Uzunca bir aradan sonra yeniden okuyucularımızın karşısındayız. Uzaklarda farklı bir diyardan gördüklerimizi paylaşacağız sizlerle.
Kulu İlçemize bağlı köy ve kasabalara gazetemizde tanıtım amacıyla şimdiye kadar yer verilememiş olduğunu görüp, bu sayımızı o yöreye ayırdık. Aynı zamanda Tuz Gölü’nü de görüp o beyaz imparatorlukla ilgili merakımızı da gidermek istedik.
Bu seyahatimizde, yani 25 Şubat günü gittiğimiz Tuzyaka ve yöredeki gezimizde, unutamayacağımız yeni simalar tanıyıp, farklı anılar ekledik repertuarımıza. Dilerseniz Belediye Başkanı Sayın Mustafa özcan’dan başlayalım. Tanımaktan ve tanıtmaktan büyük bir zevk duyarak kendisinden söz etmek, duygu ve düşüncelerini, yaptıklarını ve hedeflediklerini bu sayfaya taşımak gerektiği inancındayım. Sayın Başkan’la ilk tanışmamız ve ilk diyalogumuz bir kaç ay önce İl Müdürlüğümüzde bizden tarımdaki yenilikleri takip etmek amaçlı dokümanlar istediğinde gerçekleşmişti.Bize kasabadaki çiftçilerin atadan dededen görüp öğrendiği metotlarla tarım yaptığını, önderlik edip yeni teknikleri insanlarına ulaştırmak ve kurumumuzdan faydalanmak istediğini ifade etmişti.
Seyahatimize Kulu İlçe Müdürlüğümüzü ziyaret ederek başlayıp, Mühendis Nurettin Bey’i de yanımıza alarak Tuzyaka’ya vardığımızda Sayın Başkanım ve ekibi bizi sıcak bir ilgiyle karşılayıp, konukseverlik gösterdiler. Yeni, görkemli ve son derece güzel dizayn edilmiş belediye sarayı hemen dikkatimizi çekti. Beldede yoğun bir şekilde ana cadde tanzimi ve kaldırım düzenlemeleri yürütülüyordu. Kasabadaki yeni yapılarda, binaların çevresindeki ihata duvarlarında Nevşehir’in ünlü kesme taşlarının kullanıldığı dikkatimizi çekti. Bu durumun Avrupa’da çalışan vatandaşlarımızın orada kazandıklarıyla kasabalarına yeni evler yaparak beldelerinin güzelleşmesine katkıda bulunduklarını gördük. Burada konumuzdan uzaklaşıp, mevzuyu dağıtmadan bir düşüncemizi ve temennimizi eklemek istiyorum. Cihanbeyli, Tavşançalı ve Kulu’nun köy ve kasabalarının nüfuslarının büyük bir kısmının yurtdışında çalıştıklarını, buradan kazanımları ile de mimari açıdan çok estetik binalar diktiklerine, güzergahlarında yolculuk eden herkesin gördüğünü biliyorsunuz. Şimdi bu güzelliği tamamlaması gereken yeşil kuşak neden oluşturulmaz ‘acaba’ya takılıyorum ben. Meyveli yada meyvesiz niçin ağaç dikilmez. O güzelim evlerle beraber bahçe düzenlemeleri ve ağaçlandırma çalışmaları da yapılırsa işte o zaman o güzelim villalara değer biçilemeyeceğini, o güzelliklerin bir anlam kazanacağını düşünüyorum.
Biz yine Tuzyaka’ya ve Mustafa özcan Başkan’ıma dönelim. Çiftçi- İşadamı- Yönetici ve müzisyenlik meziyetlerinin hepsini bünyesinde muhafaza eden, kendine özgü üslubu ve esprileriyle özel bir insan tanıyıp dostluk kurmak nasip oldu bu gezide. Beldesini tüm özellikleriyle bize anlatmaya başladığında, zaman zaman kendi hayat hikayesinden de kesitler aktarırken, yerli yerinde kullandığı esprileriyle herkesi kırıp geçiriyorken, içimden “tam bir alaylı” dedim. Doyumsuz bir sohbetle çok şey öğrendim. Uzak yoldan gelmiştik ve vaktimizin darlığı sebebiyle kasaba insanlarıyla tanışıp, uzun uzun konuşma fırsatımız olmadı. Belediye Başkanı ve Muhtar İsmail Bey ve belediye mensuplarıyla çalışmalarımızı yürüttük. Sayın Başkan insanını o kadar iyi tanıyıp, tahlil ediyor ki, saatlerce konuşup, sayfalarca yazmak mümkün. Tuzyaka ile ilgili istatistik bilgilerden ve tarihsel bağlarından da söz edecek olursak; ilimize 150 km. mesafede, Kulu İlçemize de 18 km uzaklıkta, Tuz Gölü’nün kuzeybatı köşesinde yerini almış, tarım ve hayvancılık başta olmak üzere Kulu İlçe merkezinde ticari yapılanma ve yurtdışında ekmeğini kazanan insanlarıyla, resmi kayıtlara göre 2052 kişinin yaşadığı ancak yaz aylarında nüfusun 5 bini geçtiği bir Anadolu beldesi. Köy statüsünden kasaba idari yapılanmasına son dönemlerde terfi eden yeni belediyelerden biri. 500 haneli, Kışla ve Cumhuriyet adıyla iki mahalleden oluşmaktadır. 