Gölçayır’dan gönül dolusu selamlar...
Kirazıyla marka olmuş, tabiri caizse yedi düvele nam salmaya başlamış Akşehir yöremizden Gölçayır Kasabamızla huzurlarınızdayız.
Akşehir’e bağlı olan Gölçayır; ilimize 150, ilçeye 18 km mesafede, tarım arazilerinin 3/4’nü kiraz üretimine tahsis etmiş bir beldemiz. Ürettiğini trilyonlarca liralık ekonomik değere dönüştüren, ihracata giden kirazından ülkemiz ekonomisine milyon dolarlarla ifade edilen döviz girdisi sağlayan bu beldemizin üretken insanlarına minnettarız hepimiz. Bu sayımızda, istisnai tarım ürünlerimizden olan, iyi para ettiği için neredeyse tamamını ihraç ettiğimiz, fakat kendi insanımıza yediremediğimiz Napolyon Kiraz’ın hikayesine dalacağız. Alara, Bamex, Yavuzlar, Barış Tarım, Günaydın ve Kazancıoğlu gibi dev firmaların cirit attığı yörede; üreticisiyle, tüccarıyla, komisyoncusu ve ihracatçısıyla herkesin kendince haklı nedenlerini, farklı sersenişlerini, ilginç hikayelerini paylaşacağız sayfamızda.
Kiraz ağaçlarının çiçeğe durup, bir cennet bahçesine çevirdiği, arıların azim ve hırsla peteklerini balla doldurduğu ilkbaharda ilkini, çiftçilerimizin bayramı diyebileceğimiz, emeğini, alınterini paraya çevirdiği hasat döneminin sonunda 12 Temmuz’da da ikincisini gerçekleştirdiğimiz Gölçayır gezilerimizde gerçekten sıradışı güzel anılar yaşadık. İlkbaharda olağanüstü güzel, sonbaharda da berekete pınar olan eşsiz beldelerimizden olan bu kasabamızı tanımak ve tanıtmak, onların sevinciyle sevinip, dertleriyle dertlenmek bizim için bir onurdur. Bu güzelliklere vesile olan Tarım Danışmanı Sayın Ziya Yörükoğlu kardeşimizden söz ederek başlamak istiyorum önce. Kendisini özellikle meyvecilikte çok iyi geliştirmiş olan Ziya kardeşimiz, Gölçayır çiftçisiyle hemen kaynaşıp bütünleşmiş. Plan ve projelerini uygulamak için kolları sıvayıp, çalışmalar başlatmış. İlkbahardaki ziyaretimizde Gölçayır çiftçisiyle Tarım Danışmanımızın ilk buluşmasının heyecanına ileriye dönük çalışmaların ilk temelinin atılışına şahit olduk. Gölçayırlı üreticilerin Belediye Başkanı Sayın Hüseyin Cavit Kılınç’ın ve Tarım Danışmanımızın güçbirliğine, dayanışmasına ortak olup, Bakanlığımızın talimatları doğrultusunda çekimler yapıp, Tarım Danışmanlarımızı tanıttığımız görüntülü ve sesli bir çalışmamızla bu anlamlı buluşmayı belgelemiş olduk. Çalışma heyecanı ve şevkine çiftçilerle olan sıcak diyaloglarına tanık olduğum, çalışkanlığıyla camiamızda takdir uyandıran Ziya kardeşimize üstün başarılar diliyoruz. İdeallerini gerçekleştirmek için samimiyetle çalışan bu kardeşimizin birçok sorunlarına, görev zorluklarına da şahit olduk. İnsanın hevesini solduran olumsuzluklar seni yolundan alıkoymasın Ziya kardeşim. Gölçayır çiftçisinin sana olan sevgisini, inancını ve ihtiyacını unutma.
