Bazı ülkelerde, yaş yem sağlamanın, yapay yem imalatından elde edilen peletlerden daha fazla ekonomik bulunduğu iddia edilmiştir. Normalde, iki yem tipinin maliyeti herşey içinde hesaplandığında, muhtemelen benzerdir. Ancak, pelet yemin oldukça kolay kullanılıp, depo edilmesi yapay yemi avantajlı kılar.
Beslenme verimliliği dönüşüm oranı tarafından hesaplamaya bağlıdır. Bu oran yemin sağladığı ağırlık ve balık ağırlığındaki kazanç arasındadır. Alabalık yetiştiriciliği için tanklarda genellikle 1.2-1.4 dönüşüm oranı yeterli ve tatmin edici olarak görülmektedir. Lakin karasal havuzlardaki yetiştiricilikte muhtemel verim, peletlerin lüzumsuz sarfiyatından dolayı azalır. Çünkü, yem dönüşüm oranı 2.0 veya az daha yüksek olarak gerçekleşir. Bu oran, ekstredür yemlerin kullanılmasıyla, daha da iyileşmiştir.
8. Hastalıklar: Tedavi ve Koruma önlemleri
Yetiştiriciliği yapılan gökkuşağı alabalıklarında görülen, hastalıklar ve bunların tedavi uygulamalarını kısaca şöyle ifade edebiliriz.
a) IPN (Infectious Pancreatic Necrosis)
Etken: IPN Virus
özellikleri: Yüksek derecede öldürücüdür. Hemen hemen sadece bir gramdan küçük, yavru ve parmak büyüklüğündeki yavrulara bulaşır.
Belirtileri: Düzensiz ve kendi etrafında yüzme, barsağın mukusla dolması ve sümüksü iplik benzeri feçesin, görülmesidir.
Tedavi ve Koruma önlemleri: Bilinen tedavisi yoktur. Hasta balık ya gömülür ya yakılır. Havuz ve çiftlik ekipmanları, dikkatlice sterilize edilmelidir. Yumurta ve yavruların enfekte olmamaları için, sürekli kontrolleri gereklidir. Hastalığı etkili bir şekilde önlemek için, yumurtaların 15 dk. Süreyle 50 ppm’lik iyot solüsyonunda banyo ettirilerek sterilizasyon sağlanmalıdır.
b) IHN virus (Infectious Hematopoietic Necrosis)
Etken: IHN virus
özellikleri: Yüksek derecede öldürücüdür. Yavru ve bazen vücut ağırlığı 10 ile 20 gr arasındaki parmak büyüklüğündeki yavruları, enfekte eder.
Belirtileri:Düzensizce ve kendi etrafında dönerek yüzme, içsel hemaroji, karında şişme, patlak gözlülük , barsakların mukusla dolması, sümüksü iplik benzeri feçes, karaciğer ve böbreklerde kısmi kan toplanması, şeklinde belirtiler görülür.
Tedavi ve Koruma önlemleri: IPN gibi.
c) Vibriosis
Etken: Vibrio anguillarum (Bakteri)
özellikleri: Yüksek derecede öldürücü olup, yavru, olgun ve anaç alabalıkları enfekte edebilirler.
Belirtileri: Düzensiz hareketler gösterip, düşük iştahlı olurlar. Vücut rengi, koyulaşır. Patlak gözlülük, lokal kas şişmesi, ağız vücut yüzeyi ve yüzgeçlerin tabanında hemaroji görülür. Anemi, barsakta ihtihaplanma ve kan toplanması, karaciğerde hemaroji, dalakta büyüme ve böbrekte erime gibi belirtiler tezahür edebilir.
Tedavi ve Koruma önlemleri:Antibiyotikler, oxolenik asit ve sülfa ilaçları oral olarak verilir. Son yıllarda bu hastalık için aşı geliştirilmiştir. Yetiştiricilikte aşırı stoklamadan, balığın kepçe ve ağa alınmasından kaçınılmalıdır.
d) Columnaris Hastalığı
Etkeni: Felixibakter columnaris (Bakteri)
özellikleri: Yüksek düzeyde öldürücü. Sıklıkla yavruları, bazen de yaz aylarında olgun balıkları, enfekte eder.
Belirtileri: Karın, baş, yüzgeç ve solungaçların üzerinde beyaz ve gri lekeler görülür.Yüzgeçler lezyonlarla kaplanır. Vücut yüzeyi, burun, solungaç ve yüzgeçlerde erozyon görülür.
Tedavi ve Koruma önlemleri: Antibiotikler, oxolenik asit ve sülfa ilaçlarının, oral yolla uygulanması.
e) Yersiniosis
Etken: Yersinia ruckeri
özellikleri:Genç balıklar, yaşlı balıklardan daha duyarlıdırlar. Hastalığa yakalananların sayısı, % 100’e ulaşabilir.