50 bin dekar tarım arazisi olan kasabanın yıllık ekilişinde 30 bin dekar hububat, bin dekar şeker pancarı ve 2 bin dekar da kimyon ve yeşil mercimek ana ürün desenini oluşturmakta, arazilerin bir bölümünde artezyen kuyularından yararlanılarak sulu tarım yapılmaktadır. Hayvancılık faaliyetlerini incelediğimizde 600-700 baş kültür ırkı ağırlıklı sığır ve 3-4 bin baş da koyun varlığına sahip olduğunu öğrendik. Son yıllarda büyük darbe yiyen hayvancılığın bir kıpırdanışa geçtiğini özellikle koyunculukta yeni atılımların olduğunu duyduk, sevindik. Tarımsal yapıdan söz açmışken, Sayın Başkan Mustafa özcan’ın bazı düşüncelerinden, dileklerinden bahsetmezsem haksızlık etmiş olacağım. Kasabanın hatırı sayılır çiftçilerinden olan Sayın Başkan’ın yenilikçi, ilmin, fenin getirdiklerine inanan, tarımdaki teknolojik gelişmelerden haberdar, araştırmacı bir kimliğe sahip olduğunu gördük. Beldede gübrelemede yapılan yanlışları örnekleyerek açıklamasından, münavebeli tarımdan, sulama tekniklerinden, zirai mücadeleden ve hayvancılıkla ilgili anlattıklarından çıkardığımız sonuç bu.
Başkanın dileği; bilinçli ve planlı tarım yaparak emeğin karşılığını almak, devletin teşvikleri hususunda da çiftçinin bilgilendirilmesi ve teknik yardımın yanı sıra yaygınlaştırılmış mobil sistem toprak tahlil çalışmaları yanında üretimin artışına teşvik uygulanması, sürekli bilgi akışını sağlayacak iletişimin kurulması gibi seçkin fikirlerle, ilkel metotlardan çiftçimizin kurtarılması gereğinin yazımızda dile getirilmesini, ziraatçısıyla-veterineriyle teknik elemanların çiftçiyle sahada el-ele uygulamalı olarak çalışacakları altyapının vakit geçirilmeden kurulması gerektiği inancını sayfamıza taşımamızı rica etti. 60 yaşında olduğunu, bu işlere gençlerin kafa yorup sahip çıkması gerektiğinin altını çizdi. Bir çok ürün denemelerini bizzat yaptığını ve süper sonuçlar aldığını, ancak pazarlama sorunlarıyla karşılaştığını, dolayısıyla ürünün tarlada kaldığını belirtip çiftçilerin ortak organizasyonlara olan ihtiyacından söz ederek demonstrasyonlar ve sözleşmeli ürünler ekimi için tekliflere açık olduklarını ifade etti. Bu güzel fikirlere ve samimi dileklere sonuna kadar saygı duyup, gönülden destek vererek sayfamıza nakşediyoruz.
Tuzyaka Kasabamızın tarihsel bağlarını ve kuruluş öyküsünü araştırdığımızda; 1850’li yıllarda kasaba halkının Tokat İli Turhal İlçesine bağlı Kazova Köyünden göç edip geldikleri ve Cütkan Aşireti’ne mensup oldukları bilgisine ulaştık. Aşiretin, ekonomik ve sosyal nedenlerle önce Çukurova bölgesinde Toprakkale yöresine yerleştiği ve 10-12 yıl burada kaldıkları, aşırı sıcak ve olumsuz çevre koşulları, hayvancılıkla ilgili olumsuzlukların artması gibi sebepler yeni bir göçe zorlamış ve İçanadolu’da hayvancılık için çok ideal, düz ovadaki bu otu bol yöreye yerleşmeye karar verirler. İlk zamanlar Harem-i Cütkanlı adıyla önce Aksaray Sancağı’na, daha sonraları sırayla Şereflikoçhisar, Cihanbeyli ve en son 1932 yılında Kulu’ya bağlanır. 1954 yılında köy statüsü verilir. Tuz Gölü’ne yakınlığına atıfta bulunarak adı 1962 yılında “Tuzyaka” olarak tescil edilir. Aşiretin ileri gelen kabilelerinden olan kazaimazadeler, Develiler, Alisvalar, Bacılar ve Aliya’lar mensubu oldukları aşiretlerinin adını köylerine vererek uzun süre muhafaza etmişlerdir. Kültürlerini muhafaza etmeye oldukça özen gösterip geleneklerini günümüze olduğu gibi taşımayı başarmışlar. Kasabada ve dışarıda aralarındaki dayanışmanın çok iyi olduğunu, Kulu’da, Konya ve Ankara’da ticaret hayatında oldukça başarılı olduklarını, akademik kariyeri olan bir çok insan yetiştirdiklerini, otuzun üzerinde tıp doktoru yetiştirmiş bir kasaba olarak okumaya verdikleri önemi ispatlamış bu insanlara takdir duygularımızı ifade edecek söz bulamıyorum. Doydukları yerden doğdukları yerleri unutmayıp köyünü-kasabasını yücelten her insana saygı duyup kutlamak bizim için onurdur...