Gölçayır’la ilgili çalışmalarımız sırasında, kiraz bahçelerinde, çiftçi toplantılarında firma temsilcileri, tüccar- komisyoncu ziyaretlerinde geçen zaman diliminde kendimizi öyle kaptırmışız ki, kasaba ile ilgili diğer bilgileri derlemeye zamanımız kalmadığından Belediye Başkanı Sayın Hüseyin Cavit Bey’den yardım isteyip, Gölçayır’la ilgili yazılı kaynak talebinde bulundum. 2700 nüfusuyla, mümbit topraklar üzerinde kurulu Gölçayır Kasabamız, 1998 yılına kadar köy statüsünde idare edilen, eski adıyla “Yasyan Köyü” olarak anılan, günümüzde belediyelik idari yapılanmasıyla yöresinde eşsiz güzelliğiyle, tarım ve hayvancılık merkezli, bilhassa meyvecilikten geçimini sağlayan bir Anadolu klasiği diyebiliriz.
“Yasyan Köyü” başlığıyla bana ulaştırılan yazılı kaynakta 140 evli (haneli), 748 nüfuslu bir köy olduğundan söz edilerek şöyle tarif edilmekte:
“Yığma bir tepenin önüne ve eteklerine kurulan köyü, münbit topraklı bol ağaçlı tarlalar bir ay ağılı (hale) gibi sarar. Koyu yeşillikler arasından sivrilerek taa uzaklardan görünen ak minaresiyle Yasyan gözleri ve gönülleri avlar. Akşehir’e şöhret veren Karabağlı, Dırıganlı ve Güleri kirazlarının en iyileri burada yetişir.” denilmekte. Bu üslupla Yasyan’ı tarif edeni öğrenemedim. Ayrıca kuruluşla ilgili bir tarih kaydı da verilmemiş. Bu metni kaleme alanı bilmiyorum ama Evliya Çelebi’nin kaleminden çıkmış olması kuvvetli ihtimal gibi geliyor. Hem Gölçayır’ı, hem de kirazın hikayesini konu bütünlüğünü bozmadan okuyucumuza sunabilmek için Napolyon’nun kasabaya nasıl geldiğini anlatarak başlayalım dilerseniz.
“Yıl 1960. Eskişehir Devlet Demiryolları fidanlığına dikilmek üzere yurtdışından getirilen aşılı kiraz fidanlarından Demiryolu çalışanı olan Amcam aracılığı ile temin ederek köyümüze ilk dikimini gerçekleştiren Babam Ziya Ülkü, o yıllarda şoförlük ve nakliyecilikle uğraşmaktadır. Birkaç yıl içinde ilk meyvelerini veren kiraz fidanlarındaki alışık olmadığımız irilikteki dev kirazları gören dedem, eline testereyi alıp küfürlü bir tavırla ‘bahçeye hırsız getirip, talan ettireceksin’ diyerek ağaçları kesmeye başlar. Babam yetişip, dedemin gönlünü alarak testereyi alır elinden ve kalan ağaçları kurtarır. 1969 yılına gelindiğinde 4 dekar ve 90 ağaçtan oluşan bahçemizin o yılki kirazını tamı tamına 40 bin liraya satar babam. O yılların ölçeğine göre müthiş bir paradır 40 bin lira ve yörede olağanüstü bir hareketlenmeye sebep olur. Artık herkes Ziya Ülkü’nün bahçesinden mevcut kirazlara aşılamak üzere kimisi izin alarak, pek çoğu da gizli olarak aşı kalemlerini yürütmeye başlar. Hatta Trakya’ya kadar uzanan aşı kalemleriyle ünümüz ilimiz sınırlarının dışına taşmıştır. 1969 yılındaki ürünümüzü alıp, İstanbul Hal’ine taşıyan dönemin ünlü meyve- sebze tüccarı Bozkırlı Hacı Mehmet, kirazları naklettiği kamyonun kaza sonucunda devrilmesiyle bir bölümünü telef ettiği halde kalan maldan 40 bin lirasını çıkardıktan sonra kâr ettiğini söylemiştir. Sınıflandırıp, üzerine lüks kiraz, birinci sınıf kiraz gibi isimler verip, üzerlerine dilediği fiyatı yazmasına rağmenhemen satıldığını gören Hacı Mehmet Amca ‘Bu kiraz falan değil. Para kardeşim, para...” diyerek kasaların üzerine napolyon yazar ve böylece ‘Napolyon Kiraz’ın isim babası da olmuştur.”