Belirtileri: Dokularda küçük hemarojik lekeler geniş bir şekilde yayılır. Dalak ve böbreklerde şişme, karaciğerde solgunlaşma görülür. İç taraflarda, kanlı mukus mevcut olabilir. Göz fırlaması, körlük, çene aşınması ve ağızda kızarıklık, zayıflık ile uyuşukluk gibi belirtiler hastalığın işaretleridir.
Tedavi ve Koruma önlemleri: Aşıları mevcut olup, zamanında kullanılırsa, genellikle hastalık önlenir. Çok iyi dezenfeksiyon şarttır.
Ayrıca , furunkulosis, bakteriyel böbrek ve solungaç hastalıkları da bilinen önemli hastalıklardır.
f) Mantar Hastalığı
Etken : Saprolegnia parasitica (mantar)
özellikleri: Yumurta ve sperm sağımından sonra, anaç balıklar üzerinde ciddi hasarlar oluşur. Bazen, henüz porsiyonluk büyüklüğe erişmemiş balıklarda da ciddi sorunlar meydana getirir. Ayrıca, ölü yumurtalar üzerinde fazlasıyla gelişir.
Belirtileri: Olumsuz sağlık koşullarında, balığın derisi enfekte olur.
Tedavi ve Koruma önlemleri: Balıklar 3-4 gün boyunca günde l saat süre ile 0.5 ile 1.0 ppm’lik malahit yeşili solüsyonuna daldırılır.
9. Taşıma
Yumurtalar, genellikle yalıtılmış taşıyıcılarda dikey düzenlenmiş; yani üst üste konmuş kaplarda taşınırlar. Gözlenmiş ve çıkışına l hafta kalan yumurtalar, uzak mesafelere taşınabilirler. Bunun için, taşıyıcının en üst ve alt tabakasına özel hazırlanmış buz, orta tabakalara da, yumurtalar konur.
İçinde su ve oksijen olmak üzere, balıkların taşınmasında kullanılan çeşitli torbalar vardır. Bunlar; ince (yumuşak) ve daha kalın (sert) şeffaf polietilen malzemeden yapılmış olup, normal olarak torba şeklindedirler.
Şekil 9’da balıkların torbalara konuş tarzı ve Tablo 3’de de oksijen doldurulmuş 50 lt’lik torbalarda taşınabilecek, genç alabalıkların sayısı verilmiştir.
Şekil 9. Torbalara su konması, balıkların yerleştirilmesi, havanın alınışı, oksijen basılması ve torbaların üstlerinin kapatılması.
Balık Türü | Balıkların Boyu (cm) | Su Miktarı(litre) | Su Sıcaklığı(oC) | Balıkların Yoğunluğu | Kayıplar (%) | Maksimum Taş.Süresi |
Alabalık | 4-6
9-12 12-15 |
15
10 15 |
10
10 10 |
500 adet
800-1200 gr 100 adet 1500 gr 100 adet 2500 gr |
-
- - |
15
12 12 |
Tablo 3. Oksijen doldurulmuş 50 lt’lik torbalarda taşınabilecek genç balıkların sayısı; Oksijen/su oranı: 3/1-3/2
Alabalıkları, işletme içinde bir yerden bir yere taşımada, üstü açık kaplardan yararlanılabileceği gibi, diğer uzak yerlere ise özel olarak yapılmış, tankerli veya tank yüklenmiş araçlarla taşıma imkanı da vardır (Şekil 10).
Şekil 10. Modern bir balık taşıma aracı
2000 lt’lik izole edilmiş bir tankta bir gündüz boyunca; su kalitesinin olumlu ve sıcaklığının da 18 oC’yi geçmemesi halinde 200-300 kg’lık alabalık taşınabilir.
9. Yararlanılan Kaynaklar:
1-BERKA,R.1989. Canlı Balıkların Taşınması, T.O.K.B.Su Ürünleri Arşt.Enst.Md.Yayın no:1 EĞİRDİR.
2- ÇELİKKALE,M.S. 1988.İçsu Balıkları ve Yetiştiriciliği. Cilt 1, K.T.Ü.Yayın No:124 TRABZON
3- EMRE,Y.ve KÜRÜM ,V.1998 Havuz ve Ağ kafeslerde Alabalık Yetiştiricilik Teknikleri. ANKARA
4- GALL,G.A.E and CRANDELL, P.A. 1992.The Rainbow Trout. Aquaculture, 100, pp1-10. AMSTERDAM.
5- PİPER, R.G.ve Ark.1989. Fish Hatcery Management. U.S.D.İ.F. and W.S. WASHİNGTON
6- SHEPHERD, J and BROMAGE, N. 1989. Intensive Fish Farming. BSP Professional Books. OXFORD
7- STEVENSON,J. 1987 .Trout Farming Manual. Fishing News Books, Farnham, Surrey, ENGLAND
Facebook'ta Yayınla>