Tuzyakanın, Tuzgölü ile olan bağlantısını ve kazanımlarını araştırdığımızda, geçmiş devirlerde tuz gölünün koruma görevinde 3-5 kişinin istihdam edilmesinin dışında yararlanmanın olmadığını öğrendik. Burada Tuz Gölünden bir paragraf sunup yazımı bitirmek istiyorum.
Kasabada çalışmalarımızı bitirdikten sonra Muhtar İsmail Abimizi de yanımıza alıp Tuz Gölüne yöneliyoruz. Resimlerde gördüğüm o karbeyazı tuz deryasını görme heyecanımızı göle ulaştığımızda göremeyince üzülüp hayal kırıklığına uğramıştım. Şereflikoçhisar Kaldırım Tuzlası tesislerine ulaşıp yetkililerle görüşünce, hayalini kurduğumuz görüntülerin yaz aylarında oluştuğunu yani zamansız geldiğimizi öğrenince keşke yazın gelseydik diye hayıflandık. Kısmetse yine görüp resimler çeker kameramıza çekeriz. Tekel İdaresinin Tuz Gölündeki Üç Tuzlasından biri olan Kaldırım Tuzlasının Müdürü Sayın Yavuz Mert’in konuğu olduk. Sayın Müdürümüze bize gösterdiği sıcak ilgi için sonsuz saygılarımızı arz ediyoruz. Müdür Bey’e merak ettiğimiz birçok sorular sorup bilgiler aldık. Hakkında kitap yazacak kadar çok konuları, hikayeleri, sorunları içinde bulabileceğimiz Tuz Gölü aslında kıymetini bilmediğimiz Yaratanımızın ülkemize ve bize bir lütfudur diye düşünüyorum. Her biri ayrı bir konu başlığı teşkil edecek kadar önemli birkaç bilgi vererek, yerimin daralması nedeniyle yazımı bitireceğim.
Ülkemizin tuz ihtiyacının %80 ‘i Tuz Gölü’nden sağlanıyormuş. Her gün sofralarımızda gördüğümüz tuzun bilinen 14 bin kullanım alını varmış. Her noktasından tuz çıkarıldığını sandığımız gölün 15 bin kilometre kare alanı olduğunu ancak bunun 1660 kilo metrekaresinden tuz çıkarılıp üretiliyormuş.
Gölde 200 milyon ton tuz rezervinin olduğu, dünyamız da benzer özellikte bir de Amerika’da Tuz Gölü varmış. Tuz Gölümüzün kirlenme başta olmak üzere birçok olumsuz faktörün etkisiyle önlem alınmazsa özelliğini kaybedebileceği tehlikesi varmış...
17. yüzyılda Dördüncü Murat’ın Tuz Gölüne ulaşımı sağlayan 7 km’lik kaldırım döşettiğini ve hala günümüzde de kullanıldığını öğreniyoruz. Teknolojinin olmadığı ulaşım ve taşıma şartlarının hayvanlarla sağlanabildiği eski devirlerde, en karlı sektörü oluşturan Tuzun kıymetli olduğu devirlerin hikayelerini , 20 ayrı noktaya karakollar kurup kolcular yerleştirilerek korunan Tuz gölünden tuz çalanların hayatıyla ödediği trajedilerin yaşandığını halk hikayelerinden dinlemişmiydiniz acaba...
Sayın Müdürüm Yavuz Mert, uzaydan çekilmiş bir tuz gölü fotoğrafını gösterdi. Hani çok kıymetli bir madalyon düşünün ve ortasında kıymet biçilemeyen parlak bir mücevher düşünün işte öyle bir görüntü. Denizi-Dağı-Ovasıyla, gölü-çölü, ırmağıyla ve hepsi bir arada dört mevsim, yedi iklimiyle Dünya coğrafyasında başka Türkiye var mı? Dört elle sarılıp değerlerimize sahip çıkmak hepimize vatan borcudur.
Bizi misafir edip bu satırları yazmamıza vesile olanlara , Tuzyaka’nın Belediye Başkanı Sayın Mustafa özcan ve Muhtar İsmail Abi’miz başta olmak üzere Tuzyaka’mızın değerli insanlarına, Kulu İlçe Müdürümüz ve personeline en kalbi selamlarımızı ve saygılarımızı sunuyoruz...
Facebook'ta Yayınla>