Noktasına, virgülüne dokunmadan okuyucuma naklettiğim bu öyküyü 1974 yılında vefat ettiğini öğrendiğim Merhum Ziya Ülkü’nün oğlu Sayın Mehmet Ülkü’den dinledim. Gölçayır ve yöresinde bugünkü ekonomik değerin yaratılmasına vesile olan Merhum Ziya Ülkü amcamızın ruhu şad olsun, nur içinde yatsın. O yüce insanın yetiştirdiği oğlu Mehmet Abi’mizden de söz etmek istiyorum. Bugün hem kiraz üreticisi, hem ihracatçısı konumuna gelmiş Mehmet Ülkü yörenin önder çiftçilerinden. Büyük hedefleri, çok güzel projeleri var. Dileriz hedeflerine ulaşırsın değerli Abi’miz. Sizi tanımak bir ayrıcalıktı bizim için. Doyumsuz sohbetin ve konukseverliğin için sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum.
Bu ilgi çekici güzel öyküden sonra gelelim bugünün Gölçayırı’nda neler görüp, neler yaşadığımıza... öncelikle kendimce bir değerlendirme yapmam gerekirse, trilyonlarla ifade edilen bir rantın döndüğü kiraz piyasasında memnun olan kimseye rastlamadım dersem abartmış olmam herhalde. Üreticileri dinledim haklı, tüccarı dinledim haklı, ihracatçıları dinledim onlar da haklı. Ama en çok da üretici haklı galiba. Herkesin mutlu olacağı bir sistem kurulması belki imkansız, ama öyle bir yol bulunmalı ki, alan da- satan da kazanmalı, herkes kendi sorumluluk alanında sınırlarını çizip, söz sahibi olmalı. özlenen tablo bu.
Üreticiler diyorlar ki:
- Kirazda hasat döneminin sınırlı olmasından tüccarlar, ihracatçı firmalar yararlanıyor. Malımız elimizde kalır korkusu bizi paniğe sevkediyor.
- Üretim ve hasadın planlanamayışı büyük problem.
- Ürünümüzün en yoğun toplandığı dönemde fiyatlar aşağı çekilip, malımızın değeri düşürülüyor.
- Hasat esnasında kasa talebimiz zamanında karşılanmadığından, hasatta sıkıntılar çoğalıyor.
- Kalibresi yüksek, en kaliteli kiraza ayrıcalıklı fiyat uygulanmıyor.
- şiddetle ihtiyacımız olan soğukhava tesisimiz yok.
- Bizi birlikte hareket etmeye götürecek kooperatifimiz, birliğimiz olmayışı en büyük handikapımız.
Üreticilerden sonra bütün ihracatçı firma temsilcileriyle görüşme şansım olmadı. Barış Tarım A.ş. temsilcisi Sayın Süleyman Mutluay’la sohbet edip konuyu değerlendirdiğimizde;
- Üreticimiz olmazsa biz olmayız. Temennimiz iyi para kazanmak ve bunu üreticiye yansıtmaktır. Ancak Dünya kiraz piyasasına en çok ürün arzının yapıldığı dönemde rekabet kızışmaktadır. Bu iş arz- talep dengesiyle ilgilidir. Rakiplerimizle rekabet edebilmek için takip ettiğimiz fiyatlandırmadan üreticimiz şikayet etmekte, ayrıca üreticimiz erkenci bölgelerin fiyatıyla yada sezona geç giren bölgelerin farklı fiyatlarıyla kıyaslamaya girip haklı serzenişte bulunmaktadır.
- Kirazın fiyatını sanıldığı gibi biz değil, bu faktörlerin etkilediği piyasa koşulları belirlemektedir.
- Standartlara uygun üstün kaliteli mahsul temininde, hasadın planlanmasında dolayısıyla uzun vadeye yayılamayan hasatla ilgili bizim de problemlerimiz ortak olup, istikrarı etkilemektedir tesbitinde bulundu
Daha sonra komisyoncu kanadından Sayın Muammer Sağlam’a da misafir olup, değerlendirmelerde bulunduk;
- Bizler ihracatçı firmalar ve üretici arasında köprü görevi görmekteyiz. Geçmiş yıllar içerisinde bu piyasada çok batanlarımız oldu. Bu piyasadan iki yıl önce mal verip, daha parasını tahsil edememiş pekçok insan var. Bizim de çok büyük risklerimiz var. Yüksek fiyat çekerek üreticimizi dolandıranların örnekleri çok. Üreticimizi istismar edip, piyasayı karıştıranlar, bizleri zaman zaman karşı karşıya getirmek için spekülasyonlar yapılmakta, böylece bizler de zarar görmekteyiz. Herkesi birbirine karşı koruyan sistemler bulunmalı, çözüm yolları aranmalıdır. Biz hem üreticiyiz, hem de bu işin ticaretini yapıyoruz. Dileğimiz o dur ki, herkes kazansın.
Evet. Biz de dileriz ki herkes kazansın. Bu çark sürekli ama sağlıklı dönsün. Bizim görevimiz, hepimizin ortak sorunlarını yansıtmak. Kamuoyuna, ilgililerine çiftçinin sesini duyurmak. şahsım adına benim yüreğimi yakan; ürettiğimiz en halis ürünlerimizi kendi insanımıza yedirememek. Ülkemiz kalkınıp, zengin olsak, çok üretsek, en iyisini kendi insanımıza yedirsek, bir o kadar da dışarıya satıp para kazansak ne dersiniz? Buna layık değil miyiz acaba? Objektif olmaya çalışıp, her kesimin dertlerini onların ifade ettiği gibi sayfama yazıp hizmetim olsun istedim. Umarım faydalı olurum. Bu arada kiraza çok dalıp, bir konuyu atlamak istemiyorum. 40 yıllık bir geçmişi olan 160 üyeli Tarımsal Kalkınma Kooperatifinin yöneticileri çok dertli. Günlük 2 ton süt üreten Gölçayır yöresinde günlük süt toplamada yeterli desteği görmediklerini dile getirip, üyelerin Kooperatiflerine sahip çıkmalarını,büyümeyi,gelişmeyi ve dayanışmayı arzuladıklarını ifada ettiler. Evet gerçekten el ele verilmeli sadece süt inekçiliği projesiyle yetinilmemeli, üyeleri çoğaltıp Kirazla ilgili çalşmalara biran önce başlanmalı ki herkesin ortak dileği yatırımlar gelsin, soğukhava tesisi ve birlikler kurulmasına giden yolun adresi de başka yok zaten. Birlikten kuvvet doğar diye herkes söylüyor ama lafta kalmamalı icraat yapmalı...
Bu kadar geniş, hiçbir beldeyi yazmamıştım. özelliği ve güzelliği çok fazla olan Gölçayır’a da değdi doğrusu. Böyle kasabanın kıymeti iyi bilinmeli. Tarım Danışmanı Ziya Bey’in şu tesbiti Gölçayır ve bölgenin kıymetini perçinliyor “Yetişmiş bir tek kiraz ağacı verimli olması halinde, Yunak ovasında 45 dekar ekili buğday alanına eşittir” varın hesabını siz yapın...
İlginç bir öyküyle yazımı bitiriyorum. 7. Cumhurbaşkanımız Kenan Evren’in döneminde İngiltere ziyaretine giderken kraliyet ailesine hediye edilmek üzere Akşehir kirazı götürürler. Seçme kirazlardan bir kasa yapıp, üzerine adı ve adresini yazan üretici Osman özdemir’e İngiltere kraliçesinden bu kadar güzel ürün yetiştirdiği için tebrik ve teşekkür mektubu gelir. Bizzat Osman özdemir’den dinlediğim bu öyküyü sizlerle paylaşmak istedim. Bütün bu olumsuzluklara rağmen engel tanımayan ve mucizelere imza atan Türk çiftçisinin ellerinden samimiyetle öperim.
Bütün Gölçayır insanına en kalbi selam ve saygılarımı sunuyorum.
Facebook'ta Yayınla>